Hatırlar mısınız? 13 Mayıs 2014'te 301 madencimizin hayatını kaybettiği Soma maden faciasının üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Önceki gün, facianın yaşandığı Eynez maden ocağını da işleten Soma A.Ş.'nin bölgede bulunan ve iş güvenliğine aykırı hususlar bulunduğu için faaliyetleri süresiz olarak durdurulan diğer ocağı Atabacası'nda işçi alımları yeniden başladı. İş başvurusunda bulunanlar arasında faciadan kurtulan maden işçileri de var. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Kara günün üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Maden ocaklarının güvenliği için ne yapıldı dersiniz? Bir kaç düzenleme dışında hiçbir şey. Hayatını kaybeden madenciler için şehit denildi. Ailelerine maaş bağlandı. Bir takım yardımlar yapıldı ama buna benzer faciaların tekrar yaşanmaması için somut hiçbir adım atılmadı. Yeni bir faciaya kadar da yaşanan her şey unutulacak. Unutuldu!

Hatırlar mısınız? Faciadan yaralı kurtulan madenci Bayram Çakan bir gazetecinin, 'Maden ocağına tekrar inecek misiniz?' sorusuna 'Mecburum. İnmek zorundayım, kredi borcum var' diye cevap vermişti. Yalnız Bayram Çakan değil aslında bu çaresizliği yaşayan Somalı, Ermenekli, Zonguldaklı binlerce emekçimiz, çaresiz yine inecek, o ışıksız ve rutubetli tünellere. Hepsinin kaderi ise mecliste kalkıp inmekten başka bir işe yaramayan vicdandan bihaber o kirli ellere bağlı.

Hatırlar mısınız? Facia sonrası madende gaz odalarının olmadığı ortaya çıkmış, Soma A.Ş.'nin sahibi Alp Gürkan, "Yaşam odası üretimin ağır olduğu yere yakın yapılır. Buradaki odanın hiçbir ehemmiyeti yok. Alt tarafta hazırlık yapılıyor şu an. Bu kaza 3-4 ay sonra olmuş olsaydı bu insanlar yaşam odası olduğu için kurtulacaktı. Ama kanunen yaşam odası kurma zorunluluğu yok" demişti.
Evet yaşam odası kurma zorunluluğu yok. Bunu dert eden de yok zaten bu ülkede. Faciadan sonra madenci ölümlerini önlemek için ocaklarda kurulması istenen 'yaşam odaları' yerine yaşam odasının yerini tutması mümkün olmayan sadece maden sahiplerinin cebinden çıkacak parayı azaltmaya yarayan 'maske değişim istasyonları' kurulması için hükümet tarafından yönetmelik çıkarıldı. Peki ne oldu o yönetmeliğe, uygulandı mı dersiniz, hayır. Söz konusu yönetmelik birkaç gün önce yeni bir yönetmelik ile 2016 yılına kadar ertelendi. 2016 gelince bir yönetmelik daha çıkarılır sonra o da ertelenir en sonunda her şey unutulur gider. Maalesef bu ülkede işler böyle yürüyor.

Hatırlar mısınız? Soma faciasından dört ay sonra bu kez Karaman'ın Ermenek ilçesinde Has Şekerler'e ait maden ocağında su basması sonucu 18 madencimiz hayatını kaybetti. Cansız bedenleri günlerce yerin metrelerce altında su ve çamur içinde kaldı. Oysa Soma faciası bize bazı şeyleri öğretmiş olmalıydı. Öğretmedi, çünkü para kazanma hırsı gözleri kör etmişti. Soma faciasından yaklaşık bir ay sonra 20 Haziran 2014'te su basan ocakta bakanlık tarafından yapılan teftişlerde toplam sekiz mevzuata aykırılık tespit edildiği halde ocağı kapatmak yerine idari para cezası kesmekle yetinilmişti.
Bazı şeyler nedense hiç değişmiyor bu ülkede. Geçen gün Ermenek'teki faciada eşini kaybeden iki kadının feryadına şahit oldum. Hayatını kaybeden madencilerin ailelerine ev vermek için tören düzenlenmiş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfü Elvan da törenin yapıldığı salonda. Lütfü Elvan'ın kürsüye çıktığı sırada salondaki partililer tarafından 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sloganları atılıyor. Bu duruma haklı olarak sinirlenen, ölen madencilerden Mehmet Tokat'ın eşi Zeynep Tokat, ayağa kalkıp, 'Neyle gurur duyuyorsunuz? Bizim canlarımız gitti. Ne demek gurur duyuyorsunuz? Sizin yüzünüzden geldi bunlar başımıza. Neyin gururunu duyuyorsunuz. Bize Başbakan, Cumhurbaşkanı ne yaptı. Gelip bir başsağlığında bile bulunmadı' diye bağırdı. Annesinin benim oğlum yüzme bilmezdi dediği ölen madenci Tezcan Gökçe'nin eşi Ayşen Gökçe ise, 'Ne verdiniz de gurur duyuyorsunuz siz? Biz bir şey istemiyoruz' diye tepki gösterdi.
Evet tüm bu yaşananlara rağmen hâlâ birileri ile gurur duyabilen insanlar var bu ülkede. 'Türkiye sizinle gurur duyuyor' diye slogan atıyorlar. Aslında haklılar. Gurur duymalıyız bu insanlarla. Onlar ki yapışıp kaldıkları o koltuklarda oturup, yüzleri kızarmadan ekran karşısına geçip hâlâ konuşabiliyorlar. Bu gurur duymak için yeterli bir sebep değil de nedir!..
Herkesin birileri ile gurur duyduğu bu ülkede, sahi siz ne, kim ile gurur duyuyorsunuz?