Stresli bir işte çalışmak hayatı zindana çevirebilir.
Gece uykularınızdan olabilir, kalp ve depresyon gibi sağlık sorunları yaşayabilirsiniz.
Ancak stresin kaynağını bulmak ondan kurtulmanın ilk adımıdır.
Üstelik her iş stresi de birbirinin aynısı değildir.
Farklı stres durumlarının farklı çözümleri vardır.
Siz aşağıdaki hangi stres durumunu yaşıyorsunuz ve nasıl çözebilirsiniz, birlikte bakalım.

'Bir mendil gibi!' kenara atılmışlık stresi

Stres kaynağı: İşe başladığınızdan beri çok fazla çalışıyorsunuz.
Adeta mesai saatlerinizde bir dakika kafanızı kaşıyacak vaktiniz yok. Ancak buna rağmen üzerinde çalıştığınız projeleri yeteri kadar sahiplenemiyorsunuz ve bu da başkalarının karar vermesine neden oluyor.
Doğal olarak geriliyorsunuz tabii.
Çözüm: Uzmanlar buna 'yüksek performans ama düşük kontrol tatmini' diyor ve bu durumun insanın üzerinde stres yarattığını söylüyor. Bunun için işinizde daha çok zorlanacak olsanız bile karar süreçlerinde mutlaka bulunmanız stresinizi azaltacaktır.

'Her seferinde hüsrana uğrama!' stresi

Stres kaynağı: Çok çalışıyorsunuz ama hâlâ bir zam ya da beklediğiniz ikramiyeyi alamadınız.
Üstelik çok iyi işler başardığınız halde hâlâ yükselemediniz bile.
E bu durum insanı stres yapar tabii...
Çözüm: Özellikle onay bekleyen insanların çok karşılaştığı bu problemle başa çıkmanın yolu hedeflerinizi patronunuzla konuşmaktır. İstediğiniz ödülleri belki hemen alamazsınız ama içiniz rahatlar ve patronunuzun sizinle ilgili düşüncelerini öğrenirsiniz.

'Issız adada yalnız kalma!' stresi

Stres kaynağı: Bir projede çalışıyorsunuz ama bu bir kişinin yetebileceği bir şey değil.
Yani sizi aşıyor.
Patronunuz da arkadaşlarınız da bir el uzatmıyor.
Olan size oluyor.
Gerim gerim gerildiniz.
Çözüm: Tabii ki patronunuzdan ve iş arkadaşlarınızdan yardım isteyeceksiniz.
Bu sizi küçülten değil, hem elinizi hafifleten hem de başarıya daha kolay taşıyan bir hamle olacaktır.

'Teknoloji tutsağı!' stresi

Stres kaynağı: Şirketiniz size bir telefon bir bilgisayar verdi ve patronunuz size 7/24 ulaşabiliyor.
Dolayısıyla ofiste olduğunuz ve olmadığınız saatler arasında bir ayrım kalmadı.
Uzmanlar bu 'teknostres' adını verdikleri durumun gittikçe büyüdüğünü söylüyor.
Çözüm: Kendinizi koruma altına almak için belli saatler arasında geri dönüşler yapın ve bu işi geç saatlere kadar sürdürmeyeceğinizi karşı tarafa hissettirin.
Örneğin akşam 9.00 ve sabah 8.00 saatleri arasında işle ilgili hiçbir şeye bakmayın ve kendi hayatınıza odaklanın.
Unutmayın stres işinizi etkilediği gibi özel yaşantınızı da kıskaç içine alır.
Daha da kötüsü ömrünüzden yersiniz, çeşitli hastalıkların başlangıcı olabilir.
Şimdi önemli bir konuya daha girmek istiyorum.

'Kadınlar neden erkeklerden daha uzun yaşıyor?'

