İzmir, uluslararası üne sahip grafik ve karikatür sanatçımız Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nun "Aklımdan Geçenler" sergisine ev sahipliği yapıyor. Selçuk Yaşar Resim Müzesi ve Sanat Galerisi'nde, sanatçının 32 eseri sergileniyor.

Ekşioğlu'nun özgeçmişi başarılarla dolu. Ulusal ve uluslararası 72 ödül, Türkiye dışında 19 ülkede yayınlanmış eserler... Sanatçının çalışmaları Forbes dergisinin kapağında, The New York Times gazetesinin dergi eki Book Review'da ve The Atlantic Monthly dergisinde yer almış; UNICEF tarafından kartpostal olarak basılarak satışa sunulmuş.

Bana göre sanatçının en çarpıcı başarısı, bugüne kadar The New Yorker dergisine kapak tasarlayan yüz elli grafik sanatçısından biri ve bu sanatçılar arasındaki tek Türk olması. Üstelik Ekşioğlu, dergi için bir değil, yedi kez kapak tasarlamış. Sergide bunlardan dördünü görebilirsiniz.

The New Yorker, dünyanın en prestijli dergilerinden biri. Röportaj, eleştiri, kurgu, hiciv, karikatür ve şiir içeriyor. 1925'ten beri yayın yapan derginin içeriği ağırlıklı olarak New York'la ilgili olsa da, geniş takipçi kitlesi şehrin sınırlarını aşıyor.

Derginin kapakları ise belki de kendisinden daha fazla takip ediliyor. Bunun sebebi, derginin illüstrasyon veya karikatürden oluşan kapaklarını o sayıda yer alan belli bir konu yerine, genel bir hassasiyeti tanıtmak için kullanması. Time dergisine göre, The New Yorker kapakları sadece haberleri değil, anlatılması daha zor olan bir şeyi, kültürü aydınlığa kavuşturuyor. Derginin kapak konularını iki ana kategoriye ayırmak mümkün; New York siluetini yeniden şekillendiren, genellikle mimari öğelere ilişkin önemli gelişmeler ve zamanın kültürel ruhu. The New Yorker kapakları Ekşioğlu'na, özellikle yurt dışına açılma konusunda çok şey katmış.

Sergi açılışında kısaca sohbet etme imkanı bulduğumuz Ekşioğlu, son derece üretken bir sanatçı. Sıcakkanlı ve nazik tavırlarıyla, üretince mutlu olduğunu ifade ediyor. Evindeki çalışma odasında, atölyesinde ve ders verdiği Yeditepe Üniversitesi'nde vakit buldukça çalıştığını belirtiyor. Hatta akıllı telefonunu çıkarıp bize bir çizim uygulamasında yaptığı özenli çalışmaları gösteriyor. Özellikle seyahat halindeyken bu uygulamayı kullandığını söylüyor. Çalışmalara hayret ve hayranlıkla bakıyorum. 1954 doğumlu sanatçı, 23,4 bin takipçisi olan Instagram hesabını da aktif bir şekilde kullanıyor.



Eserlerinde en fazla yer verdiği imgeler ay, yıldız, elma, fincan, kedi, bulut, şemsiye ve merdiven. Ekşioğlu, konu seçiminin biçim ve atmosferle, bir de etki-tepki meselesiyle bağlantılı olduğunu ifade ediyor. Örneğin ay ve yıldızın izleyiciden tepki aldığını, öyle olunca daha fazla üretmek istediğini ve çalıştıkça da konunun türevlerinin oluştuğunu söylüyor.

Sanatçı her ne kadar belli sanat akımlarından, sanatçılardan etkilenmiş olsa da, çalışmalarının Türkiye'ye, bu coğrafyaya ait bir hikayesi var. Şemsiye ve balık, doğduğu Karadeniz'in ikliminden bilinçaltına yerleşmiş imgeler. Kuş ise özgürlüğü simgeliyor.

Ekşioğlu, dünyaca ünlü sürrealist Belçikalı sanatçı René Magritte'ten etkilenmiş. 1920'lerde, psikanaliz öğretisini geliştirmiş olan Nörolog Sigmund Freud'un yazılarından ilham alan sürrealizm sanat akımı, mantıklı zihnin sınırlarına karşı bir devrim arayışındaydı.

"Gördüğümüz her şey başka bir şeyi gizler, biz her zaman görünenin sakladığını görmek isteriz." diyen Magritte'e göre, gizlenmiş olan görünür olandan daha önemliydi. Magritte'in mizah anlayışı ve izleyicilerin sıradan şeyleri tamamen farklı bir şekilde görmesini sağlama becerisi, pek çok sanatçıya ilham verdi. Özellikle 1960'larda çalışmaları büyük ilgi çekti.

Ekşioğlu'nun eserleri de bilgelikle gülümsüyor ve size zekice, ince bir şaka yapıyor; sadelik, sükunet ve tatlılıkla sizi görünenin ötesini düşünmeye, sorgulamaya, hayal gücünüzü kullanmaya davet ediyor. Ruhunuza hoş gelecek bu sergiyi, 28 Şubat'a kadar gezebilirsiniz.