Ali Budak - Felsefeci bir anne (Füsun Akatlı) ve Şair bir babanın (Metin Altıok) kızı olan, bu nedenle hayatı farklı bir açıdan yorumlayan, sosyal bilimler alanında çalışmalar yapan şair yazar Zeynep Altıok Akatlı ile Türkiye'de insan hakları, toplumsal bellek alanındaki çalışmaları, kadının toplumun her alanında etkin olması için sürdürdüğü mücadelesini, yaklaşan seçimleri, son günlerde yaşananları ve CHP'nin geleceğe yönelik projeleri hakkında konuştuk.


*22 yıl önce gerçekleştirilen Sivas Katliamı ile ilgili hukuk mücadelenizi sürdürüyorsunuz. Bu tür katliamların bir daha yaşanmaması için toplumun tarihiyle yüzleşmesi gerekmiyor mu? Bunun için partinizin bir çalışması var mı? 

Evet, öncelikle Türkiye toplumunun bu tür katliamlarla yüzleşmesi gerekmektedir. Evet, bu konuda çalışmalarımız var. Tarihin açığa kavuşması ve gelecek kuşakların aydınlanması için, yaşanmış acılardan ders alınması ve bu sayede daha aydınlık yarınlara gidilebilmesi gerekir. Bu toplum vicdanı acısından da şarttır. Ancak bu ülkede yüzleşmenin yakınından bile geçemiyoruz. Ülkemizde katliamların siyaset malzemesi yapıldığı, barış sürecinin bile iktidar diliyle şova dönüştürüldüğünü görüyoruz. Hatta bununla da yetinmeyip acılar üzerinden ötekileştirme ve cepheleştirme de yapılmaktadır. Her zaman tekrar ettiğim şey devletin devamlılığı olduğudur. Dolayısıyla benim zamanımda olmadı diyerek devletin ayıbından iktidarların kaçınması mümkün değildir. 13 yıllık kesintisiz AKP iktidarlığında herhangi bir katliamla bu ülkenin yüzleşmediği gibi bu katliamlarla yüzleşmek isteyen kişiler de hedef alınmıştır. Bahçelievler Katliamı, Abdi İpekçi, Kemal Türkler, Sivas Katliamı, Roboski, Hrant Dink, Suruç, Cumartesi Anneleri, Gezi Olayları ve son olarak Ankara Katliamı yüzleşmeyi beklemektedir. Bütün geçmişini yüzleşmediği katliamların kötülüklerinden beslenmekle pekiştiren AKP iktidarı, Ankara'da da 'barış'ın katliamını gerçekleştirmiştir. Bu yetmemiş ve katliamın ardından 'daha çok kan ve ölüm istiyorum dercesine' polisi, insanlara öldürmeye yöneltmiştir. Yaralılara, yakınlarına ve travma geçirenlere olağanüstü bir şiddet uygulanmıştır. Gerçek yüzleri tüm çirkinliğiyle ortaya çıkmıştır. Asla unutmayacağız, unutturmayacağız ve affetmeyeceğiz. Hükümet derhal istifa etmelidir. 
Sivas davasında bizler canlarımızı kaybettiğimiz, ateşin düştüğü yer olduğumuz için değil başka Sivas'lar Ankaralar  yaşanmasın diye mücadelemizi sürdüreceğiz. İnsan, insandır. Ne şekilde kim tarafından gerçekleştirildiğinden bağımsız olarak insanlık suçları tarafsız şekilde yargılanmalıdır. Barış ve kardeşlik içinde ve beraber yaşayacağımız Türkiye'yi insanlığın üzerinde yeniden inşa etmemiz gerekiyor. 


Siyasi ahlak yasasını getireceğiz


*Türkiye'yi insanın üzerinde yeniden inşa etmekten bahsettiniz. İnsanların bu kadar ayrımlaştığı, toplumun bölündüğü ve ahlaki olarak yozlaştığı süreçte yeni Türkiye nasıl inşa edilecek? Bu konuda CHP'nin projelerini öğrenebilir miyiz?

