Farkında mısınız?

Abone Ol


Herşey yolunda giderken tek tük kelimeler başlamışken 2 yaşlarında aile çocuğunda bazı farklılar görür yaşıtlarına nazaran. Hele hele ailede büyük çocuk varsa kıyaslama daha kolay olur. Çocuk içine kapanır. Adını seslendiğinizde dönüp bakmaz size. Etrafında hiç kimse yokmuş gibi davranır. Dönen tekerlekler ilgi odağı olur, çamaşır makinasının önünde saatler geçirebilir. Çünkü sosyal hayattan kopup kendi iç dünyasına dalar. Konuşma geçikir, ağlama krizleri, öfke nöbetleri, tekrarlayan takıntılı hareketler başlar çocukta. Kaptığınız gibi çocuk doktoruna oradan çocuk psikiyatristine ve çocuk nöroloğuna götürürsünüz. Tüm testler ve tetkikler yapılır ve tanı konur; Yaygın Gelişimsel Bozukluk!

Aile kabul etmez çünkü kabullenmek istemez. O doktor senin bu psikolog benim gezer durur. Herkesten her şeyden medet umar. Biri der ki süt içmesin iyileşir, öbürü der ki kene ısırmıştır ondan ! Anne ve baba hekim bile olsa kafası karışır bu durumda, çünkü her hangi bir hasta değildir onların evladıdır söz konusu olan.

Otizm tanısı alan çocuğun tek tedavisi eğitimdir. Özel eğitim ile çocuk sadece konuşmayı öğrenmekle kalmaz. Sosyal beceriler edinir, çevresine uyum sağlamayı, hayatla baş etmeyi de öğrenir. Tabii eşlik eden zeka geriliği veya başka rahatsızlıklar varsa ileleme daha yavaş olur. En önemli husus özel eğitimin süreklilğidir. Daha iyisini arıyorum derken sistem oturtamaz çocuğunuzda ileleme sağlayamazsınız. Kaliteli ve sürekli eğitim sadece psikolog ve özel eğitimcilerle olmaz. Mutlaka aile bireylerinin de belli eğitimleri alması, belli davranış kalıplarını evde de uygulaması gerekir.

Zor bir süreçtir. Ailelerin çoğu çocukları otizm tanısı aldıktan bir kaç yıl sonra boşanır.Oysa bu durum kimsenin suçu değildir. Nedeni net olmayan bir rahatsızlık için kimi neden suçlayasanız ki zaten. Bu rahatsızlık çocukların da bir tercihi ya da hatası değil. Otizmli çocuklar da bizim çocuklarımız. Onların da sevgiye ve ilgiye her çocuk gibi ihtiyacı var. Toplumdan dışlamak yerine kucak açmalıyız bu yavrularımıza. Sadece onlara değil ailelerine de! Ne yazık ki otizmli çocuğu olan ailelerin bir kısmı çocuklarının etrafı rahat etmesinden çekinip eve kapanıyor. Bir kısmı da bu durumdan utandıklarından toplum içine çıkmıyor. Oysa otizm utanılacak veya saklanacak bir şey değil. Tam aksine olabildiğince topluma karışın, doğumgünü partilerine gidin, çocuğunuzu sosyal ortamlara sokun. Hem çocuğunuza hem de size iyi gelecek emin olun.

Nisan ayı OTİZM FARKINDALIK ayı. Peki siz farkında mısınız? Otizmli kişilere destek olan, yardım ellerini uzatan tüm vakıflara, kişilere, eğitimcilere bir vatandaş olarak teşekkür ederim. Gönüllü olarak bünyesinde yer aldığım Anadolu Otizm Vakfındaki tüm eğitmenlere, yöneticilere, fedakar ailelere ve mücadeleci harika çocuklara çabalarından dolayı ayrıca teşekkür ederim.

Toplum hizmeti hepimizin görevi. Kiminin parası kiminin duası denir ya işte o hesap. Gelin bu nisan ayında farklıkların farkına varalım. Otizmli kişilerin daha kolay hayata tutunması için bizler de destek olalım. Seslerini duyalım.

Sağlıkla kalın.