Yeni bir yılın başlangıcı hepimizin bildiği gibi 1 Ocak günü. Bu tarih genel olarak doğayla ilgili, yani Dünyamızın Güneş etrafında yaptığı yolculuğa bağlı temel bir şey olarak görülüyor. Oysa ki yeni yıl günü toplumsal bir olaydır. Tarihi tam olarak herhangi bir doğal mevsimsel zamanla sabitlenmiş değildir.

Bugün Batı dünyasında yılbaşı günü eski Roma geleneklerinden kaynaklanır. Roma tanrılarından Janus'un bayramıdır. Ocak (January) ayının adı aynı zamanda iki yüzlü olarak tasvir edilen Janus'tan gelmektedir. Janus'un bir yüzü geçmişe, diğeri geleceğe bakmıştır.

Bizim gibi Kuzey Yarımküre'de yaşayanlar için Ocak ayı başları yeni bir başlangıç için anlamlı bir zamandır. Çünkü Kuzey Yarımküre'de 21 Aralık gecesi yılın en kısa günüdür ve buna Aralık Gündönümü deriz. Bu tarihten sonra Ocak ayının başlarında gündüzlerin uzadığı hissedilmeye başlar. Günlerin daha uzun olmaya başlaması, özellikle tarımsal döngülere bağlı kültürler üzerinde geçmişte de derin bir etkiye sahipti.

Eski çağlarda takvim yapanlar bu gündönümünü bilmiyorlardı. Ancak günümüzde yılı 1 Ocak günü başlatmanın gökbilimle bağlantılı ve doğru bir işlem olduğunu biliyoruz. Dünya, yılın bu zamanlarında yörüngesinde Güneşe en yakın konumda olmaktadır. Buna gökbilimde Dünyanın Enberide Olması diyoruz.

Dünya enberideyken Güneşten ortalama olarak 147,1 milyon km uzaklıktadır. Enötede ise yaklaşık olarak 152,1 milyon km uzakta bulunur. Bazılarının dediği gibi, Dünyayı 1 metre bile yerinden oynatsak yaşama elverişli olmaktan çıkar, bütün denge altüst olur düşüncesi doğru değildir. Çünkü bu uzaklıklara göre Dünya Güneşten 5 milyon km kadar uzaklaşıp yaklaşır ancak çok büyük değişiklikler yaşanmaz. Dünya enberi noktasına geometrik olarak 3 Ocak günü civarında gelir. Enöteden ise 4 Temmuz günü civarında geçer. "Civarında" dememizin nedeni de bunların da zamanla değişiyor olmasındandır.



Dünya enöte noktasındayken Güneşten aldığı ışık miktarı enberiye göre %93,55 oranındadır. Yine de bu değişim mevsimlerin oluşmasında etken değildir. Dünya enötede iken Kuzey Yarımkürede yaz aylarını yaşamamız da, bunun mevsimlerin oluşmasına etkisinin olmadığını gösterir. Mevsimler, Dünyanın dönme ekseninin Güneş etrafında dolandığı düzleme göre yaklaşık olarak 23,5 derece kadar eğik olması ve doğrultusunun da yıl içinde değişmemesi nedeniyle oluşur. Çünkü bu eğiklik nedeniyle yaz aylarında Kuzey Yarıkürede Güneş ışınları yere daha dik açıyla düşerken Güney Yarıkürede bu açı küçük olur. Böylece Güneşin Kuzey Yarımküreyi ısıtma miktarı daha fazla olur. Ayrıca Kuzey Yarımkürede karalar denizlerden daha fazla alan kapladığından, bu da ısınmayı arttırır. Kuzey ile Güney arasında yaz aylarında yaklaşık 2,3 derece kadar fark vardır. Ayrıca bu biçimde bir eğimle yaz aylarında Güneşi görme süremiz de artar. Hatta bir diğer gündönümü olan 21 Haziran günü Kuzey Yarımkürede gece en kısa, gündüz de en uzun olur.

Yeni yıl tarihte her zaman 1 Ocak günü kutlanmamıştır. En eski yeni yıl kutlamasının, İsadan Önce (İ.Ö) 2000 yılında Mezopotamya'da yapıldığı yönünde kayıtlar vardır. Bunun dışında 20 Mart civarında İlkbahar Dönencesi sırasında yıl başı kutlamaları yapan kültürler de olmuştur. Eski Mısırlılar, Fenikeliler ve Persler, yeni yılı 20 Eylül civarında Sonbahar Dönencesiyle kutlamışlardır. Eski Yunanlılar ise Kış Gündönümünde, 20 Aralık civarında kutlamışlardır.

Orta Çağ'a yöresinde, bir çok yerde yeni yıl Mart ayında başlatılmıştır. 16. yüzyılın civarında, 1 Ocak gününü Yeni Yıl Günü olarak geri getirmek için bir çaba başlatılmıştır. Günümüzde kullanılan Gregoryen takvimde Yeni Yıl Ocak ayının başında başlar.

