Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
                        Ömer Hayyam

Hafta içerisinde oynanılan Türkiye Kupası maçında Fenerbahçe'yi eleme başarısı gösteren Başakşehir Futbol Kulübü finale yükseldi. Ligde lider Beşiktaş'ın sadece 2 puan gerisinde bulunan Başakşehir FK, son haftalarda Beşiktaş'ın takılması durumunda Türk Futbol tarihinin en sürpriz sezonlarından birine imza atabilir. Futbola uzak biri bu başarıyı geçen yıl İngiltere'de yaşanan Leicester Peri Masalına benzetebilir. Ama Başakşehir'in bu başarısını Türkiye'de bir peri masalı olarak değerlendirirsek, masalların romantizmine, hayalciliğine ihanet etmiş oluruz.

Gökten zembille inmişçesine Avrupa standartlarında stadıyla süper ligin ortasına yerleştirilen Başakşehir FK, öncesinde liglerde İstanbul Büyükşehir Belediyespor adıyla mücadele ediyordu. Koca belediyenin gelir kaynakları ile alt liglerde şampiyonluk kazanırken, rakiplerine karşı oluşturduğu haksız rekabet ortamı çok da dikkat çekmiyordu. Ne zaman ki vatandaşların vergileriyle, katkılarıyla oluşturulan takım, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ın ulaşabileceği başarılara göz dikip, bu yolda rakiplerine yenilgiler tattırınca İstanbul basını ve taraftarları bu haksız rekabet ortamına dikkat çekmeye ve isyan etmeye başladılar. Cumhuriyet Gazetesindeki yazısında Bilgin Gökberk şu saptamayı yapmış. Real Madrid'i yenmek için Madrid belediyesi Madrid Belediyespor kursa, Almanya şampiyonluğunu Bayern Münih'ten kapmak için Münih Belediyesi; Münih Belediyespor'u kurmaya kalksa bu ülkelerin ve şehirlerin vatandaşları nasıl tepki verirdi? Bu bir delilik değil midir diye de sormuş. Bu deli saçması garabete kim iyi oluyor diyebilir ki? Buradaki çelişki ülkedeki onlarca belediye takımı, çok zor şartlar altında mücedele eden spor kulüplerine karşı yıllarca haksız başarı kazanırken sessiz kalanların, işin ucu Türk futbolundaki tüm başarılara ambargo koymuş kulüplere dokununca bu garabete ses çıkarmalarıdır.

Belki futbolu sadece Beinsport tv kanallarında takip edenlerin gözünden kaçmış olabilir. Bu yıl Spor-Toto 2. Lig'de İstanbulspor ve Ankaragücü, Spor-Toto 3.Lig'de ise Altay ve Sakaryaspor şampiyon olarak bir üst lige çıkmayı başardılar. Ülkedeki siyasetin futbola ekisi sonucu ve oluşturulan haksız rekabetlerin pençesinde hak ettiklerinden çok alt liglere düşmek zorunda kalan Türk futbolunun efsane 4 ismi, taraflı tarafsız insanların alkışlarıyla şampiyonluk kupalarını almayı başardılar. Bu dört takıma umarım desteğini ve gücünü taraftar ve camialarından almış diğer kulüpler de katılacak. Hayyam'ın dediği gibi er geç bu kulüpler sahip oldukları değerlerle hak ettikleri yerlere varacaklar. Gün gelecek gücünü şahıs ya da siyasetten değil, kendi camiasından alan kulüpler tekrar futbolda ve sporda söz sahibi olacak. Bu dört takımın başarısının bunun ilk adımı olduğuna inanıyorum.

Zaman gerçekten göreceli. Bu hafta içerisinde 18 Mayıs 1048'de yaklaşık 1000 yıl önce doğmuş olan Ömer Hayyam'ın doğum gününü anımsadık. Eğer siz farklı ve özgün olabilmeyi başarabiliyorsanız tarihe sığmıyorsunuz. Türk futbolunun simge isimleri de 1000 yıl sonra isimleri bilinecek, o zaman da onları sevenler bu kulüpleri yaşatmaya devam edecekler. Gücünü devletten, siyasetten ve şahıslardan alan kulüpler ise bu 1000 yılda ismi ve cismi silinmiş niceleri gibi yok olup gidecekler.