Geçtiğimiz hafta başlattığım resmi olmayan tarihten sayfaları aralamayı ve Nazilli Bölgesi'nde, "Arap Yüzbaşı" olarak adlandırılan kahraman Türk Subayı Albay Nuri Vural'ı anlatmayı sürdürüyorum.
                
Öncelikle şunu asla akıldan çıkartmamak gerekiyor: Bu yurt, çöken bir imparatorluğun yerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile kahraman silah arkadaşlarının ve Anadolu'nun özverili yiğit halkının ölümü göze aldıkları Kurtuluş Savaşı ile kuruldu.
                
Bu adsız diyebileceğimiz binlerce kahramandan birisi, Nazillililerin "Arap Yüzbaşı" diyerek bugün adını son derece saygıyla andıkları, Aydın Kuvayı Milliyesi'nde asker olarak görev yapmış Türk Subayı Albay Nuri Vural'dır. Arap Yüzbaşı Nuri Vural; İngiliz, Fransız, İtalyan işgaline uğrayan Anadolu, en son Yunan tarafından da işgal edilince, Kemal Atatürk'ün liderliğinde kurtuluşa yöneldiğinde, Nazilli-Aydın cephesinde dağlardaki efeleri düze indirerek Kuvayi Milliye saflarında mücadeleye katılmalarını sağlayan çok önemli bir addır. Çünkü Güneyde Fransızlara, Batı'da da Yunan'a karşı ortaya çıkan Kuvayı Milliye, Türk ulusunun geleceğinin tek ümididir.
            
Yunanlıların, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'i işgal etmelerinin ardından işgal Aydın'a uzanır. Ancak Aydın havalisi düşman açısından çetin cevizdir. Burada Kuvayı Milliye'yi oluşturan efeler, zeybekler, subaylar vardır ve düşmana karşı koymaktadırlar. Yörede nam salmış yerli eşkiyalar ile zeybekler, düşman işgali üzerine hükümete karşı mücadeleyi bırakarak askerlerle işbirliği yaparlar. Aydın Cephesi komutanları da, Kurtuluş mücadelesinde efelere, zeybeklere, kızanlara büyük gereksinme olduğu düşüncesindedirler. Nitekim Aydın Kuvayı Milliyesi'nin başındaki ad olan Miralay Şefik Bey, Yörük Ali ve Kıllıoğlu Hüseyin Efeleri, Haziran 1919 ayı içerisinde ulusal kurtuluş kavgasına katılmaya davet eder. Bu sıra Aydın havalisinde Yunan birliklerine ilk baskınlar yapılmakta ve zayiat verdirilmektedir.


Arap Yüzbaşı, efelere silah dağıtıyor

O sıra Nazilli Askerlik Şubesi Reis Vekili olan "Arap Yüzbaşı" Nuri Bey, Yunanlıların İzmir'i işgal ettiklerini öğrenir öğrenmez yöreye tellaklar çıkartarak, "vatan için kullanacaklarına dair bir senet karşılığı kendilerine silah dağıtılacağını" ilan eder, bütün silah ve mermileri dağıtır. Plan tutmuştur artık. Kısa bir zamanda Yörük Ali Efe ve Kıllıoğlu Hüseyin Efe'den başka, Danişmentli İsmail Efe, Kara Mehmed Efe, Tavaslı Mehmed Efe, Tavaslı Ömer Ağa komutasındaki "Menderes Güneşi Müfrezesi," ile Dokuzun Mehmed, Hasan Hüseyin Efeler, Sancaktarın Ali Efe ve Mesutlulu Mestan Efe müfrezeleri meydana gelir. Toplam sayıları bin civarındadır.
           
Dolayısıyla Arap Yüzbaşı, yöredeki ilk milis kuvvetlerin oluşmasında önemli bir çaba harcamış, bunda da başarılı olmuştur. Henüz bir tek görüşmediği, bölgenin ünlü Demirci Mehmed Efesi vardır. Nazilli'nin varlıklılarından Çerkez Yusuf Bey'in devreye girmesiyle, Yüzbaşı Nuri Bey, Mehmed Efe ile de görüşür, onu da kızanlarıyla birlikte "düze inmeye" ikna eder. Demirci Mehmed Efe, gücünü kullanır ve Sökeli Ali Efe, Karacasu'dan Zurnacı Ali Efe ve Gökçen Hüseyin Efe'yi de kendine bağlı gruplar olarak mücadelenin içerisine katar.
                 
