İtalya'nın en turistik kentlerinden birisi Floransa'dır. Floransa'nın en önemli meydanları arasında gösterilen Piazza della Signoria (Sinyorlar Meydanı) ise birçok dünyaca ünlü heykeltıraşın eserleriyle doludur. Signoria Meydanı'ndaki locada bulunan eserlerden biri Giambologna'ya ait olan Sabine Kadınlarının Kaçırılması (Ratto Delle Sabine) heykelidir. Heykelde Romalı bir asker, Sabin şehrindeki Sabine kadınını kucağına alıp kaçırıyorken, ayağının altında ezilen bir Sabine erkeği görülür.

Efsaneye göre Roma kentinin kurucusu Romulus tamamen erkeklerden kurulu ordusuna çoğalabilmek ve bir ırk oluşturabilmek için eşler aramaktadır. Romulus bir plan yapar. Hasat tanrısı adına bir şenlik düzenler ve bu şenliğe komşu kentleri davet eder. Bu şenliğe Sabine kenti yüksek bir katılım gösterir. Alkolle mayıştırılan Sabine erkeklerine birden saldıran Romulus'un askerleri sarhoş haldeki erkekleri öldürürken, her asker önceden gözüne kestirdiği bir Sabine kadınını kaçırır ve iğfal eder. Sabine liderleri bu olay nedeniyle Roma'ya savaş açarlar. Efsaneye göre Sabin kadınları, Romalı yeni kocaları ve doğacak çocukları hatırına, yeni kocalarının, kendi babaları, ağabeyleri, erkek kardeşleri ve diğer erkek akrabalarıyla savaşmasına razı gelmezler. Bunun üzerine, araya giren Sabin kadınlarının etkisiyle barış ilan edilir ve tüm Sabin halkı Roma yurttaşı yapılır. Roma, bu şekilde kurulmuştur.

Bu hikâyeyi okuduğunuzda ne hissettiniz bilemiyorum ama vahşeti büyük bir başarıyla yansıtan heykeli gördüğümde adeta benim kanım donmuştu. Hile yapılarak, dürüstlüğe, mertliğe sığmayacak şekilde oluşan bir tarih gözler önüne serilmekteydi. Kendi kültürüme ait destanlar ve efsaneleri düşününce arada ne kadar büyük bir anlayış farkı olduğunu hissetmiştim. Kendi yetiştiğim kültür içinde kendi efsanelerimle gurur duymuştum.

Tarih boyunca ordumuz büyük savaşlar yaşadı. Bazen büyük zaferler elde ederken, bazen büyük hüsranlar yaşadı. Ama tarihin hiçbir yerinde ordumuzun, askerimizin insanlık dışı, mert olmayan bir hikâyesine rastlayamazsınız. Bizim kültürümüzde kendini feda etmek, vatan için ölümü göze alabilmek, düşman gibi görünene bile şefkat göstermek vardır. Bunları başarabilen kahramandır.

Bugün ordumuz yeni bir aktif savaşın içinde görünse bile, aslında 40 yıla yakın bir zamandır bilfiil bir savaşın içindedir. Adına ne kadar terör dense de PKK ile yürütülen mücadele bir terör örgütüyle yürütülen mücadeleden çok daha fazlasıdır. Bu süreçte binlerce şehit vermiştir. Bugünlerde şehit acısı ateşi sık sık ocaklara düşmektedir. Kahraman ordumuzun kahraman aileleri bu acılara göğüs germektedir. Aynı coğrafyayı paylaşan, yüzlerce yıl iç içe yaşamış iki halk emperyalizmin ve maşalarının aracılığıyla düşman haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu emperyalizmin bu coğrafyanın insanına açtığı sonu gelmeyen savaştır. Irak'ta, Suriye'de, ülkemizde akan her damla kanda ve gözyaşında bu güç odaklarının ve insan kanıyla beslenenlerin payı vardır. Bunu görebilmek liderliktir. Bu savaşların sonunu getirebilmek devlet adamlığıdır. Yoksa ordumuz, nasıl ki Sarıkamış'ta, Çanakkale'de, Balkanlar'da emir sorgulamadan gözünü kırpmadan canını vermiştir, bugün Afrin'de de bir an bile tereddüt etmeden canını verecektir. Bu çünkü bizim tarihimizde vardır, kültürümüzde, doğamızda vardır. Önemli olan bu oyuna Türk'ü, Kürt'ü, Sünni'si, Alevi'si, Suriyelisi, Iraklısı dur diyebilmektir.