Şehirlerde sürek avı düzenleyen bir kültürün mirasıyla sokak köpeklerinin kısırlaştırılmasını gönül istemese de kabullendik, sıtmaya razı olduk. Oysa yılkı atları vahşi doğanın bir parçası ve biz insanlar onların yaşam alanından kendimize pay kapmaya çalışıyoruz.
'Gözümüz gibi bakmalıyız'
Görüşünü aldığımız İZÇEV (İzmir Çevre Doğal Hayatı ve Hayvanları Koruma Derneği) Başkanı Besalet Alkaya yılkı atlarının bir kısmının doğaya bırakılan yaşlı atlar olsa da çoğunun dağda doğan vahşi atlar olduğunu söylüyor. Manisa'nın simgesi olan bu atların korunması, gözümüz gibi bakılması gerektiğini vurgulayarak bunun yönteminin kesinlikle kısırlaştırma olmadığını söylüyor. 'Atları kısırlaştıracağız demek, onları itlaf edeceğiz demenin bir başka yolu. Kısırlaştırmada küçük hayvanlar bile büyük sıkıntılar yaşıyor. Cerrahi müdahale yapıyorsunuz bir kere. Sonrasında tıbbi bakıma ihtiyaçları oluyor. Enfeksiyon kapabiliyorlar. Psikolojileri bozuluyor, bunalıma giriyorlar. Doğada vahşi hayvanları nasıl bakacaklar? Kesip biçip bırakacaklar. Böyle bir şey yaparlarsa bunların çoğu ölür. Biz İZÇEV olarak kararı doğru bulmuyoruz ve önlemek için elimizden geleni yapacağız.'
'Binek hayvanı olarak kullanamazsınız'
Besalet Alkaya, bürokratların kirlilik olarak gördükleri dışkıların doğa için önemini, atların bir gübre deposu olduğunu özellikle vurguluyor. 'Doğada gübreleme vahşi hayatı kuruttuğumuz için yapraklar üzerinden yapılıyor, oysa hayvan gübresi de gerekiyor. Spil'de bunu yılkı atları sağlıyor. Doğanın zenginliği için bu gerekli.'
Rahmi Bayrak, yılkı atlarının turizme kazandırılacağını, uzaktan sevdiğimiz atları özel olarak oluşturulan alanlarda binebileceğimizi söylüyor. Besalet Alkaya, Rahmi Bayrak'ın yılkı atlarını turizme kazandırma yöntemini de sorunlu buluyor. 'Bu konuda çalışan insanlar, evcilken vahşileşen hayvanların tekrar evcilleştirilmesinin mümkün olmadığını söylüyorlar. Onları binek hayvanı olarak kullanamazsınız. Yılkı atlarını turizme kazandırmanın başka yolları da var. Amerika'da, Avustralya'da bu atları ihtimamla koruyup, dünyanın ilgi odağı haline getiriyorlar. İnsanlar görmek için oralara akıyorlar. Fotosafariler düzenliyorlar. Biz de Spil Dağı'nda bu değerimizi tanıtarak böyle bir alan açabiliriz. Onların yaşamına da müdahale etmemiş oluruz.'
'Her canlı üreme hakkına sahiptir'
Manisa Milletvekili Özel de yılkı atlarının Manisalıların yaşamındaki önemini vurguluyor. 'Manisa Tarzanı'nın mayamıza kattığı doğa sevgisiyle Manisalılar kışları dağa giderek o yılkı atlarına yem götürürler, aç kalmasınlar, kışı çıkarabilsinler diye. Şehir yaşamının bunaltısından, bizi tehdit eden havasından uzaklaşıp yılkı atlarını görmek bizi sevindirir, yüzümüzü güldürür. Şimdi onları kısırlaştırmak demek, onları öldürmek demek. 700 hayvanın tıbbi bakımını nerde, hangi koşullarda yapacaklar? Onları kısırlaştırmak demek, soylarını kurutmak demek. Her canlı yaşama hakkına olduğu gibi üreme hakkına da sahiptir. Siz onları kısırlaştırırsanız 10-15 yıl sonra yok olurlar. Biz buna izin vermeyiz. Asıl bunu düşünen zihniyeti kısırlaştırmak gerekiyor ki yaşama yapılan bu aymazca müdahalecilikten kurtulabilelim. Yılkı atları sadece Manisa'nın değil Türkiye'nin doğal, kültürel mirası. Spil denince akla onun endemik bitkileri, tıbbi bitkileri, mesir macunu yapımında kullanılan otları ve yılkı atları gelir. Amerika'da böyle bir şey olsa dünyanın ilgisini oraya çekerler, biz ise kısırlaştırıyoruz. Dediğim gibi biz buna izin vermeyiz. Yılkı atlarının yaşam koşullarını ve korunma yöntemlerini hayvanseverler, veterinerlik fakülteleri, veterinerler birlikte değerlendireceklerdir. Alınabilecek birçok önlem var. Canlarına kast eden kısırlaştırma ise bunlardan biri değil.'
Editör: Haber Merkezi