Aşağı yukarı aynı saatlerde iki açıklama geldi. Biri ABD'den, diğeri Erdoğan'dan. Birbiriyle zıt iki açıklama. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, "YPG, PKK'dan farklı bir oluşumdur. YPG'nin Suriye'nin kuzeyinde IŞİD'e karşı etkili bir güç olduğunu düşünüyoruz. Operasyonel ve tavsiye şeklinde ona destek vermeye devam edeceğiz" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Gülen Cemaati ile ilgili verdiği mesajın içinde PYD ile ilgili önemli bir vurguda bulundu. "Paralel yapı terör örgütü olarak adlandırılacak, PYD, YPG, PKK neyse bunlar da aynı yargılanma sürecine girecek" dedi.
Tüm bunlar yaşanırken, IŞİD'e karşı YPG saldırılarında, ABD askerleri YPG armalarıyla görüntülendi...
Değerli okurlarım, Suriye konusunda Obama yönetimi ile Erdoğan arasındaki farklılıklar gittikçe belirginleşiyor. Erdoğan'ın Mart 2016'dan itibaren ortaya attığı YPG, PYD ve PKK arasında bir fark olmadığına yönelik görüş sürdürülürken, ABD'nin YPG ile ortaklığı her yeni gün yeni bir boyut kazanıyor.

* * *

Diğer taraftan, İngiltere Başbakanı David Cameron'un, Türkiye'nin AB üyeliğinin 3000 yılını bulabileceğini açıklamasının hemen ardından AB Bakanı Ömer Çelik, AB'nin yegane seçenek olmadığını vurguladı. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, David Cameron'un sözleriyle ilgili olarak "Bu onun ayıbıdır" dedi.
AB, Türkiye'nin gündeminden düşüyor. Bunun en somut göstergelerinden biri üniversitelerde yaşanıyor. AB Hukuku Bilim dalı, doçentlik alan listesinden çıkarıldı. Birçok üniversite, daha önceden açmış olduğu Avrupa Birliği lisans, yüksek lisans ve doktora programlarını kapatıyor.

* * *

Batı ile yaşadığımız sorunların Türkiye adına haklı nedenleri yok değil. Ancak sıkıntı şu. Batı ile sorun yaşarken, Batı dışı aktörlerle de eşzamanlı olarak sorunlar yaşıyoruz. Rusya ile ilişkiler sorunlu. Turizmde rekor düşüş yaşıyoruz. Rusya faktörü Türk ekonomisine büyük darbe vuruyor.
Bir Uzakdoğu vizyonundan yoksunuz. İran ile ilişkilerimiz dengesiz. Afrika açılımımız cemaate ihale edilmişti. Cemaatin bıraktığı boşluk doldurulamıyor. Latin Amerika açılımı turistik ziyaretlerden ibaret kaldı. Ortadoğu'yu okuyamadık. Tüm gelişmelerin içinde gözüküyorken, gerçekte süreçlere Fransız kalmayı başarabildik.
Katar ve Suudi Arabistan arasına sıkışmış bir dış politikamız var. Ne yazık ki gerçek bu...