Türkiye'de yabancı dil eğitimi yıllardır tartışma konusu. Geçmiş yıllara oranla bu konuda küçük de olsa bir ilerleme kaydedilse de istenilen düzeye gelinmiş değil. Kolejler de dahil olmak üzere pek çok lise ve üniversite mezunu dil konusunda yetersiz. Uzmanlar bu durumun eğitim sisteminden kaynaklandığına dikkat çekiyorlar. Dünyada genel uygulama duyma ve konuşma üzerine, bizde ise okuma ve anlama ağırlıklı, kelime ve gramer bilgisini ölçen bir eğitim sistemi yaygın. Bunun sonucunda da dil bilen pek çok kişi söyleneni anlıyor ancak konuşamıyor.
Neden konuşamıyoruz?
Oxford House College Genel Müdürü Deniz Akar, Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda zorunlu eğitim süresinde herkesin en az iki yabancı dü öğrenebildiğini, eğitimin en az iki dilde verildiği kaydediyor.
Türkiye'deki eğitim sistemiyle çocukların yabancı dil öğrenmelerinin zor olduğuna dikkat çeken Akar, Türkiye'de yabancı dile başlama yaşının geç, yabancı dil ders saatlerinin yetersiz, eğitim yöntemlerinin ise yanlış olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Yabancı dili öğrenen kişi önce dili duyacak, sonra konuşacak, daha sonra da okumayı ve yazmayı öğrenecektir. Ama ülkemizde öğrencilere ilk olarak okuma becerisi, daha sonra yazma, en son da dinleme ve konuşma becerileri öğretilmeye çalışılıyor. Bu yüzden çok iyi dilbilgisi ve yazma becerisine sahip Türk öğrenciler ne yazık ki konuşamıyorlar. Türkiye'deki okulların pek çoğunda maalesef dil laboratuvarı bulunmamakta. Öğrenciler daha çok ders kitabı, teyp ve yazı tahtasından yararlanabilmekte. Bu da yetersiz bir dil öğretimi anlamına gelmekte. Öğretimde dinleme, konuşma, okuma ve yazma sırası kullanılmalı. Öğrenciler yabancı dilde kitap, dergi okumaya, müzik dinlemeye, film izlemeye özendirilmelidir."
Sonradan öğrenmek zor
Just English Language and Toefl Center Genel Müdürü Fatih Derbazlar da dil sorunun hala çözülmediğinin altını çiziyor. Bunu yabancı dil bilmenin önemini geç kavrayışımıza, önemini anladıktan sonra bile yeterince zaman ayırmayışımıza bağlayan Derbazlar, "Okullarda gramer bilgisi verilirken, konuşma, dinleme gibi diğer bölümler geride kalmakta. Pratik yapma ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve sonuç olarak öğrencilerin büyük bir bölümü kurslara yönelmekteler" diyor.
Kursların bu noktada eğitim programlarının önemli olduğunu kaydeden Derbazlar'ın dil eğitimi alacak kişilere önerileri ise şöyle: "Bir seviyede alınan ders saati, Türkiye şartlarında en az 140-160 saat aralığında olmalı ki hem dilbilgisi hem de konuşma, dinleme gibi bölümler sağlamlaştırılabilsin. Dil eğitimi ek aktivitelerle desteklenerek sunulmalı. Burada kişinin çabası da önemli. Öğrencinin kararlı olması, dersleri düzenli takip etmesi, verilen sorumlulukları yerine getirmesi, aktivitelere katılması, dersler dışında dinleme yapması, kitap okuması gelişimine oldukça yardımcı olacaktır."
Ders saatleri artırılmalı
Türklerin dil öğrenmede, genel kanının aksine, yetenekli olduğunu kaydeden NAV Yurtdışı Eğitim ve Danışmanlık Şirketi CEO'su Ayşegül Bilgen, "Bunu yurtdışındaki tüm dil okullarındaki görevlilerden duyabilirsiniz. O nedenle Türklerin bu konuda yetersiz olduğunu kabul etmek mümkün değil. Sadece özel okullarda değil, tüm okullarda yabancı dil eğitimine çok daha fazla önem verilmeli. Ders saatleri artırılmalı. Bence çocuklanmıza, gençlerimize yapılacak en iyi yatırımlardan biri bu. İleride hangi meslek dalını seçecek olursa olsunlar, yabancı dil ihtiyacı hep karşılarına çıkacaktır" diyor.
Bilgen, yabancı dil eğitimine çok küçük yaşlarda başlamanın en doğrusu olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: "Şimdi pek çok anaokulunda bile İngilizce eğitim veriliyor; ama bu olanak sadece büyük şehirlerde, belli ekonomik düzeyin üstündeki öğrencilere kısmet olabiliyor. Özel okulda okuyan öğrenciler çok küçük yaşlarda, yabancı dili yoğun şekilde öğreniyor. Bu imkana sahip olmayan öğrencilere de tv programları veya internet aracılığıyla bu imkan sunulmalı."
Okullardaki yabancı dil eğitiminin yanı sıra yurtdışı tecrübesini yaşamanın da şart olduğuna belirten Bilgen, Türkiye'de yabancı dil öğrenmekle, yurtdışında öğrenmenin veya yabancı dil seviyesini ilerletmenin çok farklı olduğunu söylüyor.
Yurtdışı süreci hızlandırıyor
Kısa süreli olmasına rağmen bu programların çok faydalı olduğuna değinen Ayşegül Bilgen, yurtdışına hiç dil bilmeden gitmektense bir süre Türkiye'de eğitim alıp daha sonra yurtdışı deneyimini yaşayanların daha başarılı sonuçlar alacağını kaydediyor. Dil bilmeden yurtdışına gidip kültürünü daha yeni tanımaya başladığınız bir ortamda öğrenmeye çalışmanın moral bozup motivasyonu düşürebileceğine, özellikle dikkat çekiyor.
Fatih Derbazlar da yurtdışında dil eğitiminin hızlı bir süreçte tamamlanacağını kaydediyor. Yurtdışında alınan eğitimin akıcı konuşma konusunda faydası olduğunu ancak dilin temel yapısı olan gramer eğitimi konusunda yanlış yönlendirebileceğini belirten Derbazlar, o nedenle yurtdışına çıkmadan önce en azından orta seviyede dil bilmenin önemli olduğunu dile getiriyor.
Deniz Akar ise "Yabancı dil öğrenmek için yurtdışına gitmek şart" diyor. Akar'a göre hangi seviyede gidileceği ise kişinin yaşına ve ihtiyacına göre değişiyor.