Süleyman Gülen- 2012 yılında çıkan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işyerlerinde iş güvenliği uzmanları çalıştırılmaya başlandı. Ancak işleyişte işin doğasını aykırı bir uygulama var; uzmanların maaşlarını işveren ödüyor. İş güvenliği uzmanı Güldem Polat Okyar, maaşlarını işveren ödediği için iş güvencelerinin olmadığını, gördükleri sorunları bakanlığa bildiremediklerini söyledi.
İzmir Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İş Güvenliği Çalışma Grubunda yer alan A sınıfı iş güvenliği uzmanı Güldem Polat Okyar iş güvenliği uzmanlarının büyük sorumluluk altında çalıştıklarını ve güvencelerinin olmadığını söyledi. Okyar "Elimizden geldiği kadar çalışanların sağlığını korumaya çalışıyoruz ve bütün yükü omuzlarımıza alıyoruz ancak iş güvenliği uzmanının güvencesi yok" dedi.

Türkiye'deki iş ölümlerine dikkat çeken ve büyük iş güvenliği sorunları olduğunu belirten Okyar, iş güvenliği uzmanlarının maaşlarını işverenler verdiği için olumsuzlukları bakanlıklara bildiremediklerini söyledi. İş güvenliği uzmanlarının maaşlarını devletin vermesi gerektiğini belirten Okyar, "Ağırlıklı olarak tehlikeli iş yerlerinde çalıştım. İş güvenliğinde çok problem var, kanunun çıkması yetmedi. İş güvenliği uzmanları olarak bizim en büyük isteğimiz maaşımızın devlet tarafından ödenmesi. Birçok iş güvenliği uzmanı şu an zor durumda. Maaşlarını işverenden aldıkları için hiçbir olumsuzluğu ve uygunsuzluğu bakanlığa bildiremiyorlar. Kanun şöyle der: İş yerinde ciddi ve hayati tehlike oluşturan bir durum varsa iş güvenliği uzmanları ve hekimleri bunu bakanlığa bildirmekle yükümlüdür. Eğer biz bunu bildirmezsek ve denetim esnasında bu ortaya çıkarsa devlet bizim belgemize el koyuyor. Biz şu an çalışan en sıkıntılı meslek gruplarından biriyiz. Ancak maaşlarımız iş veren tarafından verildiği için biz bunları kabullenip onun sorumluluğu ile çalışmaya devam ediyoruz. Elimizden geldiği kadar çalışanların sağlığını korumaya çalışıyoruz ve bütün yükü omuzlarımıza alıyoruz. İş güvenliği uzmanının güvencesi yok. Yurt dışında uygulamalar çok farklı. Yurt dışında mesela iş güvenliği uzmanları fabrikaların genel müdürleri ve CEO'larından bile önce geliyor. Çünkü o iş güvenliği genel müdürü de korur, CEO'yu da korur. O yüzden iş güvenliği, yurt dışında en tepede yer alan birimdir. Türkiye'de malesef durum böyle değil. Denetimsizlik yüzünden bu durumda. Yeterli müfettiş yok, bu yüzden her sektörde bir boşluk var. İşverenler de bunu bir şekilde kullanıyor. Tabiri caizse paranı vereyim sus diyorlar. Bu iş böyle olmaz, böyle olmasını istemiyoruz. Bunun hem vicdanen hem de madden bir sorumluluğu var. Her türlü iş kazası ve iş ölümlerinde işveren yüklü miktarda tazminat ödemek zorunda kalıyor. Halbuki iş güvenliği önlemleri alınsa iş kazaları önlense işveren de tazminat ödemez, bizim üzerimizde de bu kadar sorumluluk olmaz" diye konuştu.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında hayata geçince ülkemizdeki bütün çalışanlar kanun kapsamına alınmıştı. Kanun bu anlamda bir ilki gerçekleştirmiş ve işçi memur ayırmadan bütün çalışanlar ve işyerleri için kurallar koymuştu. Bu zamana kadar ayrı bir kanun olmadan düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği alanı müstakil bir kanuna ve çok önemli düzenlemelere kavuşmuştu.
2012 yılında hayata geçen kanun işyerlerinde pek çok yükümlülüğün yerine getirilmesini öngörüyor. Risk değerlendirmesi ve acil durum eylem planlarının yapılması kanunun pro aktif önleyici yaklaşımının unsurları. Bunun yanında iş sağlığı ve güvenliği tespit ve öneri defterlerinin tutulması, iş sağlığı ve güvenliği kurullarının kurulması gibi pek çok yükümlülük söz konusu. Bu yükümlülüklerin tamamı bütün işyerleri için yürürlüğe girmiş durumda. Ancak iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme konusunda kademeli geçiş söz konusu. İş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin yürüteceği bu faaliyetler onlar olmadan eksik kalıyor veya yasak savmak amacıyla yapılıyor.

Editör: Haber Merkezi