Efe, zeybek ve kızanlarının Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızdaki varlık ve kahramanlıklarının savaşın kazanılmasında birinci derecede rol oynadığı sonucundan hareketle bugün Arap Yüzbaşı'nın ne yaptığı daha iyi anlaşılır olmaktadır.
                
Gelibolu Jandarma Taburunun Keşan Bölüğü Mecidiye Takım Kumandanı olduğu sıra Rum çetelerine karşı savaşırken  Uzunköprü dolaylarında bombayla yaralanma sonucu sağ gözünü yitiren Arap Yüzbaşı, malul emekli olmayı reddederek böylelikle Nazilli cephesinde bir başka kahramanlığa imza atmıştır.
               
İzmir ve Aydın'ın kurtuluşundan sonra bu kez Arap Yüzbaşı'yı bir başka görevde görmekteyiz. Jandarma Genel Komutanı A. Rıza Artunkal imzasıyla 11.6. 1941 tarihinde yapılan görevlendirmenin 2. maddesi yeni görevi, "Albay Nuri Vural, Ankara'dan alacağı talimat üzerine muvakkat bir müddetle Siirt mıntıkasına gidecek, orada bir aydır beliren Reşo çetesinin tenkilini temin edecek ve o mıntıkada Jandarma ahenksizliği, geçimsizliği ve muhtel inzibat, vazife ve hareketleri bertaraf edecektir." olarak tebliğ eder.
                 
Emekli olduktan sonra yerleştiği İstanbul'da, 14 Kasım 1969 tarihinde yaşama gözlerini kapayan Arap Yüzbaşı'ya ayırdığım yazının bu bölümünü, Albay Nuri Vural'ın, Jandarma Genel Komutanlığı'na, bir dilekçe ile yapılan başvuru üzerine verdiği yanıt yazıyla noktalayalım:
"1- Dilekçe sahibi Çal ilçesinin Selcan köyünden Hüseyin Kocaefe, İstiklal Savaşı'nda 1336 senesinden 24 Haziran 1336 tarihine kadar Köşk cephesinde, 100-150 mevcutlu Çal bölüğünde Efe vekilliği vazifesi yapmıştır.
2- Akseki ve Manavgat havalisinde de Demirci Mehmet Efe ile beraber yapılan harekâta iştirak etmiştir. Bu suretle gerek Köşk cephesinde ve gerekse Manavgat havalisinde harekatta hizmeti ve yararlılığı görülmüştür. Arzeylerim. J. Sa. Al.Ko.Bşk. Alb. Nuri Vural. 12 Haziran 947."
                  
Nazillili Yurtsever Kurukahveci Mustafa Dövez'in, vereceği bilgilerle anıları kaleme alınıp yayımlansın ve gelecek kuşaklara kalsın diye Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü, Başyazarı Abdi İpekçi'nin kapısını aşındırdığı İstiklal Madalyası sahibi gizli kahraman Arap Yüzbaşımız hakkındaki kısa bilgilendirmeyi iki yazı konusuna sıkıştırdım. Bu kahramanlar canlarını ortaya koyarak kurtardıkları bu güzel ülkenin talan, yağma, soygundan soluk alamaz duruma düştüğünü görselerdi...    
                 

TARİHTEN SAYFALAR

Bugün 16 Nisan                 
                           

Bugün ulusumuz açısından önemli bir gün. Dağarcığımızda bulunsun, diye aşağıdaki dizeleri paylaşıyorum.

Ey, bugüne şahit olan sert hisarlar
Ey, kahraman Mehmet Çavuş, siperler
Ey, Mustafa Kemallerin aziz yurdu
Ey, toprağı kanlı dağlar, yanık yarlar
Mehmet Emin YURDAKUL

Yarın 17 Nisan

Yarın, 17 Nisan 1940 tarihinde ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere kurulan Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıldönümü. Kurtuluş Savaşı sonucu bağımsızlığını elde etmiş toplumun çağdaşlaşmasına giden bu önemli atılımı baltalama adımı, Cumhuriyet döneminin çok partili rejime geçtiği yıl iktidara gelen Demokrat Parti tarafından atıldı ve 27 Ocak 1954'te kapatma gerçekleşti. Bu tarih aynı zamanda bir ulusun egemen güçlerin boyunduruğu altına geçmesinin başladığı tarihtir. Gerilemenin ilk önemli adımıdır.