Aleksandria Troas sponsor bekliyor

Abone Ol


"İSTANBULLULARIN SEMPATİSİ VAR"

Aleksandria Troas'ın tanıtımı için girişimlerde bulunduklarını anlatan Öztepe, "Henüz başlangıç aşamasındayız. Çanakkale'de sponsorluk yapan birkaç firma var. Önce yerelde ardından İstanbul'da tanıtıma ağırlık vermeyi düşünüyoruz. İstanbulluların bölgeye bir sempatisi var. Assos ve Bozcaada'ya geliyorlar. Bu ilgiden hareketle, güçlü ve sürekli bir sponsor sağlanabilirse, hedeflerimize daha kolay ulaşırız" dedi. Öztepe, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan düzenli bir ödenek gelmesine rağmen, çalışmanın boyutlarına ve ölçeğine bağlı olarak özel sektörün ilgisini çekmek gerektiğini belirtti.

Çalışmaların bugüne kadar antik kentin merkezinde yürütüldüğünü, ortaya çıkan eserlerin bir bölümünün kazı yerinde korunduğunu, bir bölümünün de Çanakkale Arkeoloji Müzesi'ne gönderildiğini anlatan Öztepe, bundan sonraki çalışmalarda odeon (küçük tiyatro) ve Roma Hamamları üzerinde yoğunlaşacaklarını belirtti. Öztepe, "Büyük bir Roma hamamı var. Halen toprak altında bulunuyor. Hiç kazılmadı. Depremsel hareketlerle yıkıldığını ve üzerinde 8-10 metre dolgu zemin bulunduğunu düşünüyoruz. 123x84 metre boyutlarındaki Herodes Atticus hamamı Anadolu'nun bilinen en büyük hamamlarından biri" dedi.


ALEKSANDRİA TROAS ANTİK KENTİ

Aleksandria Troas, antik çağda "Troas" olarak adlandırılan Biga Yarımadası'nın Bozcaada'ya en yakın kısmına yeralır. M.Ö. 311 yılında III. Alexandros'un (Büyük İskender) komutanlarından Antigonos Monophtalmos tarafından "Antigoneia" adı ile kent kurulur. Komutanın ölümünün ardından M.Ö. 301-300 yıllarında antik kentin ismi Lysimakhos tarafından Aleksandria Troas olarak değiştirilir. Anadolu'da Hıristiyanlığın tanıtılma çabaları çerçevesinde Aziz Paulus, M.S. 50-51 yıllarında bu kentin limanından Makedonya'ya yola çıkar. M.S. 56-57'de Yunanistan'dan dönüşte yeniden limana gelir ve kentte 7 gün kalarak Hıristiyanlığı halka anlatır. M.S. 124'te doğuya ilk seferini yapan Roma İmparatoru Hadrianus, kentin koruyucusu olarak kabul edilmiştir. M.S 9. yüzyılda, büyük ölçüde terk edilmiş olduğu düşünülen kent, 16 ve 17'nci yüzyılda İstanbul'daki büyük yapıların inşaası için bir taş ocağına dönüşür.