Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM), 12 Mayıs’ta özel bir akşam yaşadık. İzmirli Şef Tolga Taviş yönetimindeki, beyaz ceketli smokin giymiş İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile siyah takım elbiseli Kerem Görsev Quartet (dörtlüsü); zarafet, klas ve kalitesiyle, ilkbahar gibi içimizde huzur, iyimserlik ve yaşam sevinci uyandırdı.

Orkestra ile dörtlü, Görsev’in “kutsal mabedim” diye nitelediği AASSM’de, yaklaşık iki saat boyunca, ara vermeksizin müzisyenin 2013 tarihli “To Bill Evans” albümünden ve Şubat ayında yayınlanan son albümü “Spring Water”dan seçmeler seslendirdi.

Belki de senelerdir her hafta yayınlanan radyo programından gelen alışkanlıkla, Görsev’in her parçaya ilişkin samimi ve esprili bir üslupla, seyirciyle sohbet edercesine verdiği bilgiler, bizleri kendisine ve müziğine daha da yaklaştırdı.

Piyanist ve besteci Kerem Görsev, Türkiye’de “caz” denince ilk akla gelen isimlerden. Klasik müzik eğitimi almışsa da caza olan tutkusu, onu bu müziğe yönlendirmiş. Ruhunun ait olduğunu söylediği 1930’lu, ‘40 ve ‘50’li yılların etkisi, romantizm taşıyan eserlerinde hissediliyor.

O akşam sahnedeki nota kullanmayan tek kişi olan ve beni her izleyişimde daha çok büyüleyen Ferit Odman (davul), Kaan Yıldız (bas) ve Engin Recepoğulları (saksafon), dörtlüyü oluşturan diğer önemli müzisyenler.

Konser sonrası Görsev’den imzalı olarak alma şansına eriştiğim, kendisinin on yedinci albümü olan “Spring Water,” piyano ile tanışmasının ellinci yılında yayınlanmış olma özelliğini de taşıyor.

Tüm bestelerin Görsev’e ait olduğu albüm, Los Angeles’ta L.A. Strings’in 24 kişilik yaylı çalgılar ekibi ile kaydedilmiş. CD kitapçığında yer alan metninde Görsev, konservatuvar yıllarında keman ve viyola çaldığı için büyük yaylı gruplarını dinlemenin ona başka duygular verdiğini belirtiyor.

Albümdeki düzenlemeler ise; Charlie Haden, Shirley Horn, Diana Krall ve Marian McPartland gibi müzisyenlerin orkestra düzenlemelerini yapmış piyanist Alan Broadbent’e ait.

Görsev, Broadbent ile ilk kez,  Londra Filarmoni Orkestrası’yla kaydettiği “Therapy” (2010) albümünde birlikte çalışmış. Daha sonra, iki Grammy ödüllü sanatçıyı, New York'ta Türk kahvesi ve baklava ısmarlayıp notalarını vererek, Prag Filarmoni Orkestrası’yla kaydedeceği “To Bill Evans” albümünde yer alacak bestelerini büyük orkestra için düzenlemeye ikna etmiş. Görsev’in Broadbent ile 2018 yılında kayıtlarını yapmak üzere hazırlıklarına başladığı albümü de büyük bir merakla bekliyorum.

Yine CD kitapçığındaki metinde Görsev’in belirttiği gibi, dünya caz tarihine baktığımızda, vokalistlerin ve tüm caz müzisyenlerinin, Görsev gibi, büyük orkestralar veya yaylılarla yaptıkları çok özel kayıtları görüyoruz.

Konserde, çaldıkları her bestenin ilham kaynağını anlatan Görsev, hiçbir zaman “ısmarlama” eser, örneğin reklam müziği yazamadığını itiraf etti. Eşi Pınar için yaptığı son albümündeki her parça da, duygusallığı ve çocuksu heyecanı müziğine yansıyan sanatçı için ayrı bir anlam taşıyor:

“Weekend,” mutlu bir hafta sonu sabahı yazdığı caz valsi,
“Lady Misty,” köpeği Misty için bestelenmiş,
“Simple Day,” basit yaşadığı bir günün öyküsü,
“Requiem for Soma,” hayatını kaybeden madencilere yazılmış,
“Marathi Island,” en sevdiği ve sık gittiği Yunan adası,
“Innocence,” onu incitmekten korktuğu için ilk dört ay kucağına alamadığı kızı Nisan için yapılmış,
“Mistrust,” bir ihanete uğrama anında bestelenmiş.

O akşam yaşadığımız duyguları tazeleyen “Spring Water,” isminin çağrıştırdığı gibi temiz, saf ve hayat veren bir albüm.

Kerem Görsev, çok sevildiği İzmir’de sık konser veriyor olsa da kendisini üçlü veya dörtlüsüyle, bir ara İstanbul’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nde olduğu gibi, şehrimizde pazar günleri kahvaltıda dinlemeyi hayal ediyorum. Bahçesi olan otel, tarihi köşk, kulüp gibi mekanlar bunun için uygun olmaz mı?

* kaynak/ pınar suyu