Bu hafta dünya, en çok bu yıl 117'ncisi yapılan Boston Maratonu'nda bitiş çizgisine yakın eş zamanlı iki bombanın patlamasını konuştu. Sivillere yönelik bu saldırıda üç kişi hayatını kaybederken 17 de ağır yaralı vardı. Patlamalara ilk tepkiler içinde Fox News kanalının twitter sayfasında olduğu gibi, birçok sosyal paylaşım sitesinde 'Kill All Muslims' yani 'Bütün Müslümanları Öldürün' şeklinde terörizmin hedeflediği düşmanlık duyguları belirgindi.

Ana sayfalarında bu patlamanın manşet ve fotoğraflarını yayınlayan gazetelerimizin iç sayfalarında 'küçük ayrıntı!' bir haber fotoğrafsız yayınlanıyordu. Irak'ta 20 ayrı bombalı aracın patlaması sonucu 67 insan ölüyor ve 300'den fazla yaralının olduğu ifade ediliyordu. Hani Saddam'ın zulmünden kurtarmak için neredeyse tüm dünyanın beraber hareket ettiği; ABD'nin demokrasi getireceğiz dediği sınır komşumuz Irak'ta. Her türlü terörist saldırıyı lanetlemek gerekirken dünyanın ve hatta Müslüman dünyasının Irak'ta yaşanılanlara takındığı tavır büyük bir çelişki değil midir? Ülkemiz hükümeti Suriye'de iç savaşın bir tarafı durumuna gelmiş ve buna sebep, dökülen Müslüman kanını gösterirken; Filistin'de yaşanılan dramlarda İsrail ile adeta tiyatro oynarken; Irak'ta dökülen kanların Müslüman kanı olduğunu nasıl göz ardı ediyor? Bu sizce bir çelişki midir, yoksa Müslümanlık ifade edilirken emperyalizmin yüklediği görevin icraatı mıdır? Bunu vicdanlarınıza soruyorum.
*            *            *                *
Time Dergisi her yıl açıkladığı 'Yılın 100 kişisi' listesinde bu yıl ülkemizin de çok iyi tanıdığı iki ismi liderler kategorisinde tanıttı: Fettullah Gülen ve Abdullah Öcalan. Time Dergisi bakın bizim 40 bin kişinin katili olarak bildiğimiz terörist başını; ilk silahlı eylemlerini Kürt köylerine yapmış, beşikte Kürt bebeklerini korku salmak amacıyla kurşuna dizmiş kişiyi nasıl tanıtıyor. Bugün AKP hükümetinin Kürt halkının temsilcisi gibi kabul etme çelişkisine düştüğü eski terörist başı Apo, yeni Sayın Abdullah Öcalan bakın nasıl barış güvercini haline getirilmiş. "Hayırlı Cuma Anlaşması olarak bilinen İrlanda barışı bu ay 15'inci yılını doldurdu. Bu zamanın neredeyse tamamında Kürdistan İşçi Partisi'nin kurucusu Abdullah Öcalan, Türkiye'de hapisteydi. Buna karşın barışın sesi, hayatı boyunca savaştığı kişilere dostluk eli uzatmaya gönüllü bir lider haline geldi. Uzun zaman süregelen farklılıkları çözmek için alternatif yollar olduğuna düşmanları ikna etmek sabır ve diyaloga girme isteği ama en önemlisi liderlik gerektirir. Öcalan bu liderliği gösterdi. Hapiste olmasına rağmen, Kürt halkını demokrasiye, barışa ve hoşgörüye bağlayan bir yol haritası oluşturdu. "Silahları susturup fikirlerin ve siyasetin konuşması" için zamanın geldiğini savunuyor. Öcalan, "Kürt halkının mücadelesini yeni bir aşamaya getirecek bir "yeni başlangıç" istiyor. Bu siyasi aşamada "tüm halklar ve kültürler" için müzakere yoluyla eşit, özgür ve demokratik bir ülke yaratmak için çalışılacak. Kendisini liderliği ve vizyonu için tebrik ediyor, Türk hükümetine kendisini serbest bırakması için çağrıda bulunuyorum." Bu çağrılar hepimizin yaşadıkları ile çelişmiyor mu? Bunu binlerce evladını yitirmiş Türk ve Kürt halklarının vicdanına soruyorum.
*            *            *                *
17 Nisan günü katledilişinin birinci yılında Dr.Ersin Arslan'ı anmak, 'Sağlık çalışanlarına şiddet sona ERSİN!' sloganı ile birlik olmak ve halkı bilgilendirmek amacıyla meslektaşlarımla beraber Ege Üniversitesi'ndeydik. AKP hükümetinin her fırsatta sağlıkta mennuniyet oranı %70-80'lere ulaştı söylemine rağmen sağlık hizmeti veren sağlık çalışanlarının mutsuzluğu bir çelişki değil midir? Birçok meslektaşımın gözlemlediği ve üzülerek ifade ettiği memnun gözüken kesimin büyük kısmının basit rahatsızlıklara çözüm bulan kişilerin bu memnuniyet oranını yukarı çektiğidir. Asıl kanser; büyük tıbbi müdahale gerektiren, kronik hastalıklara sahip kişilerin ise sağlık sisteminden büyük mağduriyetler yaşadığı ve birçok hastanın yeni düzenlemeler nedeniyle mağdur olduklarıydı. Doktorların ortak söylemi bu dönemde ciddi hastalığınız olmasın. Rakamlarla oynayarak sağlık sisteminin büyük sorunlarını göz ardı etmek çelişki değil midir? Bir hekim olarak bana yazılan 5 liralık ilaca, devletin 20 lira masraf çıkartması beni bu kadar rahatsız ediyorken; dar gelirli insanların bu ödemeleri normal karşılaması ve bu sistemden memnun olmaları da çelişki değil midir? Bunları da sağlık hizmetlerinden memnunum diyen kitlenin vicdanına soruyorum.
 *                *                *    
Ve son olarak her zaman ki gibi Altay. Takım Süper Lig'de iki yenilgi aldığında, 'bu kulüp sahipsiz değildir' deyip, basına demeç veren, yönetim kurulu listeleri hazırlayan camia önderleri. Kulübün bu hali sizin bize yıllarca sunduğunuz vizyonla çelişki içinde değil midir? En zor günlerde yokluğunuzu vicdanlarınıza soruyorum.