Sizi bilmem ama ben bayağı kırgınım. Dünya Bayanlar Basketbol Şampiyonası'ında grup maçlarının yalnızca Ankara ve İstanbul'da yapılıyor olması beni gerçekten çok üzdü. İzmir üvey evlat mı?

Aslında gerçek üzüntüm bizim İzmir'imizin ülke yaşamında öneminin giderek azalıyor olması. Bu düşünce beni uzun zamandır rahatsız ediyor. Nasıl üzülmeyeyim? Eskilerde yurt dışından gelen devlet büyükleri kısa süre için bile olsa İzmir'e de uğrarlardı. Bu kent; Kraliçe Elizabeth'ten tutun Alman Cumhurbaşkanlarına kadar kimleri konuk etmedi ki? O günlerde kentin sokakları konuk ülke bayrakları ile donanır, kent; bir bayram havası yaşardı. Hepsi geçmişte kaldı, belki unutuldu.

İşte bu düşünce çerçevesi içinde sanki İzmir'de kaliteli salon yokmuş, sanki İzmir'de basketbol seyircisi olmazmış gibi bilmem hangi nedenlerle eleme gruplarından birinin buraya verilmemesine şaşırdım kaldım. Biriktirdiğim düşünceler beni yeniden sarmaladı. Oysa grup maçlarından bir bölümü İzmir'de oynanmış olsaydı kentimizin sporseverleri ve özellikle gençlerimizdeki basketbol sevgisi kat  be kat artıyor olabilirdi. Bu fırsatı kaçırmamızda artık kimler suçludur bilemem.

Nerelerden nerelere geleceğim. Şimdi ben sizlere ütopya desem bunu dar anlamıyla hepimiz anlarız. Ama; ben ütopyayı biraz uzatarak biraz çeşitlendirerek anlatacağım. Efendim; sosyal bilimlerde 'ütopya' diye bir kavram vardır. Bu kelime; İngiliz düşünürü, siyasetçisi, hukukçusu Thomas MORE'nin (1478-1535) UTOPIA adlı kitabının adından kaynaklanmaktadır. Kitap; hayali bir ada ülkesinde yapılacak düzenlemelerle sonsuz bir gelişmenin ve kişi mutluluğunun sağlanacağı düşüncesini yansıtmaktadır. MORE'un, yaşamı krala karşı çıkması nedeniyle idamla sonuçlanmış olmakla beraber yaşadığı dönemde ikbali de gördüğünü hatırdan çıkaramayız. Siyasal yaşamı başarılar ile doludur. Günümüze kadar gelen şöhreti de ne kadar önemli birisi olduğunu belli eder sanırım. MORE; yaşadığı dönemde ve bu dönemi izleyen yıllarda diğer bazı ülke düşünürlerini de etkilemiştir. Nitekim; Hollandalı düşünür Erasmus, MORE hakkında 'Omnium horarum homo' yakıştırması yapmıştır ki bu söz 'Her Devrin Adamı' (Bu adla çevrilmiş film,1966 yılında Oskar'ları toplamıştır) anlamına gelmektedir. Ayrıca; Tommaso CAMPANELLA (1568-1639) adlı bir İtalyan düşünürün de UTOPİA'ya benzeyen 'La Citta Del Sole/Civitas Solaris' (Güneş Ülkesi) adlı bir kitap yazdığını belirtmeliyiz.

Bu kısa sayılabilecek açıklamalardan sonra 'ütopya'nın toplumumuzda uçuk sayılabilecek düşünceler olarak algılandığını söylememiz gerekir. Doğrudur, bu kavram; dünyada da batı dillerinden gelen 'utopic' kelimesiyle tanımlanmaktadır. Gerçekten, oluşması pek olası görülmeyen girişimler için 'ütopik' kelimesi dilimizde rahatlıkla kullanılmaktadır.

Nereden aklıma geldiyse geldi. Ben de bir uçuk proje üreteyim dedim. Nasılsa, yerel seçimler sırasında Başbakanımız (Şimdi Sn. Cumhurbaşkanımız) İzmir seçimlerini kazanmak amacıyla 35 tane çoğu yapılmış/yapılıyor olan proje üretmemiş miydi? Bir tanesi de benden olsun. Üstelik benim projem pek uçuk da sayılmaz, ayrıca yazımın alt bölümlerinde ayrıntılarını açıkladığımda bölgemize son derece yararlı olacağını da eklemeliyim.

Sıkı durun ve elinize Urla/Çeşme yarımadasını kapsayan bir harita alınız. İzmir'e Akdeniz üzerinden gelen tüm gemiler Çeşme'nin önünden geçerek Karaburun'u dolaşıp körfeze girmektedirler. Çıkış için rotaları bu kez ters yöndedir. Oysa; Güzelbahçe ile Seferihisar arasında dar bir  kıstas bulunmaktadır. Bu iki nokta arasında açılacak bir kanal deniz ulaşımı için son derece kısaltıcı, sonuçta yararlı olacaktır. Üstelik açılacak bu kanal sonucunda körfezimiz haliç konumuna dönüşeceği için temizliğine ciddi katkılarının olacağı da göz ardı edilmemelidir.

Hemen olmaz demeyin. İstanbul için doğası daha zorluklarla dolu 'Kanal İstanbul' adıyla projeler üretiliyorsa, söz konusu kanal için 80 km'lik bir mesafeyi aşmak gerekiyorsa İzmir için bu yeni kanal neden gündeme gelmesin?  Günümüzün teknik olanaklarını düşünecek olursak 1800'lü yılların sonuna doğru Gediz'in akış yönünü kazma kürekle değiştirebilen ülkemiz insanları bu yeni kanalı neden yapmasın? Sonuçta; İzmir üvey evlat durumundan nasıl kurtulacaktır?  

Demem o ki: açılacak bu kanal İzmir'imize ciddi ekonomik katkılar sağlayacaktır. Ben, kişisel olarak düşüncemi kesinlikle ÜTOPYA olarak görmüyorum. Dilerim, İzmir'in yetkili makamları ve baskı grupları görüşlerime hak verirler, proje ciddiyetle algılanır, gündeme gelir.

Esenlikle kalınız.