Her şeyden önce yüzleşmeyi gerçekleştirmeliyiz. Çünkü bu farkındalık ve toplumsal bilinç için gereklidir. Kötü örneklerden yola çıkarak doğruyu kurgulayacağımız yeni bir sisteme ihtiyacımız var. 13 yıllık AKP iktidarının yıkıcı olduğunu yaşayarak gördük ancak bu iktidarla sınırlı bir yıkım değildir. Orta Doğu bir ölüm coğrafyasıdır. Biz bu coğrafyanın en talihli ülkesiyiz. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in kazanımlarına ve aydınlanma devrimine, karşı devrim yapılmasının planlandığı günleri yaşıyoruz. Devletin geçmişten bugüne getirdiği kanlı kültürün zaaflarından kurtulmamız gerekiyor. Tam da bu noktada CHP bir 'Siyasi Ahlak Yasası'nı seçim bildirgesine koydu. İktidara geldiğimizde denetimi bağımsız bir hukuk anlayışı ile muhalefet partilerine vereceğiz. Geçmişin yaralarını yeni bir demokrasi, yeni bir anayasa ile güvence altına almayı hedefliyoruz. Tüm vatandaşların eşit yurttaşlık haklarının güvence altına alınması ve bunun devamlılığı için de yine hukuk yoluna korunma ve sorgulama olanağı tanımaktadır. Bu sorgunun devletin elinden çıkıp muhalefet partilerinin eline veriliyor olması çok büyük bir adımdır. 


*Toplumsal Bellek konusunda çalışmalarınız bulunuyor. Türkiye'de kadınların durumlarını konuşurken atasözlerimiz ve deyimlerimizin kadınları ikinci plana ittiği konusunu da dışarıda bırakamayız. Eğitim sisteminden dolayı öğrencilerin de bu düşünceye göre şekillendiğini söyleyemez miyiz? Geleceğin kadın ve erkek bireylerini bu durum olumsuz etkilemiyor mu?

Ataerkil söylem, zaten şiddeti doğurarak, meşrulaştırmayı sağlamaktadır. Basit gibi görünse de bu tanımlamalardan arınmadıkça ataerkil düşünce yapısının değişimi sağlanamaz. Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması ve yanlışların düzeltilmesi için çözüm yollarımızı belirledik. Meclis'in ilk icraatlarından biri Bülent Arınç'ın 'bir kadın olarak sus' demesiydi. Bu kabul edilemez bir durumdur. Aynı meclis çatısı altında eşit görev üstlenmiş milletvekillerinden birisi siz konuşurken itiraz ettiğinde siz ona bir erkek olarak sus demiyorsanız onu da diyemezsiniz. Biz daha çok kadının yaşama katılmasını, daha çok kadının istihdam edilerek üretime dâhil edilmesini ve siyasete daha çok katılımını, işte tam da bu yüzden istiyoruz. Algıyı değiştirerek kadının her alanda temsil edilmesini sağlamak ve kadın-erkek eşitliğini de sağlamak istiyoruz. Bu doğrultu da mücadelemiz sürecek. 


Daha fazla kadın aktif siyasetin içinde olmalı


*Türkiye'de siyaset, eğitim, ekonomi vb. alanların hepsinde kadınların az olduğunu görüyoruz. Bu durum, kadın-erkek eşitliğinin ülkemizde hâlâ ciddi bir sorun olduğunun göstergesi değil midir? 

