Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık ve laiklik ilkeleri 15 Ekim 1927'de CHP'nin 2. Kurultayı'nda; devletçilik ve devrimcilik ilkeleri ise 10 Mayıs 1931'de CHP'nin 3. Kurultayı'nda kabul edildi. Bu altı ilke 6 Şubat 1937 tarihinde Anayasa'ya kondu.
79 yıl önce Anayasa'ya konan laiklik ilkesinin içeriği bugün Anayasa'dan sökülmek isteniyor...Oysa laikliğin anayasal güvenceye sahip olması sağlıklı işleyen bir demokrasi için bir zorunluluktur. Çağdaşlaşma hedefi için bir zorunluluktur.
Dahası bireyin özgürlüğü için bir zorunluluktur; cumhuriyetin korunması için bir zorunluluktur.
Laiklik ilkesini bazı devrimler var etmişti. Hani şu birçoğu bugünlerde unutturulmaya çalışılan devrimler:

-Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922),
-Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923),
-Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924),
-Hıyaneti Vataniye Yasası (1920), Takrir-i Sükûn Yasası (1925) gibi yasalarla, dinsel sömürünün ve dinin siyasete araç edilmesinin yasaklanması,
-Şer'iye (Din İşleri) Bakanlığı'nın kaldırılması (1924),
-Tevhid-i Tedrisat Yasası'nın kabulü (1924) ve medreselerin kapatılması,
-Tekke, türbe ve zaviyelerin kaldırılması (1925), 
-Türk Medeni Yasası'nın, Borçlar Yasası'nın, Türk Ticaret Yasası'nın, Türk Ceza Yasası'nın kabulü (1926),
-Maarif (Milli Eğitim) Teşkilatı Hakkındaki Yasa'nın kabulü (1926),
-Harf devrimi (1928),
-Millet Mektepleri'nin açılması (1928),
-1924 tarihli anayasanın 16 ve 38. maddelerindeki andlarda yer alan "vallahi" sözcüğünün "namusum üzerine söz veririm" şekline dönüştürülmesi (1928),
-Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin kurulması (1931),
-Türk Dil Tetkik Cemiyeti'nin kurulması (1932),
-Modern üniversitenin kurulması (1933),
-Bütün dinlere ait din adamlarının dinsel kıyafeti yalnız ibadethanelerde giyebilmesinin kabulü (1934 ),
-Kadınlara siyasal hakların tanınması (1934),
-"Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dini İslam'dır" maddesinin anayasadan çıkartılması (1928),
-Yabancı okulların ders kitaplarındaki dinsel sembollerin ve işaretlerin kaldırılması...
           
Laiklik ilkesinin göstergesi olan devrimlerin hayata geçirilmesi ve devamlılığının sağlanması için 6 Şubat 1937 tarihinde laiklik ilkesi Anayasa'ya kondu. Böylelikle yapılan devrimlerin güvencesi de sağlanmış oldu.
1937 yılında bir anayasal kural olarak ifade edilen laiklik, 1961 ve 1982 tarihli anayasalarımızda cumhuriyetin nitelikleri arasında yer aldı. 1982 tarihli Anayasa, laikliği de cumhuriyetin "değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi önerilemez" niteliklerinden birisi olarak ifade etti.
Değerli okurlarım, lütfen yukarıda yazılan laikliğin göstergesi olan devrimlerimizi bir kez daha teker teker okuyunuz. Bugün AKP iktidarı, o devrimlerin her birini yok etmek ya da işlevsizleştirmek için gerekli adımları atıyor. Bu adımlar planlı bir biçimde atılıyor. Çünkü laikliği ayakta tutan; laikliği görünür kılan unsurlar devrimlerdir. Eğer onları teker teker  işlevsizleştirir, ortadan kaldırmaya başlarsanız laikliği ayakta tutamazsınız.
               
Laikliği korumanın tek yolu laikliği meydana getiren devrimleri korumak, kollamak ve çağdaşlığa taşımak; aynı zamanda laikliğin sahip olduğu anayasal güvenceyi anlamlı kılmaktır. Laikliği anayasal düzlemde zayıflatma ve laikliğin içeriğini oluşturan devrimleri unutturma ve yok etme girişimleri, karşı devrimcilik anlamına gelmektedir.
Eğer Türk milleti olarak bu bilinçte olamazsak başlangıç tarihi 6 Şubat 1937 olan 79 yıllık anayasa güvencesi yok olmuş olacak. Cumhuriyet devrimleriyle birlikte...
Bunun adı 6 Şubat 1937 ruhu ile hesaplaşma değil mi?...
Yeni bir anayasa ve yeni bir başkan bu hesaplaşmanın formülü değil mi?...
Laikliği ve onu ayakta tutan devrimleri Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde çağdaş Türk milleti büyük fedakarlık ve uğraşlar vererek meydana getirmişlerdi. Şimdi laikliği korumak için; cumhuriyeti korumak için aynı duyarlılığı göstermenin zamanı değil mi?
Uyan Türkiyem uyan...