"Ben Whittaker" !
70 yaşında, emekli, dul bir insan.
İçindeki "müzik" hâlâ çaldığı için, "yaşlı stajyer" arayan bir şirketin iş ilanına başvuruyor.
Üstelik iş başvurusunda istendiği üzere, hiç de alışık olmadığı, bayağı da bir zamanını alan, kendini anlattığı bir video çekimi ile!
Şirketin bu "Yaşlı Stajyer Programı" girişimi, sosyal sorumluluk projesi olarak görülebilecek, bir sosyal dayanışma fikri.
Başvurusundan sonra, öncelikle, Ben'in "Görüntülü CV"sine bayılıyorlar şirkette!
Ben'in emeklerine değiyor yani...

Sonrasında, Ben'i, şirkette bir çok kişi ile yapacağı mülakatlar bekliyor.
İşe alınma sürecinde rutin olarak sorulan tüm sorulara muhatap oluyor.
Mesela, "10 yıl sonra nerede görüyorsunuz kendinizi?" diye soruyor Ben'e mülakatı yapan genç adam...  Sonra da ekliyor,  "Pardon kaç yaşındaydınız bu arada?"... Ben'den "70" cevabını alınca da, bu soruyu geçiveriyor.

Sonuç?
Ben şirketin yaşlı stajyerlerinden biri oluyor.
Üstelik şirketin kurucusu ve patronu Jules'in stajyeri olarak...

Stajyer
 

Ben'in kabul edildiği şirket, internet üzerinden giysi satışı yapan, çok kısa bir süre önce kurulup, çok başarılı olmuş, hızla büyüyen bir şirket.
Şirketin kurucusu ve patronu, genç ve güzel Jules.
Jules çok hırslı, çok çalışkan,  yaptığı işi çok seven bir iş kadını.
En ufak detayına kadar işine hakim ve en iyi şekilde olması için büyük bir şevk ve inançla çalışıyor.

Ne var ki işler büyüdükçe şirketin yönetimi daha da zorlaşıyor ve Jules'e yatırımcılardan ve ekibinden yönetim için artık bir CEO alınmasının yerinde olacağı fikri geliyor.
Ne?
Kendi elleri ile hayata geçirip büyüttüğü şirketini bir başkasının yönetimine bırakmak mı?
Ama nasıl olabilir bu...
Jules için çok zor bir öneri ve karar!

Jules, bir yandan da o kadar yoğun çalışıyor ki...
Eşine ve çocuğuna ayıracak vakti gittikçe zor bulabiliyor.
Uyuyacak zamanı bile yok doğru düzgün.
Bir de üstüne şimdi kendisine bağlanan Ben diye yaşlı bir stajyer geliyor.
Daha kendi annesi ile doğru düzgün anlaşamazken bir de şirkete örnek olsun diye kendine bağlanan 70 yaşında bir adam...

Kısacası, hayat çok karışık ve zor son zamanlarda Jules için...
Her ne kadar o da kendi içindeki müzik ile böylesine başarılı bir şirket kurmuş olsa da...

Jules'ın angarya gibi gördüğü 70 yaşındaki stajyeri ise, aslında çok özel bir stajyer.
Kısa bir sürede herkese kendini çok sevdirip, şirkette işleri yoluna koyan kişi oluveriyor.  Her duruma sağ duyu ile yaklaşıp çok etkili çözümler üretebiliyor.
Sonra, kendine has stili ile şirkete bambaşka bir hava katıyor.
Serbest kıyafetle gidilen şirkete, her sabah gömleklerinin üstüne özenle seçtiği kravatlarını takarak gidiyor.  Yanında hep üretimden kalkmış çok şık eski model çantası oluyor.
Davranışları, yaklaşımları, çok zarif ve şık.
Mesela neden yanında hep bir kumaş mendil taşıyor biliyor musunuz? Bu ipucuyu vermeden edemeyeceğim... Ağlayan bir bayana ihtiyaç halinde verebilmek için!
Ben'in stili, şefkatli yaklaşımı, zarif ve hoş davranışları, şirkette yeni bir akım yaratıyor.

Üstelik, bir insan, bu kadar mı kendisi ile barışık olur?
Kendinden o kadar genç, o kadar tecrübesiz insanların altında stajyer olarak çalışıyor ve hiç, ama hiç, gocunmuyor!
"Nasıl yani?", diyorsunuz, film boyunca...
Angarya bir sürü iş veriliyor kendisine, O hiç bozulmadan yaptığı her işi büyük bir keyifle, hakkını vererek yapıyor.
Kendinden çok daha genç patronu Jules'ın önünde hep düğmelerini ilikliyor ve bunu bile büyük bir istekle yapıyor.
Kendinizi, film boyunca, Ben'in şirket, patronu ve diğer çalışanlar üzerindeki etkilerini merakla izler buluyorsunuz...

İçinizdeki "müzik" size ne diyor?

Ben, emeklilikte, özellikle de karısını kaybettikten sonra, kendini çok yalnız buluyor hayatta.
O'nun içindeki müzik, O'nu, kendini bir yere ait, işe yarar hissedebileceği, bir iş yerine götürüyor.
Sanırım, insan kaç yaşında olursa olsun, o içindeki müziğin yüreğine fısıldadığı yöne doğru cesaretle yürüdüğünde, güzel şeyler oluyor...
Hem kendisi...
Hem de etrafındaki dünya için...
Ne dersiniz?
Davetlisiniz!