Shakespeare Öldü

Abone Ol

İngilizce dilinin en büyük yazarı kabul edilen Shakespeare’in yaşamı hakkında pek çok spekülasyon vardır. Doğum tarihi, dini inançları veya gittiği okul kesin olarak bilinmemektedir. Fiziksel görünüşü hakkında yazılı bir tanımlama bulunmamaktadır. Ona atfedilen eserleri kendisinin yazmadığına dair söylentiler bile mevcuttur.

Dünyaya geldiği Stratford kasabasından Londra’ya taşınıp tiyatro çevrelerinde isminin duyulmaya başlamasından önceki yedi yıl ise, bilim insanlarına göre Shakespeare’in kayıp yıllarıdır. Bu dönem hakkında neredeyse hiç bilgi yoktur. Efsaneye göre, yazar Stratford’da kaçak olarak geyik avladığı için cezalandırılmaktan kaçıp Londra’ya gitmiştir.

Tiyatro4’ün sahnelediği iki kişilik “Shakespeare Öldü Aş Bunları” oyunu, bu efsanenin aktarılmasıyla açılıyor. William (Shakespeare), Londra’ya gittiğinde beş parası olmadığı için bir tiyatroda at bakıcılığı yapıyor, ardından aktör ve en sonunda ünlü bir tiyatro yazarı oluyor.  

Oyunun başlarında, İstanbul’dan Amsterdam’a giden lale soğanlarından Marilyn Monroe’nun intiharına, Das Kapital’den Godard filmlerine kadar birçok göndermeyle karşılaşıyor ve bilgi bombardımanına tutuluyoruz. Tüm bunların birbiriyle ilgisini anlamakta zorlanıyor, biraz da sersemliyoruz; tıpkı yaşamlarımızda olduğu gibi.

Oyun yavaş yavaş, çok uluslu şirket Gap’te çalışmasına rağmen sıkı bir küreselleşme karşıtı olan William ile film müzesinde tanıştığı, ateşli bir Shakespeare hayranı olan aktris Anna’nın (W. Shakespeare’in eşinin ismi de Anne’dir) iletişimi, ilişkileri, duygu ve düşünce dünyaları üzerinden akmaya başlıyor. Kadın-erkek ilişkilerinin ve tabii yaşamlarımızın ne kadar gerçek doğamızı yansıttığını, ne kadar “sistem” etkisi altında şekillendiğini, ayrıca tesadüf faktörünü sıkça düşündürüyor.  

Yazar Paul Pourveur, oyunda zamanı fragmanlara bölmüş, başka bir deyişle parçalamış. Zaman doğrusal olarak akmıyor, bazı anlar tekrar tekrar karşımıza çıkıyor. Oyunu Türkçe’ye çeviren Şaban Ol’un kitaptaki önsözüne göre yazar, bunu modernlik amacıyla değil, etkilendiği quantum fiziğinden yola çıkarak öyle olması gerektiğine inandığı için yapıyor.

Temaları, yapısı ve ifade biçimiyle son derece ilginç bulduğum bu oyunu, Tiyatro4’ün daveti üzerine bu hafta, ikinci kez izleme fırsatım oldu. Üstelik bu sefer Pourveur ve Ol da seyirciler arasındaydı. “Kültür için Alan” projesi çerçevesinde Originn’de gerçekleşen iki günlük etkinliğin ilk gününde, oyunun sahnelenmesinin ardından kendileriyle oyun hakkında bir söyleşi gerçekleşti. İkinci günün programında ise, yeni kültür-sanat hareketi CoLAB4’ün lansmanı, bu hareket dahilinde gerçekleşen ilk projenin tanıtımı ve projeye ilişkin kısa bir okuma tiyatrosu performansını takiben yine Pourveur ve Ol ile söyleşi vardı.

İlk günkü söyleşide, alçakgönüllü ve güleryüzlü Belçikalı yazar, kadın-erkek ilişkisinin yaşamımızdaki en önemli şey olduğuna dair düşüncesinden, aslında hayatın bir anlamı olmadığını kabul ettiğimizde nasıl özgürleştiğimizden, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğundan söz etti. Oyunun başlığının, zamanımıza dair yeni bir şeyler söylemek yerine raftan Shakespeare’in 600 yıl önce yazdığı oyunları alıp tekrar tekrar sahnelemeye atıfta bulunduğuna değindi.

Şaban Ol önsözünde, Pourveur’ün Amsterdam’da sahnelenen bir oyunundan sonra, Hollanda’nın en iyi oyuncularından birinin, oynadığı oyunu ve yazarı anlamadığını itiraf ettiğini aktarıyor. Bu da bana, katman katman anlamlar içeren bu oyunu iki defa izlememe karşın tam olarak anlamadığımı söyleme cesaretini veriyor. Bununla beraber, daha derinlemesine anlamaya çalışmak ve üzerinde düşünmek, oyunun açtığı kapılardan gitmek iştahlandırıcı. Tiyatro4, oyunu sahnelemeye devam ediyor.

Bu özel etkinliklere vesile olan CoLAB4 hareketi ise, İzmir’de kültür-sanat alanında yenilikçi yaklaşımları takip eden sanatçı, seyirci ve kültür aktörleri ile birlikte düşünmek, birlikte üretmek üzere işbirlikleri geliştirmek, kültür alanında gelişme sağlamak için bir zemin oluşturmayı amaçlıyor. Disiplin ayrımı yapmaksızın kültür-sanat alanında güçleri birleştirme; deneyimleri paylaşıp, engelleri değiştirip dönüştürerek, yenilikçi çözümlerle üretimde bulunma niyeti, oldukça değerli.