Pınarhisar'daki çalışmaları Liyakat ve Gümüş İftihar Madalyası ile ödüllendirilir Arap Kaymakam. Istıranca dağlarındaki asker kaçakları ve Yunan komitacılar ile de at sırtında vuruşur.
         
Balkan Savaşı sona ermiş, Osmanlı yenilmiş, büyük toprak kaybına uğramıştır. Görünürde Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında bir çekişmeymiş gibi sunulan olgu aslında milliyetçi kimliğe dayalı savaşı ortaya koyar. Balkanlardan bakınca Türklere karşı bir mücadele görülmektedir ama Kosova'dan İstanbul'a, sonra da Anadolu'ya sığınan insanların tümü Türk kökenli değildir. Birçoğu Türk kültürünü, İslam dinini benimsemiş Sırp, Hırvat, Bulgar, Makedon, Arnavut, Yunan kökenlidir. Tümüne Türk denmesi Müslüman anlamınadır. Burası önemli olduğu için yine Arap Kaymakam Sadullah Beyin ağzından aktaralım:
"Bu durum o güne kadar fark etmediğim bir sorunu önüme serdi. Enver Paşa'nın -Libya Savaşı sırasında- Derne cephesinde komutanlık yaparken hep İslam dayanışmasına dayalı hayaller kurduğu söylentisi bize kadar ulaşmıştı. Bedevileri yakından tanıyan biri olarak Paşanın, onların savaşçılığını abarttığı kanısındaydım. Çöl göçerlerinde özgürlük ve başına buyruk olma tutkusu her şeyin üzerindedir. Uzun süre disiplin altında tutulmaları olanaksızdır. Nitekim çok sonraları tarih kitaplarında, Enver'in bedevilerle bir İslam imparatorluğu hayalleri kurduğu sırada kimsenin tanımadığı Mustafa Kemal adlı bir Kolağası'nın, 'Bunlara güvenilmez, çünkü disiplinli davranmıyorlar, kararlaştırılan saatten ya önce ya da sonra eyleme geçtikleri için diğer birlikleri, tehlikeye atıyorlar' diye rapor verdiğini okudum."
              
Pınarhisarlıların Arap Kaymakamları Sadullah Bey, türlü engellemelere karşın görevini sürdürdüğü sıra; 1917'de Vize'ye, ardından Ağustos 1919'da Saray ilçesine atanır. Bu arada Yunan'ı destekleyen imam ve yandaşlarının ihbarıyla "Saray İhaneti" suçlamasıyla İstiklal Mahkemesi'ne çıkartılırsa da "iade-i itibarı" geri verilir. 1920'de tayin edildiği Nazilli'de, Yunan işgali nedeniyle göreve başlayamaz. Ankara ve Kayseri'de kısa süreli idari görevler sonrası, Aralık 1922'de Maçka Kaymakamı olur. Burada da çatışmaların içindedir Arap Kaymakam. Ardından, 1925 yılında Sürmene'ye atanır. İlk eşini hastalık nedeniyle Pınarhisar'da yitirdiği için ikinci evliliğini burada yapar. Arap Kaymakam, bitmez tükenmez enerjisini bu kez Karadeniz Bölgesi'nde, yine romanlara, filmlere konu olacak biçimde sürdürecektir. Oğlu Doğan (Koloğlu) Sürmene'de dünyaya gelir. Ağustos 1928'de atandığı yeni yer ise Konya Kadınhanı'dır. Sürmene'de pek çok anı ile birlikte adının verildiği bir cadde kalır.
                
Kadınhanı Kaymakamlığı sırasında da pek çok olay başından geçer. Halkı istismar edenleri halkın gözleri önünde teşhir etmek, halkın kendine güvenini tazelemesini öğrenmesi için kaymakamın uyguladığı en önemli yöntemdir. Bir gün, Kadınhanı'nda başında sarığıyla elinde Kuran olan, halkın duygularını istismar eden birinin yanına yaklaşır. Okuduğu ayetleri açıklamasını ister. Halkın önünde ayetlere açıklama getiremeyen hoca kisvesindeki bu kişiye herkesin önünde bir tokat vurur. Halk şaşkındır. Sadullah Bey, Kuranı eline alır, ilgili ayetleri akıcı bir dille okuyup, çevirisiyle birlikte açıklamasını yapar. Tokatladığına da, "O sarığa layık değilsen, bu halkı bu yolla kandırma" der. İkinci oğlu Orhan (Koloğlu) Kadınhanı'nda dünyaya gelir.
                  
Onun Karadeniz'den gidişinden sonra bu dağlarda eşkıyalık yine almış başını yürümüş, meydana gelen heyelanlarla evleri yıkılan, geçim derdine düşen halk yine ümitsizliğe kapılmıştır. Bölgeyi çok iyi bilen kaymakam, Kasım 1929'da ikinci defa Of kaymakamlığına atanır.
                   
Halkı, eşkıya korkusundan emin tutmak gerekmektedir. Bölgenin en azılısı diye bilinen, eşkıya Laz Hüseyin'in gece dağdan köydeki bir eve indiğini haber alan kaymakam, beraberinde sadece jandarmadan birkaç askerle evin kapısını çalar. Kapıyı çalanın kendi adamı olduğunu sanan Laz Hüseyin kapıyı açar açmaz kendini kaymakamın altında bulur. Kaymakam o akşam Laz Hüseyin'i don paça Of sokaklarında gezdirecektir. Halkta güven tazelenirken, bu olay üzerine Ankara'dan 15 Kasım 1931 tarihli bir yazı ile kendisine takdirname verilir.
              
Bu arada, Kadınhanı'ndan gelen ziyaretçileri, ilçedeyken başlattığı bağcılıkla kalkınmanın olumlu sonuçlarını muştu olarak Of'taki makam odasında kendisine iletirler.             
Arap Kaymakam, Of'tan bu kez İznik kaymakamlığına atanır. Burada da bağcılığı geliştirip, ilçe ekonomisine katkı sağlamayı amaçlamıştır. Bu yüzden bugün adı İznik'te bağcılığı kuran kişi olarak anılır.
              
Karacabey kaymakamlığı döneminde, yörede koyunlarda baş gösteren salgının ortadan kaldırılması ve hayvancılığın geliştirilmesi için çabalar. Üzerinden salla geçilen nehre bir köprü yapmak için kolları sıvadığında ise yol yapılırsa saldan aldıkları para kesilecek olan salcılar tarafından Ankara'ya şikayetler alır başını gider.
             
Karacabey'i, Çatalca kaymakamlığı izler ve 18 Şubat 1938'de Hakkari'ye vali olarak atanır. Yolları olmayan Hakkari'ye ulaşıp göreve başlaması bile günler alacaktır. Zap Suyu'nun hasırdan yapılmış koptu kopacak köprülerle geçildiği ilde, iş ve ticaret olanağı yoktur. Van'dan üç ayda bir gelen postadan başka dünyayla hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır.
              
Libya'ya Başbakan olan Arap Kaymakam ile ilgili yazımı üçüncü bölümde noktalayacağım.


S ü r e c e k