İçimde intihar korkusu var

Abone Ol

Ahmet Kaya'nın 'İçimde ölen biri var' isimli unutulmaz şarkısının en can alıcı dizelerinden biriydi 'İçimde intihar korkusu var.' Bir psikiyatri doktoru olarak her gün çok fazla sayıda, hayatı yaşamaya değmez bulan, aklına intihar gelen kişiyle karşılaşıyorum. Her gün intihar etmeyi planlayan en az bir kişiyle görüşüyorum. Çoğu zaman da, geçmişte intihar etmeyi denemiş kişilere yardımcı olmaya çalışıyorum. Şükür ki çok sık olmamakla birlikte, yakınını intihar ederek kaybetmiş insanların büyük acılarını paylaşıyorum.

İntihar davranışı çağımızın en sık karşılaşılan ölüm nedenleri içerisinde giderek yükselerek üst sıralara adını yazdırmaya başladı. Son 100 yılda iki dünya savaşı yaşayan dünya halkları, bu acılardan ve kayıplardan büyük dersler çıkartmayı başararak daha barışçıl bir dünyayı bizlerin yaşamasını sağladılar. Her ne kadar çevremizde savaşlar hâlâ on binlerce insana acılar yaşatıyor olsa da, tarih boyunca insanlığın en az savaştığı dönemin içinde yaşadığımız dönem olduğunu tarih bilimciler saptadılar. Son yıllarda cinayete kurban giden insanların sayısı, intihar ederek yaşamlarına son veren insanların sayısı aynı dönemde savaşlarda ölen insan sayısından çok daha fazla. İstatistikler bunu söylüyorken intihar davranışını anlayabilmek ve önleyebilmek daha da önemli hale geliyor.

Kendine zarar verme denemeleri, sonu ölüm olsa da olmasa da çevresinde büyük etkilere sebep olur. Girişim sonrasında genelde kurban ile ilgilenilir, bu eylemin başlattığı süreç göz ardı edilir. Oysa bir yaşamın yitimi, çevrede düşünülenden çok daha fazla etkileşimler ve sonuçlar doğurur. Bu girişimlerin çevrede korku, yardım etme istemi ve suçluluk duyguları uyandırdığını çok sıklıkla gözlemleriz. Bunlara yetersizlik, çaresizlik duygularının ve öfkenin eklenmesi etkileşmenin şiddetini arttırır. Bu durum çevrenin kendi kendisini savunma arayışlarına iter. Genelde bir suçlu aranır ve bulunur. Genellikle kurban ile ilgileniliyormuş gibi görünüp, çevreden birisi şiddetle ve acımasızca suçlanır. Suçlamaların şiddeti bu kez çevrede başka birinin yıkımına hatta bazen ikinci bir kurban verilmesine neden olabilir. Bu sebeple de intihar girişimi sonrası toplumsal tepkilerin iyi anlaşılması ve aşırı acı yüklü kişilerin psikiyatrik destek alması çok önemlidir.

Psikiyatri bilimine ön yargılar tüm bilimsel saptamalara rağmen hâlâ yaygındır. Birçok hasta ya da hasta yakınının sorduğu antidepresanlar intihar ettirir mi sorusu çok iyi analiz edilmelidir. Antidepresanların klinik iyileşme süreçleri genelde 2. haftada başlar. Bu sebeple antidepresan başlanmış bir major depresyon hastasında ilacın etkisinin ortaya çıkacağı bu dönem çok kritiktir. Hekimler çok riskli gördükleri hastalarını bu dönemde hastaneye yatırmayı ve yakından takip etmeyi koruyucu yöntem olarak sıklıkla uygularlar. Bazen bu önlem bile yetersiz kalır. Yine kitabi bilgiler çok ağır depresyonu olan hastanın bazen intihar etmeye bile gücünün olmadığını, ilacın sağladığı iyileşmeyle hastanın intihara cesaret edebileceğini söyler. 20 yıllık hekimlik hayatımda böyle bir olguyla hiç karşılaşmadım. Bunun bir sebebi depresyon hastalığının artık çok daha iyi tanınması ve erken dönem tedavilerle bu kadar ağır depresyon hastaları ile karşılaşmamamız olabilir.

Ve son olarak şunu kesinlikle söylemeliyim. Bugün 3. sayfalarda yer alan intihar haberlerinin kurbanlarının çoğunun antidepresan tedavi almadıklarının altını çizmeliyim. Yapılan çalışmalar antidepresan desteği almayan depresyon hastalarında intihar davranışının ve bunun ölümle sonuçlanma oranının çok daha fazla olduğu ispatlanmıştır. Yakın çevremizden birilerinin ya da dostlarımızın intihar etme acılarını giderek daha fazla duyuyoruz. Bu sebeple hem devletin hem bireyin bu acı duruma karşı uyanık olması ve çözümler üretmeye gayret etmesi çok önemlidir.