İnce şeylerin peşinde

Abone Ol


Uşak Banaz'dan yaklaşık 100 kovan arısı ile birlikte Nazar Köy'ün yukarı vadilerine gelen arı yetiştiricisi Musa Çin de ince şeyleri anlamakla meşguldü. Musa Amca ile içine dere sesi karışan papatya denizi içinde ayak üstü sohbet ettik, kovanların kapaklarını tek tek açarak uyanan arıların bakımını yapan Musa Amca, yanına biraz fazla yaklaşmış olmalıyım ki; 'Sen arılardan korkmuyorsun galiba. Köye gezmeye gelenler arılardan korktukları için yanıma pek yaklaşmıyorlar, sadece uzaktan sohbet edip fotoğrafımı çekiyorlar.' diyerek gülümsedi.

Musa Amca'yı dinledikçe yaşamın ne kadar dışında kaldığımızı bir kez daha derinden hissettim. Bize yaşam diye sunulan şeylerin aslında bizi kendimizden, doğamızdan kopardığını gördüm. Yüzbinlerce lira verip beton kulelerinin bilmem kaçıncı katında aldığımız evlerde gökyüzüne bakmayı bile unuttuk. Kıyıda köşede yaşama tutunmaya çalışan çiçekler olmasa baharın geldiğinden bile haberimiz olmayacak. Ama işte yaşam dopdolu, akıp gidiyor. Doğa, arılar, papatyalar, erik ağaçları, bademler binbir çiçek uyandı.
 
Şimdi, 'Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya' diyen Gülten Akın'ı yanıltma vakti. 'İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım' diyen Turgut Uyar'ın sevincine ortak olma vakti. 'Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir..' diyen o zarif şairin, Cahit Zarifoğlu'nun öğüdüne kulak verme vakti. Haydi!