7 Haziran seçimleri neticesinde tüm partiler kendisini kazanan parti ilan etmişken, 1 Kasım seçimlerinin mutlak tek galibi iktidar partisi oldu. 7 Haziran'da her 10 kişiden 6'sı iktidarın icraatlarından memnun olmadığını ve yeni bir hükümet modelini talep etmişken 1 Kasım'da bu kişilerin sayısının 6'dan 5'e düşmesi 4 yıl daha iktidar partisinin ülkeyi tek başına yönetmesini sağladı.

İktidarın değişmesini isteyenler bu seçim sonuçları ile büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Hatta değişimi istemeyenleri geçmişte birçok defa olduğu gibi tenkit ettiler, yadırgadılar. Aslında değişimden yana biri olarak ben de, hayatlarından memnun olmayan, geçim sıkıntısı çeken, ülkedeki terör ve kaostan her fırsatta yakınan kişilerin istikrarı sürdürmek sloganı ile mevcut hayatlarının devamını istemelerini anlamaya çalışıyorum. Geçenlerde iktidar partisine oy vermiş bir kişiyle yaptığım sohbette ülkede ekonomik istikrarın sürmesi için AKP'ye oy verdiğini söyledi. 7-8 yıldır işsiz bir kişinin, işsiz kaldığı dönemdeki hükümetin istikrarını korumasının onun çıkarları lehine olacağına inanmasını anlamanın, önemli olduğuna inanıyorum.

Eric Hoffer'e göre Amerika'da iç savaştan bugüne gerçekleşen büyük değişiklikler, kişisel gelişmeler için geniş olanakların doğduğu bir haleti ruhiye içinde yapılmıştır. Bir güdüleyici güç olarak kişisel gelişmeye olanak tanımayan ülkelerde, uyuşmuş bir toplumun uyandırılması veya toplum hayatının geleneklerinde temelden reformlar yapılması isteniyorsa, başka motivasyonların bulunması zorunluluğu da ortaya çıkar. Dini, devrimci ve milliyetçi hareketler, böyle genel bir çaba yaratan motivasyonlardır. Kurtuluş savaşında Atatürk'ün oluşturduğu devrimci motivasyon teorik olarak anlaşılabilir. Ama bu yüzyılda hala bir siyasi partinin dini motivasyonları bu kadar tekelinde kullanması anlaşılır gibi değildir.

İnsanlarda, kendi varlığını şekillendiren güçleri genellikle kendi dışında arama eğilimi vardır. Başarımızın ve başarısızlığımızın nedenlerini çevremize bağlamaktan kaçınmalıyız. Bundan dolayı, iyi bir dünyada yaşadığını düşünenler bu dünyayı aynen korumak, hayal kırıklığına uğramış kişilerse bu dünyayı temelden değiştirmek isterler. Seçim sonuçlarına baktığımızda ülkemizdeki insanların yarısı halinden memnun ve bunu aynen korumak istiyor. Bu sebeple de iktidar partisine oy veriyor. Diğer yarının hayal kırıklığına uğradığını kabul edersek, onların bu dünyayı temelden değiştirmek isteyeceğini teorik olarak kabul edeceğiz. Onların yapabileceği şu an oy verdikleri muhalefet partilerinin liderlerini ve ekiplerini değiştirmek olabilir. Görünen o ki, defalarca seçim kaybetmiş muhalefet partileri mevcut yönetimlerini değiştirmede çok istekli değiller. Bu durumda onların da kendi hallerinden memnun olduklarını ve aslında onların da hayatlarının aynen devam etmesini istediklerini söyleyebilir miyiz? Ne mutlu bizlere o zaman. İktidar iktidarından, muhalefet muhalefetinden mutlu bir ülkede yaşıyoruz.