Gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla TBMM'den üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası'yla taçlandırılan Tayyarecimiz Vecihi Bey ile ilgili olarak geçen pazar günü özet bilgi sunmuştum. Anımsayacak olursak Vecihi (Hürkuş) Bey; Balkan Savaşı ile 1. Dünya Savaşı'nda, cephelerde çarpışmış, tutsak olduğu Hazar Denizi'ndeki adadan yüzerek kaçıp kurtulduktan sonra Kurtuluş Savaşı'mızın ön saflarında yer almıştır. Kahraman olmasının ötesinde yaşamı boyunca tam 102 uçak yapmış olması önemlidir.
                     
İzmir açısından önemi; 9 Eylül 1922 kurtuluşun hemen ardından, 14 Eylül günü o zamanki adı Seydiköy Havaalanı olan alanı tek başına teslim almış olması, yine aynı yerde uçuş eğitmeni görevinde bulunmasıdır. Kahramanlıkları listelendiğinde ortaya son derece kabarık bir tablonun çıktığı Vecihi Bey ile ilgili yine geçen yazımda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na yaptığım açık başvuruyu da not ettikten sonra Vecihi Beyin sivil yaşamından, içinden, bir tanesinde İzmir'in de geçtiği renkli iki kareyi aktaralım.

Vecihi Bey, İran Şahı Pehlevi onuruna gökten likör ve sigara atmıştı


Savaşlar sona ermiş; Vecihi Bey, Hürkuş soyadını almış, sivil havacılıkla uğraşır olmuştur. Bu arada Vecihi Beyi sivil havacılık yaşamı içerisinde değişik zamanlarda farklı bir renklilik içersinde görmemiz hiç de sürpriz değil. Bu sürprizlerden birisi şöyle:

Tayyareci Vecihi Beyin bir alışkanlığı vardır, alçaktan uçması. Yıl 1934, aylardan haziran. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önemli bir konuğu vardır, İran Şahı Rıza Pehlevi. Şah, 28 Haziran günü İstanbul'a gelir. TEKEL İdaresi, konuk Şahın onuruna uçaktan halka likör ve sigara atılması yönünde bir organizasyona girişir. Uçağın pilotu Vecihi Beyden başkası değildir. Likör ve sigaraları uçağına yükleyen Vecihi Bey, saat 12.00 sularında İstanbul semalarında gözükür, renkli atlas paraşütlere bağlanmış zarif armağanlarını atmaya başlar. Söz konusu zarif armağanların gökyüzünden salınarak indiğini gören İstanbullular neşeyle, eğlenerek hediyelerini alırlar.

Uçakla Zeki Müren reklamı

     
Bilindiği gibi İzmir Uluslararası Fuarı, 1960'larda, 70'lerde Kültürpark'ta, her yıl 20 Ağustos'ta açılır, 20 Eylül'e değin sürerdi. Otuz günlük fuar süresince ülkeler bir yandan sanayi üretimlerini, turistik değerlerini, kültürlerini kendi pavyonlarında sergilerlerken, bir yandan da adları Manolya, Ekici Över, Akasyalar, Ada, Kübana, Mogambo, Göl, Çamlık Senar, Mehtap olan gazinolarda şarkıcısından türkücüsüne birçok sanatçı sahneye çıkar, halkı müziğe doyururlardı. Salt İzmir'den değil çevre illerden de gelenlerle bu gazinolar her gece tıklım tıklım dolardı. Öyle ki sanatçıların Fuar'da elde ettikleri başarı onların İstanbul piyasasındaki kış sezonu fiyatlarını da belirlerdi. Zeki Müren'in bu sanatçılar arasında apayrı bir yeri vardı. Zeki Müren'in gelişiyle Fuar daha canlanır, coşkulanırdı. "Paşa" ya da "Sanat Güneşi" adlarıyla da belleklerde yer etmiş olan sevilen sanatçı, diğer sanatçıların aksine 30 gün sahneye çıkmaz, 3 Eylül'de gelir, 20 Eylül'de konserlerini bitirirdi. İlk halk konserini, 1954 yılında İzmir Fuarı'nda vermişti. Basmane kapısına yakın Manolya Gazinosu onun için kurulmuş, gazinoya Manolya adını bizzat sanatçının kendisi, o yıllar çok tutulan aynı adlı şarkısından esinlenerek vermişti. Fuar zamanları İzmir'e gelişlerinde vapurun güvertesinde ya da havaalanında çiçeklerle karşılanan sanatçı kadar o yıl programlarında giyeceği, her birisi bir ad taşıyan kostümleri de günlerce haber olur, dilden dile dolaşırdı. Kimi kez gladyatör, kimi kez bahçıvan kıyafetiyle hayranlarının karşısına çıkan sanatçı bazen de mini etek giyerek ayrı bir yeniliğe imza atardı.
                     
Bir defasında havayoluyla gelir sanatçı. 1966 yılıdır. 23 Ağustos 1966. O yıllar adı Seydiköy değil artık Cumaovası olan havaalanına iner. İndiğinde havaalanında dönemin Adalet Bakanı Hasan Dinçer, Ticaret Bakanı Macir Zeren, Tarım Bakanı Bahri Dağdaş, kendisine "hoş geldiniz" derler. Bakanların dışında çoğunluğunu kadınların oluşturduğu kalabalık hayran kitlesi de yüzden fazla çiçek buketi vererek sevgi gösterisinde bulunur. O sırada tepelerinde pervaneli bir uçak belirmiştir. Uçağın bir kanadındaki bez pankartta Zeki, diğer kanadındakinde de Müren yazmaktadır. Pilot, büyük bir beceriyle sanatçının üzerinde tur atmaya başlar ama şiddetli rüzgâr, aşağıdaki foto muhabirlerinin uçakla sanatçıyı aynı karede görüntülemelerine izin vermemektedir. Durumun farkında olan Zeki Müren, sanki duyacakmış gibi pilota seslenerek, "Biraz sağa lütfen!" tümcesiyle ona yön vermeye çalışsa da bunda başarılı olamayacaktır. Sonuçta deniz kenarının rüzgârsız olduğu haberinin gelmesi üzerine, Güzelyalı'daki Mehmet Ali Restoran'ın orada buluşma kararı alınır. Sanatçı ve gazeteciler arabalara koşturarak Mehmet Ali Restoran'a yollanırlar. Pilot da o ara tek motorlu uçağını sözleşilen yere doğru yönlendirmiştir. Zeki Müren, gazinonun arkasındaki denize uzanan terasta bekler, pilot becerisini gösterir, alçalır ve başarıyla görüntüye girer. Gazeteciler, istedikleri gibi fotoğraflarını çekerler. Sanat Güneş'i derin bir soluk alır.
İşte kanatlarında, "Zeki Müren" yazılı reklam uçağıyla sanatçıyı İzmir'e getiren THY uçağına Gaziemir semalarında bir süre eşlik eden, Güzelyalı sahilinde foto muhabirlerinin görüntülerine Müren ile birlikte havadaki uçağıyla giren pilot Vecihi Hürkuş'un ta kendisidir.
                    
Seydiköy'ümüzdeki havaalanımıza, düşmana rağmen tek başına uçağıyla inen, Balkan, ardından 1. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde çarpışan kahramanımızı anımsamak sizce hoş olmadı mı?