SAĞLIK

Akciğer kanserinin tanı ve tedavisi ekip halinde yapılmalıdır

Abone Ol

Prof. Dr. Erkan Topuz akciğer kanseri tedavisinde  onkolog, radyasyon onkoloğu ve cerrahın birlikte çalışması gerektiğini söyledi. Topuz konu hakknda, "Sizlere akciğer kanserinin türleri ve teşhis aşamasında uygulanacak tetkikler hakkında bilgi vereceğiz... Akciğer kanserleri; küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri olarak iki grupta incelenir. Hastalıkların özellikleri şöyledir:
 Küçük hücreli: Küçük hücreli tipler; skuamöz hücreli kanser (Derinin epidermis tabakasının orta bölümünden doğan habis bir tümör) adeno karsinom ve büyük hücreli kanser tiplerdir. Bu kanserlerden skuamöz hücreli kanser, akciğer kanserinin yüzde 30'unu oluşturur. Adeno kanserler ve büyük hücreli kanserler ise tüm akciğer kanserlerinin yüzde 60'ını oluşturur. Küçük hücreli akciğer kanseri, akciğer kanserlerinin yüzde 15'ini meydana getirir. Bu hastaların çoğunda, tanı konduğu zaman hastalık ileri evrededir. Hastalığın metastaz yapma özelliği de fazladır. Sıklıkla kemik iliği ve karaciğere metastaz yapar. Akciğerde sıvı oluşumu gözlenir. Bazı çalışmalarda; teşhis konduğu anda kemik iliği metastazının yüzde 85 oranında olduğu görülmüştür.


 Küçük hücreli dışı: Bu kanser tipinin belirtileri şöyle sıralanır: Uzun süren veya karakteri değişen öksürük, kanlı balgam, nefes darlığı, göğüs-sırt ağrısı, ses kısıklığı, tekrarlayan enfeksiyonlar, venakava süperior sendromu (Yüz, kollar ve omuzlarda şişlik ve deride mavimor renk görülür), kilo kaybı, kemik ve baş ağrısı, serum alkalen fosfotaz, serbest kalsiyum ve LDH yüksekliği gibi belirtiler, kemik eklem ağrıları, akciğerde bulgulara bağlı olarak çomak parmak (tanbur çomağı parmağı). Akciğer grafisinde nodül, kitle, her iki akciğer arasındaki boşluktaki genişleme, akciğerde bronşların tıkanmasına bağlı belirtiler ve akciğer zarında sıvı toplanması; akciğer kanserinin ön tanısını kuvvetlendirir." dedi.

Topuz, tetkikle ilgili, " İleri evrede akciğer kanseri olduğu düşünülen olgularda; balgam sitolojisi, plevral (plevra; akciğerlerin her birini çevreleyen iki katlı zardır) sıvının incelenmesi ve varsa metastatik cilt lezyonları ile lenf nodüllerinden biyopsi yapılarak tanı konmalıdır. PET; tanı zorluğu yaşanan ve cerrahi açıdan yüksek risk taşıyan akciğer kanseri şüphesi olan, radyolojik olarak gizli ve sınırda cerrahi girişim ihtimali olan olgularda önemlidir. Akciğerde nodül veya kitlenin tanımlanmasında, metastatik nüksün belirlenmesinde de klinik kullanım açısından PET çok önemlidir. Erken evre veya kesin ileri evre olmayan olgularda bronkoskopik; periferik yerleşimli kitlelerde ise direkt iğne aspirasyon biyopsisi ile yüzde 85-90 oranında tanı konur. Bir santimden küçük nodüllerde ve lokalize olan tümörlerde ise torokoskopi uygun bir yöntemdir" şeklinde ifade etti.

Topuz, hastalıkla ilgili verdiği bilgilere şöyle devam etti:
 Küçük hücreli akciğer kanserinde cerrahinin fazla bir yeri yoktur. Bu hastalarda yalnız kemoterapi ve radyoterapi uygulanmalıdır.
 Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde ise gene evreye göre kemoterapi ile başlandığı gibi araya radyoterapi ve cerrahi sokulabilir.
 Konseyin verdiği karara göre, çok erken evrede cerrahi müdahale yapılabilir. Sonra gerekirse radyoterapi ve kemoterapi ilave edilmelidir.
 Hastanın yaşı, genel durumu, kalp sağlığı, diyabeti ve varsa diğer hastalıkları değerlendirilerek tedaviye öyle karar verilmelidir. Akciğer kanseri tedavisi, büyük kanser merkezlerinde yapılmalıdır.
 Bu hastalığın tedavi yaklaşımlarında önemli değişiklikler oldu. Eskiden sadece cerrahi tedavi yapılanlara şimdi kemoterapi ile başlanıp radyoterapi uygulanıyor. Daha sonra cerrahiye başvuruluyor