Dünyanın genetik mühendisliğini tartıştığı bir ortamda biz hâlâ kadın-erkek fıtratını tartışıyorsak zaten içler açısı bir tabloyla karşı karşıyayız demektir. Biz parti olarak bu sorunu çok önemsiyoruz. Genel başkanımız da her zaman ve her yerde gençlere ve kadınlara çağrılarda bulunmaktadır. Özellikle gençlerin ve kadınların hayatın her alanında yer almalarını, kendilerini ifade etmelerini ve yaşamlarını değiştirmek için ellerini taşın altına koymalarını istiyoruz. Ataerkil anlayış az önce de söylediğimiz gibi dilde yer aldığı için hayatın her alanında yaşıyor. Çünkü dil yaşar ve sürekli gelişir. Kadınların ve gençlerin hayatın her alanında görünür olmasıyla bu ataerkil anlayışın zaman içerisinde yıkılacağını düşünüyorum. Bunun içinde daha fazla kadını aktif siyasetin içinde görmek istiyoruz. Örneğin, İzmir'de de dahil olmak üzere kadın adaylarımız seçilebilir yerlere gelemediler. Hatta listelere her iki bölgeden de birer kadın arkadaşlarımız girebildi. Her şeyden önce İzmir gibi özgürlükler kentinde, özgür kadınlarıyla sembol hale gelmiş olan kentte kadınların önünün açılması için çalışmalarım tabi ki olacaktır. Bu konu sadece yörelerle ve illerle sınırlandırılamaz, sürekli her alanda mücadele edilmesi gerektiğinin farkındayız ve mücadelemizi sürdüreceğiz.


Siyasete, Kibele'ler bekliyoruz


*Türkiye toplumunun demokrasiye sahip çıkması için demokrasiyi içselleştirmesi gerekmiyor mu? Türkiye'de yukarıdan verilen bir demokrasi algısının tolumun içine yerleşmesi ve bunun için mücadele etmelerinin sağlanmasında öncelikle 'Devlet Baba' imgesini öldürmeleri gerekmiyor mu?

Kimseyi öldürmeden herkesin eşit özgürlüklere sahip olduğu bir toplum ve ülke hayal ediyoruz. 'Devlet Baba' imgesi varsa 'Hükümet Ana'da var değil mi? Bereket tanrıçasının Kibele olması, kadının üretimi ve özgürlükleri temsil etmesi bir tesadüf değildir. Burası Anadolu topraklarıdır ve bu toprakların Kibele'si vardır. Anadolu'nun zenginliğinin, bolluğunun, bereketinin daha da iyi yaşanması için kadın-erkek ayrımı yapmaksızın bütün insanların eşit haklara sahip olduğu bir Türkiye için mücadele etmeliyiz. Siyasette de kadını da bu yüzden daha görünür kılmalı ve sesini yüksek sesle çıkarması için de sonuna kadar desteklemeliyiz. Siyasete, Kibele'ler bekliyoruz. 


7 Haziran seçimi öncesi CHP'nin ön seçime gitmesi önemli bir demokrasi örneğiydi. Ancak bu konuda CHP'ye özellikle kadın adayları üzerinden eleştiriler getirildi. CHP'nin amacının demokrasi olmadığı ve sizin mağduriyetinizden de yararlanmak istediği için aday gösterdiği yönünde haberler yapıldı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Siyasete girme nedenimin mağduriyetim olması doğrudur. Bu ülkede 35 kişinin canlı canlı yakıldığı bir katliam, hukuksuz kaldıysa ve bir insanın mücadelesini başkaları adına da büyütmek, örgütlü hale getirmek ve Meclis'in içinde sürdürmek istemesinden daha doğal bir şey yoktur. Buna mecbur kalışımı sorgulamayanların bunu sorgulaması zaten sorunun cevabını içinde barındırıyor. Bu durum bu ülkenin ayıbıdır. Keşke mağduriyet üzerinden kimse siyasete atılmak zorunda kalmasaydı. Keşke gözyaşları üzerinden yürütülen mücadeleye mecbur kalınmasaydı. Siyasetçiler mağdurların yanında olsalardı(!) mağdurlar kendileri siyasete atılmak zorunda kalmazdı. 


