Ne mutlu ki Türkiye'de hala demokratik ve laik düzenden yana olan, Atatürk İlke ve devrimlerini savunan, ülkenin birlik ve bütünlüğüne sahip çıkan kurumlarımız var.
Bu sorumluluğu taşıyan sivil toplum örgütlerinin ve kurumlarının başında; barolar, mimar ve mühendis odaları gibi çok sayıda kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları da gelmektedir.
Önümüzdeki günlerde her bir bireye ve bu kuruluşlara önemli görevler düşmektedir.

Hatırlanacağı üzere; İsviçre'de 2005 yılında katıldığı bir konferansda 1915 olaylarının "soykırım olarak nitelenmesine karşı çıkan" ve soykırım iddialarını "uluslararası bir yalan" olarak niteleyen Doğu Perinçek, sırf bu sözleri nedeniyle suçlu bulunarak Lozan mahkemesi tarafından mahkum edilmişti.

Perinçek'in temyiz istemi üzerine kararı inceleyen İsviçre üst mahkemesinin, kararı haklı bularak başvuruyu reddetmesi karşısında Perincek ve arkadaşları bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşımışlardı.

Doğu Perinçek'in İsviçre aleyhine yaptığı başvuruyu değerlendiren AİHM, İsviçre Mahkemesinin kararını bozarak "Türkler tarafından Ermenilere soykırım yapılmamıştır. Tarihde yaşanan bu olaylar, soykırımın hukuki tanımına uymamaktadır. Soykırım yapılmadığı yolundaki beyanlar ifade özgürlüğünün temel unsurlarındandır." şeklinde karar almıştır.
Bu karara İsviçre'nin itirazı üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üst kurulu, Ocak ayı başlarında, asılsız ermeni soykırımını dile getirmenin ve soykırım olmadığını söylemenin suç sayılacağı yolunda kabul edilen yasayı geçersiz kılan kararı görüşerek "kesin karara" bağlayacaktır.

Bu karar, benzer yasaları kabul eden diğer ülkeler içinde bir örnek ve bağlayıcı nitelikte olacaktır.
Ekonomik ve siyasi çıkarları nedeniyle, ermeni soykırımı yalanını uyduran çevreler ve içimizdeki özürlü-özürcüler, AİHM kararına tesir edebilmek ve mahkemeyi baskı altına alabilmek için her türlü yola başvurmaktadırlar. Bunların yalan makinalarına karşı çıkmanın ve AİHM'nin aldığı haklı kararı desteklemenin tam zamanıdır. Geçen her dakika büyük bir kayıp olacaktır.
Benim de halen Merkez Kurulunda bulunduğum Talat Paşa Komitesinin, o dönemdeki üyeleri Sayın Rauf Denktaş başkanlığında yaptıkları çeşitli toplantılarda "soykırım iddialarının emperyalist bir yalan olduğu, Türk Milletine yönelik düşmanca bir karar ve hakaret niteliği taşıdığı, asla kabul edilemeyeceği ve gerekli mücadelenin yapılacağı" yolunda kararlar almışlar ve takdirle anılacak çalışmalar yapmışlardır.
Şimdi mücadele ve AİHM'ni uyarma ve destekleme sırası bizlere gelmiştir.

AİHM'nin her hangi bir baskı ve tesir altında kalmadan karar alacağı yolundaki inancımızı dile getiren ve incelenmekte olan olayın hukuki bakımdan suç teşkil etmeyeceği, inanç ve görüşlerin açıklanması gibi temel insan haklarına dayandığı şeklinde çalışmalar yapılarak, Türk ve dünya kamuoyuna duyurulması ve AİHM'ne destek ve çağrıda bulunulması gerekmektedir.
Ben üyesi bulunmaktan onur duyduğum Ankara Barosu Başkanlığı'na, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı'na ve İstanbul Barosu Başkanlığı'na yazılı başvuruda bulunarak bu yoldaki istek ve önerimi iletmiş bulunmaktayım.

Bu kuruluşların ve diğer kurum ve kuruluşların değerlendirme yaparak en sağlıklı yolu izleyeceklerine inancım tamdır.
Ancak yitirmek istemediğim bir diğer inanç; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, bir takım yalancı lobi ve kuruluşların oyuncağı olmayacağı ve itibarını koruyacağıdır.


*              *             *
(ÖZET METİN İNGİLİZCE)
EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS (ECHR)


The final decision in regards to the precarious claims on Armenian genocide will be announced by ECHR in January.
Certain untruthful taleteller quarters are now alarmed to increase their pressure on publicity.
We would like to believe that ECHR's decision will be free of any social pressure or influence. Comments and actions supporting our belief will certainly be beneficial.
Communities that create the lies of Armenian genocide for their own economical and social benefits; also does every effort to influence ECHR's decision by keeping the court under pressure. ECHR already decided that a genocide against Armenians does not exist and it is lawful to state that such genocide is unreal. Upon further claims to carry the case to higher court, it is now the time to stand against these lying mechanisms and support the righteous decision of ECHR.
To support this process, I have already applied to Turkish Bar Association, Istanbul Bar Association as well as Ankara Bar Association which I am a proud member of. The time has come for all civil associations, institutions and organizations to act immediately and serve for their portion of this duty.