Antalya- Finike'de Kızılcık Yaylası'ndaki mermer ocaklarına karşı yıllardır mücadele veren Ayşin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu uğradıkları cinayet sonucu 10 Mayıs'ta yaşamlarını yitirdiler. Henüz soruşturma tamamlanmamış olsa da Büyüknohutçu çiftinin yürüttükleri çevre mücadelesi nedeniyle öldürüldüklerine dair ipuçları ortaya çıkmaya başladı. Bölgedeki sedir ormanlarında faaliyet yürüten mermer ve taş ocaklarına karşı açtığı davalarla tanınan Ali Ulvi Büyüknohutçu, Taş Ocaklarıyla Mücadele Platformu Sözcülüğünü yürütüyordu. Adının geçtiği son haber olan "Mermer ocağının 25 hektar hilesini Danıştay bozdu" haberi.[1] onun kararlı ve yılmaz bir yaşam savunucusu olduğunu gösteriyor.

Ekolojiyi bozan, binlerce canlının yaşama alanını yok eden faaliyetlere karşı olduğu için öldürülmek ne tuhaf bir durumdur, sağlıklı yaşamaları için mücadele ettiği bir insan tarafından yaşamına son verilmesi ne yaman çelişkidir. İnsanlık tarihi bu tür tuhaflıklarla, çelişkilerle doludur ve bu yaşanmışlıklardan önemli kazanımlar elde edilmiştir. İnsanlık tarihi kanlı olaylarla yazıldı yazılmasına da, insanı bugün isyan ettiren o tarihin halen yaşanıyor olması, bu memleketin yöneticileri tarafından sıradan birer adli vakıa olarak kabul edilmesi.

Çevreci cinayeti ilk değil, Avukat Cihan Eren'i anımsatmak istiyorum. Karadeniz Sahil Yolu'na karşı hukuki yollarla mücadele veren Av. Eren, 18 Nisan 2005'de uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralandı, 22 Temmuz 2005'te hayatını kaybetti. Katil, her ne kadar "Polat Alemdar gibi birisi olmak istiyorum. Bunun için ünlü birini öldürmem gerektiğine karar verdim. Fındıklı'nın en ünlü kişisi de Avukat Cihan Eren'di" dese de buna kimse inanmadı. Avukat Cihan Eren'in öldürülmesinden sonra koruma kararları kaldırıldı, yol inşaatı yeniden başlatıldı ve Karadeniz Sahil Yolu tamamlandı. Sahil yolunun tamamlanmasından iki buçuk yıl, Cihan Eren cinayetinden dört buçuk yıl sonra Fındıklı geçişine ilişkin imar planını mahkeme iptal etti. İmar planı iptal edilmişti ama iş işten geçmişti, şimdi artık aşırı yağışlarda Sahil Yolu yüzünden denizle buluşamayan sular yıkım ve felakete yol açıyor. Cihan Eren yaşamı savunma yolunda hayatını kaybetti, onun ölümünden sonra Karadeniz Bölgesi sürekli kaybediyor.

Avukat Eren cinayetinden sonra ölümle sonuçlanmasa (çok şükür) da, yaşam savunucularına yönelik saldırılar devam etti. Sıradanlaşan saldırılara çarpıcı bir örnek olarak, 5 Haziran 2005 dünya çevre günü etkinliğine giden yaşam savunucularına yapılan saldırıyı gösterebiliriz. Saldırıyı organize eden Bergama Ovacık Altın Madeni şirketinin o dönemdeki patronu şu anda kaçak, gri renkli arananlar listesinde, açılan dava da zamanaşımı yolunda.
Çevrecilere yapılan saldırıların cezalandırılmaması yeni yeni suçların işlenmesine yol açıyor. Cihan Eren cinayetinden on iki yıl sonra Ayşin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu cinayete kurban gittiler. Şimdi öncelikle yapılması gereken cinayetin asıl faillerinin ortaya çıkartılması ve cezalandırılmasıdır. Bu işin yargılanması kısmının yanı sıra, bu tür cinayetlerin önlenebilmesi için buna yol açan politikalar için bir şey yapmak gerekmez mi?

Uygulanan kapitalist politikalarla insan emeğinin sömürüsünün yanı sıra doğal varlıklar da sömürünün konusu oldu. Sürekli ve hızlı büyümeyi hedefleyen endüstrileşmenin geldiği aşamada, yenilenemeyen doğal varlıklar hızla tükenmekte, oluşan atıklar çevrenin taşıma kapasitesinin çok üzerinde kirlilik oluşturuyor. Nükleer ve tehlikeli atıklarla bugünkü ve gelecek kuşakların sağlıklı yaşamı yok ediliyor. Doğal varlıkların ölçüsüz tüketilmesi, yaşam alanlarının geri dönüşsüz kirletilmesi, fosil yakıt endüstrisi sonucu oluşan küresel iklim değişikliği ile ekolojik yıkımın eşiğine gelmiş durumdayız. Bu kötü gidişe dur demek için çabalayanlar ise tehditler, saldırılar, tazminat ve ceza davaları ile hep hedefteler. Yaşamın sürmesi, dünyanın geleceği için 'kötü gidişe dur' diyenlerin, direnenlerin, yaşam savunucularının çoğalmasından başka çare yok.


Nükleer atıkların temizlenmesi


Gaziemir/Karabağlar'daki nükleer bulaşıklı atıklara ilişkin Radyoaktivite Bulaşmış Atıkların Fiziksel Yöntemlerle Ayıklanması, Sahanın Temizlenmesi ve Elde Edilen Kurşunun Geri Kazanımı projesi ÇED Raporunun nihai yapıldığı duyurusu yapıldı [2].
Proje sahibi Turanlar Atık Yönetimi Geri Dönüşüm Çevre Özel Sağlık Hizmetleri ve Enerji Nakliye Ticaret A.Ş. YK Başkanı İrfan Turan, "Temizlenmesi gerçekleşecekken dava açtı ve yürütmeyi durdurma kararı aldı. 2 sene gecikme sebebi Arif Ali Cangı'dır. Yoksa şu anda orası temizlenmiş ve yeşil olmuştu" [3] demiş. Ne yani; nereden geldiği belli olmayan nükleer yakıt çubuğu atıklarının ayrıştırılması ve bertarafı işinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci işletilmeden yapılmasına sessiz mi kalsaydık, 'kaş yaparken göz çıkartılması'nı görmezlikten mi gelseydik? EGEÇEP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ve mahalle sakinleriyle İzmir Valiliğinin "ÇED gerekli değildir" kararını mahkemeden iptal ettirdik, bunun üzerine ÇED süreci başlatıldı, o sürecin aksayan her yönüne itiraz ettik, itiraz etmeye devam edeceğiz, ta ki işin bağımsız uzmanların denetimi altında, halkın katılımıyla ve şeffaf yapılmasını sağlayıncaya dek. Herkes kendi işine baksın.

[1] http://www.hurriyet.com.tr/amp/mermer-ocaginin-25-hektar-hilesini-danistay-boz-40428131
[2] http://www.csb.gov.tr/iller/izmir/index.php?Sayfa=duyurudetay&Id=257662
[3] http://www.haberekspres.com.tr/izmir/nukleer-temizlik-denetime-acik-olsun-h101808.html