Sırtımızı elbette Atatürk'e dayayacağız


*CHP'ye özellikle İzmir'de Atatürk'e ve Cumhuriyet'e sırtını dayadığı, bu kentte hiçbir hizmet yapmadığı ve yapamayacağı konusunda eleştiriler yapılıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

CHP, Atatürk'ün ilkelerinin ve Cumhuriyet'in kazanımlarının güvencesidir. Elbette İzmir'de daha özgür yaşandığını gören partilerin bunun üzerinden siyaset yapma çabaları şaşırtmamaktadır. Onlar başka bir nokta bulamadıkları için sürekli aynı noktadan vurmaya çalışmaktadır. Bunu kabul etmiyoruz. Kadına seçme ve seçilme hakkını neredeyse Avrupa devletlerinin hepsinden önce vermiş olan Atatürk'e elbette ki sırtımızı dayayacağız. Bunun yanında de yok etmeye çalıştıkları demokrasi kazanımlarını ve laiklik güvencesini korumaya ve sürdürmeye devam edeceğiz. Bütün vatandaşların eşit yurttaşlık ilkesi çerçevesinde hür ve refah içerisinde olduğu ülke hayalimizi gerçekleştirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz. Atatürk'e sırtımızı dayadığımızı ve başka bir şey yapmadığımızı olsa olsa aymazlık ve densizlik olarak nitelendiriyorum. 


*TÜİK verilerine göre işsizlik oranı en yüksek il İzmir. CHP'nin İzmir ve Türkiye genelinde işsizlik için çözüm önerileri nelerdir?

Bizler zaten bildirgemizde taşeron işçiliğin sonlandırılması, asgeri ücretin arttırılması, işçilerin sosyal güvenliklerinin arttırılarak haklarının korunması yönündeki planlarımızı paylaştık. Bunun yanı sıra üretimin tamamen yok edildiği bir ülkede yeniden üretim kaynaklarını açtığımızda doğal olarak insanların işsizlik sorunlarına çözüm getirmiş olacağız. Meslek eğitimleri ve yönlendirmelerle gençlerin meslek edinmesini sağlayacağız. İşsizliği yok etmeyi ve tamamen ortadan kaldırmayı özellikle önemsiyoruz. Merkez Türkiye Projesi ile de özellikle gençlerin istihdamı, eğitim ve üretiminin teşvik edilmesi ve ülkenin ticari bir merkez haline getirilip, ekonomik dönüşümü sağlamak istiyoruz. Bu proje haricinde her bölgeye özel iş kaynakları yaratacak üretim ve gelişim alanları üzerinde projelerimiz de bulunuyor.


Vekil sayımızı arttıracağız


*CHP'nin 7 Haziran sonrasındaki yükselişi bu seçimde de devam eder mi? Sizden İzmir'de ve Türkiye genelindeki seçim tahminlerinizi alabilir miyiz?

Yükselişimizin devam edeceğini düşünüyorum. İzmir'in yanı sıra Türkiye genelinde de partimizin oylarında artış olduğunu gözlemliyoruz. Bilimsel anket çalışmalarının neredeyse tamamında bunu görüyoruz. Yandaş şirketler bile oradan buradan ekleyip çıkarmalarına rağmen mevcut oyun 1-2 puan üzerinde gösteriyor. Yüzde 10 gibi büyük bir kan kaybı yaşayan partinin 2 ay içerisinde bunu geri alabilmesi çok zor olacaktır. 1 Kasım seçimlerinde İzmir'de ve Türkiye genelinde vekil sayımızı arttıracağımızdan eminim. 

*İzmir Basmane'de yaşanan can pazarı ve dram her geçen gün daha da görünür hale geliyor. Ancak bu konuda hiçbir çalışma yapılmıyor. Avrupa'ya kaçmak isteyen insanların sahillere vuran bedenleri konusunda siyasiler, üzüntülerini dile getirmekten başka bir şey yapmadılar. CHP'nin mülteci sorunu için çözüm önerisi nedir?

