İki haftadır Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen Torba Tasarıdaki çevrede yıkım yaratacak maddeleri yazıyorum. Bu yazı yazıldığı sırada Mera Kanunu değişikliği kabul edilmiş, Maden Kanunu değişiklikleri maddelerine henüz sıra gelmemişti. Madencilik için Çevre Koruma hukukunu rafa kaldıran düzenlemeler komisyondan geçer mi, geçerse Genel Kurul'da kabul edilir mi bilemiyorum. Umarım henüz komisyon aşamasında bu maddeler tasarıdan çıkartılır.

Bugün madencilikte Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yapıldığı halde ne riskler yaşandığına dair somut örneklerden olan Efemçukuru Altın Madeni'ni yazacağım. Söz konusu olan 'su', İzmir'in içme suyu, o yüzden kimileri için kabak tadı verse de İzmir'in su havzası bu beladan kurtulmadan 'Efemçukuru'nu yazmaktan vazgeçmeyeceğim.
Efemçukuru Altın Madeni'nin İzmir'in su havzası için büyük bir tehlike yarattığı şimdiye kadar pek çok bilimsel rapor ile belgelendi, bu raporlara dayanarak mahkemeler kararlar verdi. Mahkemeler karar verdi ama her defasında bizleri tatmin etmeyen gerekçelerle bu kararlar Danıştay tarafından bozuldu ve davalar tersine döndü. Mesele İzmir'in 'su'yu olunca 'Ee ne yapalım canım yargının kararı' deyip geçemiyoruz. Efemçukuru'nde yine öyle bir süreç yaşanıyor.

İşletmeci TÜPRAG Metal Madencilik San. ve Tic. A.Ş. Efemçukuru Altın Madeni projesi ile 10 yıllık süre içinde 250 metre derinliğe kadar inerek 2,5 milyon ton cevher işlemeyi planlarken, işletme süresini 17 yıla çıkaran, 500 metre derinliğe kadar inen, toplam 8,5 ton cevher işletmeyi öngören yeni bir proje hazırladı. Kapasite artırımının ne anlama geldiğini anlatmak için "2,2 milyon ton kuru atığın 7,6 milyon tona çıkacağını bunun 14,57 hektar alana depolanacağını, 600 bin ton olan pasanın 3,2 milyon tona çıkacağını bunun 13,76 hektar alana depolanacağını" not edeyim.

