Geçtiğimiz Cuma günü bir toplantıya katılmak için aceleyle giderken, Heykel 'de, elinde mikrofon, yanında bir kameraman, genç bir hanım durdurdu beni. Muhtemelen çok istekli görünmediğim için bayram hakkında bir-iki şey soracaklarını söylediler. "Gelen bayram için ne düşündüğümü, sevdiklerim için ne mesajlar vermek istediğimi" sorarken, ardından pat diye "Ülkemizin şu anki durumundan memnun olup olmadığımı, iktidarı başarılı bulup bulmadığımı" sordular. Bir an düşündüm. Bu köşede yazmağa başladığım günden bu yana bayram yazılarında ne kadar zorlandığımı. Gördüğüm, hissettiğim, yaşadığımın aksine bir şeyler söylemenin ne kadar zor olduğunu. Doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğunu...

Ve röportaj yapan ekibe " Gelen bayramın ülkemize, insanlarımıza barış ve huzur getirmesini dilediğimi" söyledim, içtenlikle. Ama bayram paylaşmak değil mi? Çok uzun zamandır bayram adına paylaştığımız tek gerçek, tatiller değil mi? Bir kısmımız için. Ama bir o kadarımız da büyük ekonomik sıkıntı içinde ve bir o kadarımız da evlatlarına, kocalarına, babalarına ağlıyor, teröre kurban verdikleri. Kaybettiğimiz hukuk, sağlık, eğitim sistemi, göçen değerlerimiz, insanlarımız, ordumuz... Gittikçe büyüyen, bizi saran umutsuzluklar. Yükselen bencillik, fırsatçılık, kaos.

Ama umudumu kaybetmedim. Annelerin, çocukların, torunların bir arada sarmaştığı, seyahatlerin bayram ziyaretleri için yapıldığı, akan kan ve terörün durduğu, ulusumuzun birbirine kenetlendiği bayramlar için. İyi bayramlar, inşallah...