Altay Spor Kulübü tarihinin en karanlık günlerini yaşarken hem tribünde eriyor, hem de medyanın gündeminde her geçen gün daha az kendine yer bulabiliyor. Kamuoyunun gündemine geldiğinde ise genelde sancılı konu başlıkları ile adından söz ettiriyor. Geçmişte "Altınordu'nun kaderini yaşamayalım" denilirdi. Bugün Altınordu geleceğini altyapı üzerine kurup Altay'ın yapması gerekeni yaparak geleceğe umutla bakıyor. Altay ise futbolcu fabrikası olarak kabul edilebilecek altyapısından yetiştirdiği oyuncuları her geçen gün daha da kelepir fiyatlarla elden çıkartarak geleceğini çıkmaza sürüklüyor.

Camia bu kadar dipte; bir araya gelip çözüm üretmekten acizken her geçen gün kendi içinde de bölünüp, kutuplaşıyor. Her ne kadar sonradan istifa eden iki yönetici istifalarını geri alsalar da hafta içi üç yöneticinin yönetimden istifalarını sunmaları, dış desteğini neredeyse sıfırlamış, bütünleşmeyi ve camiaya kendilerini kabul ettirememiş yönetimin kendi içinde de bölünmüşlüğünün göstergesiydi.
Bugünlerde hangi Altaylı ile karşılaşıp sohbet etsem bana imza kampanyası ile yönetimin genel kurala zorlanmasını soruyor. Hatta Taşpınar yönetimi için imza vermiş biri olarak bugün aynısını yapıp yapmayacağım sorgulanıyor. O günkü koşullarda imza atmayanlar adeta imza atanları bugünün sorumlusu olarak işaret ediyor ve Hızlıok'un başarısızlığına ortak ediyor. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki sürekli imza kampanyaları ile genel kurul karar alınması geleneğinin Altay'a yerleşmesini sakıncalı buluyorum. Mehmet Erdoğan'a karşı yürütülen ve kendi adıma imza atmadığım kampanya o dönem bu yolu camiamıza açmış ve sürekli alternatif bir çözüm yolu olarak sunulmasını sağlamıştır. Sezon ortasında takım PTT 1. Lig'de iddialı olan bir pozisyondayken yapılan bu hamlenin sayın Erdoğan'a ve Altay yönetim kuruluna büyük haksızlık olduğuna inanıyorum. Ancak Ahmet Taşpınar yönetimi başarısız bir sezon sonrası takım küme düşerken güven yenilememe yerine genel kurul üyelerinin söz söyleme hakkını göz ardı edince imza kampanyası için zemin oluşmuştu. Benim gibi birçok Altaylı Ömer Hızlıok başkan olsun diye değil, başarısız sezon sonrası yönetim başarısızlığın nedenlerini genel kurul üyeleri ile paylaşsın ve yeni sezon için yönetime devam etmek istiyorlarsa bizleri ikna edebilmeleri için imza kampanyasına katılmıştık. Bunun demokratik bir hak, genel kurula saygı olarak değerlendirmiştik.

Ben maçlar oynanırken yönetimin değişmesine prensipte karşıyım. Fakat özellikle başarısız geçen sezon sonlarında yönetimlerin kendilerine güven tazelemeleri için genel kurulun takdirini kazanmaları gerektiğine inanmaktayım. Bu sebeple mevcut başkan sayın Ömer Hızlıok'un Altay'ı yeni bir imza kampanyası ile yüzleşmeye zorlamadan şampiyonluk dışındaki dereceleri başarısızlık kabul edip sezon sonu genel kurul sözü vermesini istemekteyim. Bu sözü verirse ligin ikinci yarısında herkesin başkanın samimiyetine inanarak bütünleşmeye daha fazla katkı yapacağına ve muhtemel yeni başkan adaylarının genel kurula üç beş gün kala değil, haftalar öncesinde liste ve projeleri için emek vereceklerine inanmaktayım. Altay'ı ileri götürecek yönetimlerin hızla değil, özenle oluşturulan listelerle olacağını düşünmekteyim.
Altay camiasının içinde, her gün Altay sohbetlerinin parçası biri olarak bildiğim, sezon sonu başarısızlık olursa imza kampanyasının açılacağı ve yeterli olacak sayıya ulaşacağıdır. Bu nedenle sayın başkanın genel kurul sözünü şimdiden vermesi Altay'ı sevenlerin ortak temennisidir.