Kapasite artırımına ilişkin bu projeye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 31 Aralık 2012 tarihinde ÇED olumlu belgesi düzenlendi. Kapasite artırımı ÇED davası sürecini tekrar tekrar yazmak gerekiyor; geliyorum diyen tehlikeye karşı yurttaş olma haklarını kullanmaları için bu süreci İzmirlilerin eksiksiz bilmesi gerekiyor.
Davanın ilk aşamasında 17 Eylül 2014 tarihinde maden sahasında keşif yapıldı. Bu keşfin yapılışını biraz açmak istiyorum. Keşif günü mahkeme heyeti, bilirkişi heyeti davalı ve davacı tarafların vekilleriyle birlikte Adliyeden yola çıkıldı, örnek alınması ve inceleme yapılması için gereken malzeme Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nden alınarak saat 11'de maden sahasına gelindi. Kimlik tespitleri yapıldıktan sonra Hakim, davanın taraflarının taleplerini aldı, dava konusu edilen ÇED raporundaki önermelerin, mevcut faaliyet üzerinden denetlenmesi için örnek alımı öngörüldü ve bilirkişi heyeti tarafından pasadan, flotasyon atığından, yan kayaç ve ekonomik olmayan kayaçlardan, gözlem kuyularından örnekler alındı. Hakim ve davanın taraflarının gözü önünden alınan bu örnekler İzmir Yüksel Teknoloji Enstitüsü laboratuvarında analiz edildi. Analiz sonucunda "arsenik (As), kadmiyum (Cd), bakır (Cu), kurşun(Pb), mangan (Mn), nikel (Ni), selenyum (Se), kükürt (S), çinko(Zn) elementlerinin dünya kabul ortalaması (DKO) seviyelerini aştığı"nı tespit eden 107 sayfalık bir bilirkişi raporu hazırlandı. Henüz daha 3,5 yıldır yapılan üretim sonunda ağır metal kirliliğinin başladığını tespit eden bu rapor üzerine Mahkeme 16 Nisan 2015 tarihli kararı ile kapasite artırımı projesine ilişkin ÇED olumlu kararının iptaline karar verdi. Kararı davalı Bakanlık ve katılan şirketin temyiz etmesi üzerine Danıştay, 'Bizce eksiksiz olan' mahkeme kararını bozdu. Bozma kararı; keşfe katılan bilirkişilerin uzmanlıklarının yeterli olmadığı, üstelik hepsinin İzmir üniversitelerinden olduğu, analizi yapan laboratuvarın akredite olmadığı, sahadaki kayaların zaten ağır metalden zengin olduğu gibi itirazlara dayanıyordu. Davacıların içine sinmese de yargı kararına olan saygı gereği ve davanın kamusal yanı göz önüne alınarak, bozma kararından sonra da eksiksiz bir yargılama yapılması için çaba harcandı. Danıştayın bozma kararı doğrultusunda 01.06.2017 tarihinde maden işletmesi sahasına keşfe gidildi. Keşfin başlangıcında, Mahkemenin bilirkişilere açıklayıcı bildirim yapmaması ve bilirkişilerin hazırlıksız gelmelerinden dolayı pasadan, kuru atıklardan, yüzeysel ve yeraltı sularından örnekler alınıp tahlil yapılmasının mümkün olamayacağı belirtildi. Davacılar tarafından bu eksikliğin giderilmesi için "bilirkişiler tarafından verilecek ön rapor doğrultusunda, Mahkemenin vereceği yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi kararı alması" talep edildi. Keşif boyunca bu konuda taraflar arasında, bilirkişiler ile davacılar arasında çok yoğun tartışmalar yaşandı. Bu arada davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve davalı yanında katılan TÜPRAG firmasının vekilleri "adeta bir şeyler gizlenmek isteniyormuş gibi" örnek alınmasına çok sert karşı çıktılar. Bu şekilde gereken incelemeler yapılmadan analiz için örnek alınmadan keşif tamamlandı.

Eksik yapılan keşiften 4 ay sonra bilirkişi raporu geldi. Danıştayın yeterli bulmadığı 107 sayfalık bilirkişi raporuna karşı, sadece ÇED Raporu ve davalı tarafın sunduğu dilekçelere dayanan hiçbir bilimsel inceleme ve değerlendirme içermeyen 7 sayfalık bir belge rapor olarak sunuldu. İzmirli olmayan bilirkişilerin raporuna davacılar İzmirliler adına itiraz ettiler[1]  [2]

Bundan sonra Mahkeme bir karar verecek; ya yeni bir heyetle yeniden keşif yapacak ya da 107 sayfalık rapora karşı verilen 7 sayfalık rapora dayanarak davayı reddedecek. Ama mesele bir dava dosyasının kapsamını çok aşan bir mesele. İzmir'in suyunun en büyük kısmını sağlayan en temiz su havzası tehlike altında, Efemçukuru Altın Madeni yüzünden Yarımadanın ihtiyacı olan suyu sağlamak için İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 2015-2019 tarihli Stratejik Planına konulan Çalı Barajı engelleniyor.
Sahi; İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU)'nin 2016 yılı Yatırım Programında yer alan Çamlı Barajı projesine ne oldu? İZSU tarafından 19.11.2015 tarihli (101521 sayılı) yazı ile Devlet Su İşleri (DSİ)'nin görüşü için gönderilen "Çamlı Barajı Uygulama Projelerinin Hazırlanmasına Ait Kontrollük Hizmetleri" protokolü ne oldu? Daha yanıt verilmedi mi, yoksa postada mı kayboldu? Sayın Kocaoğlu bu konuyu da önemsese zaman zaman görüştüğü Başbakan Binali Yıldırım'a ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'na soruverse...

[1]  https://www.evrensel.net/haber/335612/efemcukuru-altin-madeni-kesif-degil-turistik-gezi-yaptilar
[2]  http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/847780/Bilirkisiden_maden_guzellemesi.html