1 Haziran 2017 Perşembe günü Efemçukuru Altın Madeni Kapasite Artışı Projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca verilen 31.12.2012 tarihli Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararının iptali davasının keşfi var. Bu haliyle bir dava haberi verir gibi oldu, olay tüm İzmirlileri ilgilendirmese bu köşenin konusu olmazdı. Konunun İzmir için önemini bu kentin yerel yönetiminin başkanı şu sözlerle ifade etmişti; "Tahtalı Barajı ve Çamlı Barajı altın madeninin tehdidi altındadır. Tahtalı Barajı bittiği zaman İzmir'e hak getire. Allah sonumuzu hayır etsin. İzmir'in su havzası olsa bizim Gördes'te, Akhisar'da, Manisa'da ne işimiz var"[1]
İşte Sayın Kocaoğlu'nun bahsettiği altın madeninin kapasite artışına karşı açılan davanın keşfinden bahsediyorum.

Bu köşedeki ilk yazım da aynı konudaydı, size 'Su'yla Merhaba demiştim [2]. Kısaca özetlemek gerekirse; İzmir'in suyunun yüzde 40'ını sağladığı Tahtalı Barajı havzası sınırında, 200-300 bin kişinin su ihtiyacını sağlayabilecek Çamlı Barajı projesinin dere mutlak alanında bulunan Efemçukuru'nda 1 Haziran 2011'den bu yana Altın Madeni işletiliyor. Keşfi yapılacak dava maden işletmesinin kapasitesinin artırılmasına verilen ÇED izninin iptali davası. Projede işletmenin toplam cevher rezervi "2.5" milyon tondan "8.5" milyon tona, faaliyet süreci "12" yıldan "17" yıla, ekonomik olmayan kaya (PASA) "660" bin tondan "3.200.000" tona ve yüzeyde kapladığı stok alanı "4.74" hektardan "12.32" hektara, ortaya çıkacak proses atığı(kuru atık) "2.2" milyon tondan "8" milyon tona ve yüzeyde kapladığı deponi alanı "7.67" hektardan "16.18" hektara çıkması öngörülüyor. Davanın öncesinde, 2014 yılının Eylül ayında maden sahasında yapılan keşifte "kuru atıktan alınan örneklerin analizi sonucunda, arsenik (As), kadmiyum (Cd), bakır (Cu), kurşun(Pb), mangan(Mn), nikel (Ni), selenyum(Se), kükürt (S), çinko(Zn) elementlerinin dünya kabul ortalaması (DKO) seviyelerini aştığı"nın saptanması üzerine Mahkeme Nisan/2015'de ÇED olumlu kararını iptal etmişti. Bu önemli karar anlayamadığımız ve hak veremediğimiz gerekçelerle Danıştay tarafından bozuldu.
Bozma gerekçelerinden biri raporu veren bilirkişilerin yeterli uzmanlığa sahip olmadıkları, diğer bozma nedeni de bilirkişilerin İzmir'deki üniversitelerden seçilmiş olması. Keşif sırasında bilirkişilerin özenli inceleme ve çalışmalarını gören bir kişi olarak, onların uzmanlıklarına laf edilmesini haksızlık olarak nitelendiriyorum. Hele hele İzmir üniversitelerinden olmaları nedeniyle tarafsızlıklarından kuşkulanılmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Her neyse kabullenemesek de yargı kararına saygı duymaktan başka çare yok. Bozma sonrası Mahkemece Hacettepe Üniversitesi'nden 5 bilim insanı bilirkişi olarak belirlendi ve 1 Haziran'da Efemçukuru'na keşfe gidiyoruz. Konu 'su' olunca haberiniz olsun istedim.

Geçtiğimiz günlerde Buca, Karabağlar ve Gaziemir'de yaşanan 3 günlük su kesintisinin ne büyük mağduriyetler yaşattığını unutmayın. Altın madeni yüzünden Tahtalı Barajı'nda oluşacak bir kirlenmenin ortaya çıkacağı tabloyu gözünüzün önüne getirin. Unutmayın "su"yun kıymeti hiç bir şeyle ölçülemez, "su" olmadan yaşamak mümkün değil.
İzmir'in sağlıklı yaşamı ve geleceği için su havzalarının korunması ön koşuldur, su havzasını kirleteceğine ve hatta kirletmeye başladığına dair eldeki ciddi bilimsel raporlar karşısında Efemçukuru Altın Madeni kapatılmalıdır.

(1) http://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/265/156372/kocaoglu-allah-sonumuzu-hayretsin.html#.WSk2nuvyjIU
(2 ) http://www.haberekspres.com.tr/suyla-merhaba-makale,3655.html