Az yaşam, çok kazanç

Abone Ol


Bugün sabah saatlerinde Mersin Akkuyu Nükleer Santrali'nin 2. güç reaktöründe sebebi henüz belirlenemeyen bir nedenden ötürü büyük bir kaza meydana geldi. Nükleer santralde meydana gelen bu kaza Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kaydedildi.

Okuyunca insana korku veriyor değil mi? Peki bir gün televizyonunuzu açtığınızda bu anonsla karşılaşmayacağınızı kim garanti edebilir? Maalesef kimse garanti edemez, etmiyor da zaten. Yetkililerin tek yaptığı 'yapılan santral şimdiye kadarki yapılan santrallerin ön güvenlisi olacak' açıklamasını tekrarlamak. Çok geriye gitmeye gerek yok daha üç yıl önce Japonya'da reaktörleri havaya uçan Fukuşima Nükleer Santrali de yapılan en güvenli santrallerden biri olarak gösteriliyordu. Hani geçtiğimiz günlerde körfez geçiş inşaatında çektiği halat koptuğu için (kimseye bir şey olmadığı halde), bu durumu onuruna yediremeyip intihar eden kusursuz çalışan mühendisin ülkesinde yaşandı üstelik bu kaza... İnşaatın deniz kumundan yapıldığı, kullanılan demirin, çimentonu çalındığı ülkemizde, olacakları varın siz düşünün...    

Çevreci eylemleri ile dikkat çeken Greenpeace, Viyana Üniversitesi ile birlikte yaptığı araştırmalar sonrası Akkuyu'da meydana gelebilecek olası kazanın sonuçlarını anlatan bir video hazırladı. NTV'nin hava durumu sunucusu ve yüksek meteoroloji mühendisi Gökhan Abur hazırlanan videoda olası kazanın etkilerini şu cümlelerle anlatıyor: "Akkuyu Nükleer Santrali'ndeki kaza sonrası radyasyon bulutları, Türkiye ve komşu ülkelere yayılmaya devam ediyor. Bölgedeki hareketli rüzgârlar, radyoaktif bulutları hızlı bir şekilde iç ve kuzey bölgelere taşıyor. Bulutların ilerleyişi sırasında bıraktığı yağışlar canlılar için oldukça tehlikeli. Özellikle yaşlı ve çocukların dışarı çıkmaması gerekiyor. İlk beş gün içinde Doğu Akdeniz, İç Anadolu, Ege, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi yoğun radyasyona maruz kaldı ve insanlar yıllık dozun atmış katı radyasyonla etkilendiler. Kaza bölgesindeki insanlar hızlı bir şekilde tahliye ediliyor!.."

Yukarıda anlatılanlar olası bir kaza sonrası yaşanacakların sadece bir kısmı. Çernobil'den etkilenen Karadeniz'de insanlar hâlâ genç yaşta kanser nedeni ile hayatını kaybediyor. Birilerinin daha çok kazanması, birileri için daha az yaşam anlamına geliyor. Her fırsatta nükleer enerjinin ucuz olduğunu, çok gerekli olduğunu iddia eden nükleer savunucuları size bunların hiçbirinden bahsetmiyor. Televizyonlarda dönen reklamlarda tozpembe bir hayat sunuluyor. Reklamlarda oynatılan kişiler bile nükleer santral reklamında oynadıklarından ancak reklam yayınlandıktan sonra haberdar oluyor. Nükleer Santral reklamında pilot rolünde oynayan tiyatro oyuncusu Ayhan Kanal, 'Bana elektronik reklamı dediler. Nükleer santrale karşıyım. Bu bakımdan AKP'nin reklamlarında oynamaktan bile daha kötü bir durum bu benim için. Çünkü etkileri daha uzun süreye yayılacak. Güncel politikadan bile daha çirkin bir yatırım. Bana bunu söylemeleri gerekirdi' diyor. Düşünün onu da kandırmışlar; seni, beni, bizi, bütün bir ülkeyi kandırdıkları gibi. Kandırmaya da devam ediyorlar. Ne için diye sormayın... Reklamlarında açık açık söylüyorlar...'Daha çok kazanmak için...'