Umarım aynı şey yaşanmaz. Ancak 1 Kasım 2015'teki seçimlerin "beğenmedim, bir daha" seçimlerinin ikincisi olma olasılığı yok değil.
Nereden mi çıkarıyorum? Başbakan Davutoğlu'nun sözlerinden...

Başbakan Davutoğlu, bakın seçimden tam bir hafta önce seçmenden nasıl oy istiyor: "Allah, bizi 1 Kasım'dan sonra koalisyona da muhtaç etmesin. Mührünüzü öyle sağlam basın ki, eşinizi, çocuğunuzu, komşunuzu, öyle sağlam götürün ki sandığa, ne olur beni bir daha Kılıçdaroğlu, Bahçeli ile muhatap etmeyin".
Sizce bunlar sağlıklı demokrasilerde söylenebilecek sözler midir? Örneğin İsveç'te Sosyal Demokrat Parti iktidarda. Sosyal demokrat başbakan Stefan Lövfen, ana muhalefet Ilımlı Parti'nin başkanı Bayan Anna Kinberg Batra'yla ilgili olarak seçmene "Hiç kusura bakmayın, onunla muhatap olmak istemiyorum" derse nasıl bir tepki görür. Lövfen, böyle bir söz söylemeyi hayal dahi edebilir mi?
Ya da Alman şansölyesi ve Hıristiyan Demokrat Birlik lideri Bayan Angela Merkel, yüzde 10 civarında oy alan Sol Parti'nin liderlerinden Bayan Katja Kipping ile ilgili olarak "Hadi oradan, ona mı hesap vereceğim" diyebilir mi?

İktidar partisinin başındaki kişi olarak, meşruiyeti senden bir dirhem eksik olmayan muhalefet liderlerini muhatap almamayı nasıl düşünürsünüz? Bu taleple seçmenden nasıl destek istersiniz?
Sağlıklı demokrasilerde kim, kendisi dışındakileri yok saymak için halktan destek isteyebilir?

Öyleyse bu konuşmayı bir diktatörlük özleminin kanıtı olarak yorumlayanlar haksız mı olacaktır? Seçimler, iktidar sonuçları beğeninceye kadar yenilenecekse, seçim yapmanın anlamı ne olacaktır?
Diğer taraftan iktidarın "Ya ben, ya istikrarsızlık" propagandası da tam gaz ilerlemektedir. "Ya tek başına ben, ya istikrarsızlık" söylemi, demokrasilerde görülebilecek bir söylem midir?