Önceki tanımlar

Günümüzde kullandığımız takvime göre farklı kültürlerin kullandığı farklı farklı takvimler bulunmaktaydı. Bunların bazıları Güneşe göre hazırlanmışken, bazıları da Ay'ı temel almaktaydı. Şu an kullanmakta olduğumuz Gregoryen Takvimi öncesinde Batıda Jülyen Takvimi kullanılmaktaydı. Ondan önce de Roma Takvimi kullanılmaktaydı.

Roma Takvimi Ay'a dayanan bir takvimdi. 29 ve 30 günlük aylardan oluşmaktaydı. Romanın ilk kralı olan Romulus tarafından İ.Ö. 753 yılında tanımlanmış olduğu söylenir. Takvim Mart ayında başlamaktaydı ve 10 aydan oluşuyordu. Bu ayların altısı 30 gün, kalan dördü 31 gün uzunluğundaydı. Kış mevsimi her hangi bir aya karşılık gelmiyor ve bu nedenle kış olarak ayrılan 61 gün dışında takvim 304 gün sürüyordu.

Roman takviminde ayların da bölümleri vardı. Ayın başı (ilk günü), 5. ya da 7.günü, ve ayın ortası. Bu günler ayın belirli temel evrelerine karşılık gelmekteydi.

304 günlük bu takvimin kullanımı çok fazla sürmeden mevsimlerde ayrılma olunca, Numa Pompilius adlı kral İ.Ö. 700 civarında Ocak ve Şubat aylarını ekledi. Böylece yıl 354 ya da 355 güne uzadı. Ayrıca bazı ayların adları da sonradan değiştirildi. Quintilis adlı ay İ.Ö. 44 yılında Julius Caesar onuruna July (Temmuz) oldu. Sextilis adlı ay da İ.Ö. 8 yılında İmparator Augustus onuruna August (Ağustos) adını aldı. Bu takvim de yılı iyi temsil edemeyince, arada kimi zamanlarda bir ay daha eklenip çıkarıldı ancak bir türlü yıl düzenli temsil edilemedi.

Bundan sonra, Rome İmparatoru Julius Caesar tarafından İ.Ö. 45 yılında Jülyen Takvimi kullanıma sunulmuştur. Daha standart bir takvim yapmak amacıyla Caesar, İskenderiye'deki gökbilimci Sosigenes'le görüşmüş ve Güneşe dayalı, Dünyanın Güneş etrafındaki dönüşünü, ki buna Tropik Yıl denir, temel alan bir takvim oluşturdu. Tropik Yıl, 365 gün 5 saat 48 dakika 45 saniye (365.242189 gün) uzunluğundadır.

Jülyen Takviminde 1 yıl 365 gün ve 12 ay idi. Her dört yılda bir 1 gün Şubat ayına ekleniyordu. O zaman Şubat yılın son ayı idi ve bu artık gün de 24 Şubat'tı. Aslında hesap hatası nedeniyle ilk başlarda 3 yılda 1 gün artık yıl için ekleniyordu.

Günümüzde kullanılan Gregoryen Takvim ilk kez İtalya, Polonya, Portekiz ve İspanya'da 1582 kullanılmaya başlanmıştır. Bu takvimde artık yıllar hesaplanırken, 4'e tam bölünebilen yıllar artık yıl olarak alınmış, 100'e tam bölünebilen yıllar artık yıl olarak alınmamış ama 400'e tam bölünebilen yıllar da artık yıl olarak alınmıştır. Ekim 1582'de takvimlerden 10 gün silinmiş, yani ondan sonra gelen 11. güne atlanmıştır. Bunun amacı yıllarca biriken artık zamanları toptan düzeltmektir. O zamanlar halkın kaybolan 10 günü için oldukça itiraz ettiği söylenir.

Bu daha duyarlı artık yıl hesaplaması nedeniyle Gregoryen Takvimi daha duyarlı bir takvimdir ancak yine de bu takvim de kusursuz değildir. Her 3226 yılda bir gün geri kalır.

Bu takvimin adı Papa XIII. Gregory'den gelmektedir ancak takvimi tasarlayan İtalyan doktor, gökbilimci ve düşünür Luigi Lilio'dur. 1510'da doğup 1576'da ölmüştür. Bu nedenle de ölümünden 6 yıl sonra kullanılmaya başlanan bu takvimi görememiştir.

Bilindiği gibi Osmanlıda Tanzimat Dönemine kadar Ay'a dayalı Hicri Takvim resmi olarak kullanılıyorken,  bu dönemde, 13 Mart 1840 tarihinde 1 Mart 1256 Hicri takvim gününde Güneşe dayalı Rumi Takvime geçilmiştir. 1870 yılından itibaren Hicri Takvim bırakılmıştır. Rumi Takvim, Jülyen Takvimini esas alması nedeniyle Gregoryen Takvimi'nden 13 gün geride idi. 1917 yılında Rumi Takvim yerine Gregoryen Takvimi kullanılmaya başlanmıştır. Bu geçişte de tarihten 13 gün silinmiştir. Daha sonra 1925 yılında batı ile tam çakışma sağlanarak şu anda kullandığımız takvim kullanılmaya başlanmıştır.
Yeni Yılın ülkemize huzur, sağlık, mutluluk, adalet getirmesi dileklerimle.

Kaynaklar: https://www.timeanddate.com/