Sevgili okuyucularım, yazın bitmesiyle sivil toplum örgütleri, toplantı ve aktivitelerine geri döndüler. Bir kısmı zaten hiç durmamıştı. Sanırım İzmir farkını oluşturan nedenlerden biri de bu. Özellikle de kadın örgütleri, maraton koşucuları. Tabii sosyal hayatta canlandı, şehirde. Beraberlikler, sohbetler değişen gündemlerle ilgili. Ama değişmeyen bir tek gündem var endişe. Herkes endişeli; ekonomiden, sağlıktan, adaletten, siyasetten, velhasıl öncelikle de Türkiye Cumhuriyeti'ni bir bütün yapan her şeyin belirsizleştiğinden. Konuşuyorlar, ana konu: Ülkemize hizmet etmek, yararlı olmak, sağlıklı günler yaşamak için ne yapmalıyız? Herkes tüm bunlar için bir başkasından beklentisi olduğu konusunda hemfikir. Ve çoğunlukla bazı köşe yazarlarına çok kızıyorlar! Hepimizin çok iyi tanıdığı. Diyorlar ki bizim düşündüklerimizi öfkemizi, çaresizliğimizi, duygularımızı o kadar güzel yazıyorlar ki! Düdüklü tencere gibi gazımızı alıyorlar. Zaten birçoğumuz bu ruh haletine çok alışmışız, işimize geliyor. Hissettiğimiz bu duyguları tepki kabul edip vicdanımızı rahatlatıp kafamızı kuma gömmeye devam ediyoruz. Üzerimize ölü toprağı serpilmiş böyle gelmiş böyle gitmesin ama...

***

Çareyi geçen hafta dinledik. O tam 99 yaşında, küçücük, tatlı mı tatlı, konuşmaya başlayınca büyüdükçe büyüdü, gençleştikçe gençleşti. O bizimle 2012 Türkiye'sinde, biz onunla 1930'lardan günümüzde. Adı Muazzez İlmiye Çığ. Bildiğimiz, sevdiğimiz değerli Sümerolog, Türk kadını. Konak Belediyesi'nin duyarlı başkanı Hakan Tartan ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinde 3 kez bakanlık yaptıktan sonra büyük bir tevazu ile insanına hizmet için gönüllüler safında, Uluslararası Kadınlar Dayanışma Derneği ve Türk Kadınlar Konseyi Genel Başkanı Işılay Saygın'ın paylaşımı ile İzmir'de misafir edilen, salonuna, lobisine, dışına sığamadığımız Dr. Selahattin Akçiçek, Eşrefpaşa Kültür Merkezi'nde dinleme şansına sahip olduk. "Sümerden bu güne insan hakları ve kadın hakları" idi, konu.
Kendisi 1914'de Bursa'da dünyaya gelmiş. Bursa Kız Öğretmen Okulu'nu bitirip 4,5 yıl öğretmenlikten sonra Atatürk'ün emriyle, Ankara'da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin Hititoloji Bölümü'nde, Sümer ve Akad dilleri, Mezopotamya kültürü üzerine eğitim almış. Eski şark eserleri müzesi, çivi yazılı belgeler arşivine uzman olarak atanmış. İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni (Paris Louvre, Londra British Museum, Berlin Vorderasiatisches Museum gibi) eski ön Asya dilleri araştırma merkezi haline getirmiş. 15 kitap 100'ü aşkın bilimsel makalesi ile Türkiye'nin gururu oldu.
74 bin çivili yazılı belge üzerinde 33 yıl çalıştıktan sonra, 1972 yılında emekliye ayrılan bir Cumhuriyet kızı aydın bir Türk kadını olarak şevkle bilgi ve birikimlerini topluma aktarma misyonuna devam etmekte.

***

12 Aralık 2012'de onu dinleyemeyenler için üzgünüm, inşallah bir kez daha İzmir'e gelir. İki saat süresince dinlediklerimi sizin de duymanızı isterdim. Ancak üzerinden siyaset yapılarak geriletilen, siyasette yer verilmeyen, tüm Cumhuriyet kazanımlarının gerisine düşürülmeye çalışılan, Türk kadının her çağ ve her yaşta, özgür düşünce ve duygularını demokrasinin gereği olarak "aramasını" istedi. "Yanlış gördüğümüz her şey için, o yanlışın adresine yazarak doğru bildiğiniz düşündüğünüz konuları, eğer aksi uygulanıyorsa yazın. Biriniz onunuz yüzünüz kalabalıklaşın yazın. Çoğalın, yazın sesinizi duyurun, sizi duyan birileri olacaktır" dedi.
Kadınlar akıldır, sevgidir, huzurdur, barıştır, dünyanın sigortasıdır.
Hep sizinle olalım sevgili Muazzez İlmiye Çığ, sağlıklı yıllarda.