Bornova Büyükpark'ta eşimle dolaşırken 'ah bu şarkıların gözü kör olsun' mısralarının bestekârı Avni Anıl ile karşılaştık!
11 yıl önce göçüp gitmiş aramızdan Avni Anıl. Ama besteleriyle hâlâ aramızda dolaşıyor. Bornava Belediyesi tarafından Büyükpark'ta yaş almış büyüklerimiz için özel olarak hazırlanan 'Çınar Evi'ne giden yolun üzerinde duruyor klasik müziğimizin koca 'Çınar'larından biri olan Avni Anıl'ın heykeli. Kendisi gibi, 'Dil-şâd olacak diye kaç yıl avuttu felek' diyen, onun bestelerine aşina olanlara selam veriyor, onların dillerine bir mısra, bir hasret, bazen bir ah, bazen de bir eyvah düşürüyor.
Onun heykelinin önünde durduğumuzda, Zeki Müren'in o büyülü sesi gelip doluverdi içimize, ah dedik. Sanki bizi duyuyordu, sanki orada olduğumuzu hissetmişti. Ya da biz öyle hissettik.
Eşim tam o anda, "Ne çok isterdim yine böyle dolaşırken heykeliyle değil de bizzat kendisiyle karşılaşıp ona bu güzel besteleri yazdıran naif gönlüyle muhabbet edebilmeyi. Üstelik sen yanımdayken" dedi. Ah dedim, gönül benzerini bulmaya görsün hemen evi biliyor orayı, muhabbet etmeye başlıyor.
Böyle zamalarda gerçekten yaşadığını hissediyor insan. Onu duyumsamanın eşşiz tadını alıyor. Hani diyor ya Sabahattin Ali; 'Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek yaşamak..."
Yaşamak neydi gerçekten? diye sorduk kendimize. Sonra oturup yanı başına, ona 'Dil-şâd olacak diye kaç yıl avuttu felek' diye yazdıran hayatı ve bizi ona bu denli yaklaştıran ortak duyguları düşündük. Belki bu dünyada gönlü şâd olmamıştır ama ruhu şâd olsun inşallah.
Bornova Belediyesi'ne bu güzel düşüncesinden ötürü teşekkür ederken, keşke dedik, keşke; Tarihi Sinop Cezaevi'nde Sabahattin Ali'nin kaldığı koğuş katında gün boyu bestelenen şiirlerinin çalması gibi, Avni Anıl'ın da heykelinin yanında -hiç olmazsa yaz akşamları- onun dillerden düşmeyen besteleri çalınsa. Ah dese gelip geçenler; 'Ah bu şarkıların gözü kör olsun...'