Ülkede olağanüstü hal (OHAL) rejimi tüm acımasızlığı ile devam ediyor. Geçen haftaki yazımda 6 Ocak'ta yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile çok değerli akademisyenlerin, kamu çalışanlarının hiçbir hukuk kuralı tanımadan görevlerinden nasıl atıldıklarını yazmıştım[1]. Ege Üniversitesi'ndeki 'barış bildirisi imzacıları' olan her biri çok değerli hocalar sadece üniversiteden uzaklaştırılmakla kalmadı, önce işgüzar üniversite yöneticileri tarafından odalarına asma kilit asıldı, ardından savcılık tarafından hiç alakasız FETÖ soruşturmasına dahil edildiler ve hızla çıkartılan arama kararları ile odaları arandı, bir kısım akademik çalışmalarına el konuldu. KHK'de adı olmayan Ege Üniversitesi'ndeki diğer barış bildirisi imzacıları da YÖK tarafından keyfi biçimde açığa alındılar. Yargılanmadan mahkûm etme niteliğindeki bu uygulamalar OHAL rejiminin ne menem bir şey olduğunu göstermeye yetiyor.
 
Bunlar yaşanırken bir yandan da Mecliste anayasa değişikliği teklifi görüşmelerine devam ediliyor. AKP ile Devlet Bahçeli'ye ait teklif kavga gürültüyle gece yarıları uyku vaktinde kalkan parmaklarla adım adım kabul ediliyor. Yazının yazıldığı sırada değişiklik teklifinin ilk 11 maddesi kabul edildi. Görünen o ki kalan 7 madde de hızla kabul edilecek, ardından ikinci tur, Nisan başında da referanduma gidilecek. Sonunda bize sorulacak evet mi hayır mı? Değişiklik teklifi hazırlanırken bize sorulmadı ama yasalaşması ya da çöpe atılması bize bağlı, o yüzden sorumluğumuz büyük. Aslında anayasa gibi üst hukuk normları, yalnızca vekillere bırakılmayacak kadar önemlidir. Ekmek gibi, su gibi, hava gibi hukuka ihtiyacımız var, anayasalar da hukukun üst normlarını oluşturur. Kısacası Mecliste görüşülenler her birimizi, geleceğimizi çok yakından ilgilendiriyor.
 
Anayasa değişikliği neler getiriyor?
 
Referanduma kadar daha çok yazacağız, konuşacağız, tartışacağız; bu yazıyla anayasa değişikliği teklifinin şimdiye kadar kabul edilen kısmından başlayan bir giriş yapalım.
 
Yargıya ilişkin maddede mahkemelerin bağımsızlığının yanına 'tarafsızlık' sözcüğünün eklenmesi, milletvekili sayısının 550'den 600'e çıkartılması, seçilme yaşının 25'den 18'e indirilmesi, askerlik yükümlülüğünün seçilmeye engel olmamasına ilişkin teklifin ilk 3 maddesinin üzerinde çok durmanın bir gereği yok.
 
Asıl değişiklikler, yeni bir rejim kuran düzenlemeler 4. maddeden sonra düzenlenmiş. Değişiklik gerçekleşirse, artık cumhurbaşkanları aynı zamanda bir partinin genel başkanı olabilecek. Cumhurbaşkanlığı seçimleri milletvekili seçimleri ile birlikte 5 yılda bir aynı anda yapılacak. Başbakanlık kaldırılıyor, yürütme yetkisi tek başına cumhurbaşkanı tarafından kullanılacak. Cumhurbaşkanı dilediği kişileri bakan, dilediği kişileri cumhurbaşkanı yardımcısı, dilediği kişileri de üst kademe kamu yöneticisi olarak atayabilecek, atadıklarını dilediği zaman görevden alabilecek, yürütmeye ilişkin kararname ve kanunların uygulanmasına dair yönetmelikler çıkartabilecek. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görev ve yetkileri, teşkilatlarının kurulması cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenecek. Milli güvenlik politikalarını belirleme, gerekli tedbirleri alma ülkenin iç ve dış siyaseti hakkında Meclise mesaj verme yetkilerinin tamamı tek başına cumhurbaşkanında olacak, var olan silahlı kuvvetleri kullanma yetkisi de korunuyor. Bitmedi; cumhurbaşkanına 6 aya kadar OHAL ilan etme, bu sürenin 4'er ay süreyle uzaması için Meclise teklif verme, OHAL döneminde dilediği konularda sınırsız KHK çıkarma yetkisi de tanınıyor. Ve hiçbir nedeni ve gerekçesi olmadan cumhurbaşkanı Meclis seçimlerinin yenilenmesine karar verebilecek.

Cumhurbaşkanı tek başına bu yetkileri kullanırken, onu kim denetleyecek? Değişiklikle TBMM'nin var olan yürütmeyi denetleme mekanizmaları da kaldırılıyor. En önemli denetleme yolu olan güven oylaması ile hükümetin düşürülmesini sağlayan gensoru kaldırılıyor. Soru yolu, yazılı soru ile sınırlandırılıyor, Meclisin denetim yetkisi bilgi almaya indirgeniyor. Cumhurbaşkanı ile birlikte yardımcıları da sorumsuz ve denetimsiz hale getiriliyor. Cumhurbaşkanı yardımcıları sadece kendilerini atayan cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacaklar.  Cumhurbaşkanı ve yardımcıları hakkında Meclis'te ancak 360 milletvekilinin evet oyu ile soruşturma açılabilecek, 400 milletvekilinin oyu ile de yargılanmalarına kararı verilebilecek. Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler ile onun üstleneceği misyonu göz önüne alındığında  Meclisin çoğunluğunu alacak partinin milletvekili adaylarının aynı partiden (belki de genel başkanı) olan cumhurbaşkanı adayı tarafından seçileceği ortada. Bu durumda Meclisten bu kadar güçlü bir kişiyi yargılayacak bir iradenin çıkmayacağını görmek için kâhin olmak gerekmiyor.
 
Yargılama aşamasındaki durumla ilgili olarak cumhurbaşkanının yargı üzerindeki yetkileri bir başka yazının konusu olsun. Ama şimdiden şunu söyleyebiliriz; anayasa değişikliği devletin tüm iktidar gücünün hiçbir şekilde denetlenemeyecek, kontrol edilemeyecek bir kişide toplanmasına yol açacaktır. Bunu istiyor muyuz şimdiden karar vermemiz gerekiyor, yalnızca bugün ve kendimiz için değil, geleceğimizi, çocuklarımızı bir kişinin iktidar hırsına, insafına bırakmaya razı olacak mıyız?
 

[1] http://www.haberekspres.com.tr/izmir-adliyesi-ne-saldiri-ve-khk-hukuksuzlugu-makale,5230.html