Ne yazık ki ülkemizde Suriyeli mültecilerin yaşadıkları dramı görüyoruz. Bir komşu ülkenin görevi insanların öldürülmesini durdurmak ve ateşkesi sağlamak olmalıdır. Oradaki gruplara silah temin ederek oradaki vahşeti körüklemek ve ölümlerin artmasına yol açmak değildir. Sıfır sorun politikasıyla yola çıkıp, sıfır sorunsuz komşu noktasına gelmiş bir iktidarın barışı ülkesinde de sağlayamadan diğer ülkelerde tahsis etmeye çalışması içi boş söylemlerden başka bir şey değildir. Mültecilerin yaşadığı dramın çözümsüzlüğü de bu iktidarın eseridir. Bu sorunu giderebilecek insani koşulları yaratarak barışı sağlamak için çalışmalar yürütülmelidir. Biz bu insanların yaşam koşullarını sağlamalı ve bu düzenlemeleri insan hakları çerçevesinde gerçekleştirmeliyiz.

*Son olarak 1 Kasım seçimlerinde sandıkların yerlerinin değiştirilmesi konusunda YSK'ya başvurular yapıldı. YSK, anayasa çerçevesinde bunu reddetti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerde yaşanacak sorunlardan YSK'nın sorumlu olacağını söyledi. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Adeta seçimlerde bir sorun çıkacağı önden bildiriliyor. 7 Haziran seçimleri boyunca tarafsızlığını tamamen yitirerek bir parti üyesi gibi çalışmış olan Cumhurbaşkanı'nın 7 Haziran seçimleri sonunda CHP'ye de hükümeti kurma görevi vermesi gerekirken hukuksuz bir şekilde bu görevi vermemiştir. Aynı kişinin şimdi de tarafsızlığını hiçe sayarak sandıklara kadar müdahale eden açıklamalar yapması ve kendi arzu ettiği şekilde düzenleme olmadığında da tehditler savuruyor olması hazin ve ürkünçtür. Doğmamış çocuğa kaftan biçtikleri için istedikleri sonuca da ulaşamayınca tehdit etmeleri demokrasi, insan hakları ve etiğin ihlal edilmesidir.


Zeynep Altıok Akatlı'nın yaşam öyküsü

Zeynep Altıok Akatlı, 1968 yılında Ankara'da doğdu. Felsefeci Füsun Akatlı ile Şair Metin Altıok'un kızı. İÜ Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. İletişimciliği meslek olarak seçti. 19 yıl çokuluslu reklam ajanslarında müşteri ilişkileri koordinatörlüğü, grup yöneticiliği yaptı. Kariyerini profesyonel iletişim danışmanı olarak sürdürüyor.
Zeynep Altıok Akatlı, 1993 yılında bir ortaçağ karanlığında babası Metin Altıok'u yitirdikten sonra, bu acının ardından şairi ve Sivas utancını unutturmamak için yazdığı yazıları, denemeleri, yaptığı kültür ve sanat söyleşilerini çeşitli gazete ve dergilerde yayımladı. Ayrıca bunları ilk yapıtı olarak Yıldız İzi adıyla bir kitapta topladı. Zeynep Altıok Akatlı'un babası Metin Altıok için hazırladığı Gölgesi Yıldız Dolu adlı 'Armağan kitap' 2003'te basıldı, 2013'te de katliamın 20.yılı nedeniyle güncellenmiş biçimiyle Doğan Kitap'tan çıktı. Babasının ona yazdığı mektupları Metin Altıok'tan Zeynep'e Mektuplar (Kırmızı Kedi Ya.) adıyla kitaplaştırdı. Öte yandan STK'lar yanı sıra, siyasal alanda da sorumluluk üstlenip 2012'de CHP İstanbul İl Başkan Yardımcılığına, 2014'te de CHP Parti Meclisi üyeliğine seçildi. Zeynep Altıok Akatlı, Toplumsal Bellek Platformu, SODEV, ÇYDD, Barış İçin Kadın Girişimi üyesi; Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, Nazım Hikmet Vakfı ile Ülke Politikaları Vakfı yönetim kurulu üyesi. Akatlı 7 Haziran seçimlerinde CHP İzmir Milletvekili olarak Meclis'e girdi. Akatlı 1 Kasım seçimlerinde de CHP'nin İzmir milletvekili adayı. 
Editör: Haber Merkezi