ABD'nin Ulusal Bilimler Akademisi Tutanakları dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre kadınlar biyolojik özellikleri nedeniyle krizleri daha iyi atlatıyor.
Bu yüzden açlık ve salgın hastalıkta bile erkeklerden daha uzun yaşıyor.
ABD'nin Ulusal Bilimler Akademisi Tutanakları (Proceedings of the National Academy of Sciences) dergisinde yayımlanan bir makalede, günümüzde hemen hemen tüm nüfus topluluklarında kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığı belirtildi.
Bugüne değin bazı araştırmalar kadınlar lehine biyolojik avantajlara odaklanırken diğerleri sosyal etkenlere vurgu yaptı.
ABD, Almanya ve Danimarka'dan bilim insanlarının ölüm oranlarının çok yüksek olduğu açlık, kölelik, salgın hastalıkların pençesindeki toplumlarla ilgili yaptığı araştırma, bu vahim durumlarda bile kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığını ortaya koydu.

Kız bebekler daha dayanıklı

Araştırmaya göre kadınların avantajı, temelde, erkek ve kız bebekler arasındaki ölüm oranları arasındaki farka dayanıyor.
Çok sert koşullarda kız bebeklerin hayatta kalma oranı, erkek bebeklerden daha yüksek.
Bebeklik döneminde davranışsal ve toplumsal farklılıklar en az düzeyde. Bu ve aynı şartlarda her yerde bu sonucun alınması, kadınların hayatta kalma avantajının, biyolojik temellerinin daha sağlam olmasından kaynaklandığı görüşünü destekliyor.
Bununla birlikte uzun vadede biyolojik, çevresel ve toplumsal etkenlerin karmaşık bir etkileşimiyle biçimlendiği de belirtiliyor.
Araştırma, çok büyük zorluklara maruz kaldıkları dönemdeki 7 nüfus topluluğunu merceğe aldı.
Örneğin Trinidad Adası'ndaki 1498-1807 yılları arasındaki köle ticareti, ABD'de 1800'lerdeki kölelik dönemi, İzlanda'daki kızamık salgını ve İrlanda, İsveç ve Ukrayna'daki kıtlık ve açlık dönemleri.

Nedeni?

Bilim insanlarına göre iki cinsiyet arasındaki ömür farklılıklarının nedeni, kadınların biyolojik yapısının daha farklı olmasından kaynaklanıyor. Erkeklerin ömrünün daha az olmasının bağışıklık sisteminin bozulmasına yol açan testestoron hormonundan kaynaklanıyor olabileceği, kadınlık hormonu olarak bilinen östorojenin ise iyileştirici etkisinin bulunduğu, bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklığı güçlendirdiği belirtildi.

GÜNÜN HABERİ!

Bizim de başımıza gelebilir!


Bir okuyucum yazmış:
'Merhaba; Kızımın adı Serap, 38 yaşında, 23 senedir FA hastası, son 5 senedir hastalığı gözlerine vurdu, gözleri hiç görmüyor. Aynı zamanda konuşmasında bozukluk ve kalp ritmi bozukluğu var.
Ben bir anneyim, bu iğneyi duymadan önce gitmediğimiz hastane kalmadı, şehir dışına bile gittik ama ne yazık ki bir çözüme ulaşamadık.
İlacı karşılayacak gücüm yok.
Tıpkı diğer hastaların da olduğu gibi aynı hastalıkta arkadaş grubumuz var.
Bizim de tek beklentimiz bu ilacın onaylanması ve sigorta tarafından karşılanması.
Birçok FA hastası var ve bu hastalığın artık bir ilacı var.
Fakat ilacın sürekli kullanılması gerektiği için ilaç destegi bittiği zaman hastalık geriye dönüş yapıyor. '
Adı bende saklı okuyucum haklı.
Lütfen kendisini desteklekleyelim.
Unutmayalım ki hepimiz birer engelli adayıyız.
Buna duyarsız kalmayalım, bakanlığa mektup yazıp ilgilenmelerini isteyelim.