Mustafa Emek-Cumhuriyet Halk Partisi'nin 18. Olağan 'dışı' kurultayının birinci günü dün bitti. Olağanüstü değil de olağan dışı dememizin sebebi kurultayın düzenlendiği alan. Sıra dışıydı gerçekten. Böyle bir mekanda kurultay toplanmamıştı daha önce.

Kemal Kılıçdaroğlu, oğluna düğün yapsa ve kurultayın düzenlendiği mekanı tutsa tek başına doldururdu, kız tarafı olmaksızın; o derece...
Kurultay'ın adı 'Birlik ve Kardeşlik' kurultayıydı. Parti sağcılaşıyor diyenlerle parti sağcılaşmıyor diyenler arasında birlik ve kardeşlik köprüsü kurulması amaçlanmıştı. Gezi'ye 'terörist' diyen adamı belediye başkanı yapıp (!), Gezi'de çocukları öldürülen aileleri getirip aynı salonda oturtmaktı birlik ve kardeşlik. Bence lafta kaldı, kalmak zorundaydı... Hikayedeki gibi söylersek onlar da bu kuyruk biz de bu evlat acısı oldukça da partinin sağcılarıyla solcularının birlikteliği lafta kalacak.

Salona girmeden önce ATO'nun bahçesinde giriş kartlarının olduğu tarafa gittiğimizde, Muharrem İnce'nin gelişine tanık olduk. Etrafında yaklaşık 15-20 kişi vardı. Düğünden başladık ya örnek vermeye oradan gidelim: Damat olsan daha fazla kişi dururdu yanında. Bir dostumuz, İnce'nin büyük kalabalıkları yara yara yürüdüğü sırada şu yorumu yapıyordu: Tayyip Erdoğan belediye başkan adayı iken bile yüzlerce kişiyle giriyordu salonlara!..
Aradan beş dakika geçmedi, Sarıgül geldi salona. Görseniz sanki genel başkan adayı... Önden yürüyen ve yolu açan 8-10 kadın göründü, güzel alımlı kadınlar. Sanırsın CHP'deki Adnan Hoca. Arkada kadın ve erkekli bir grup ve ortasında Sarıgül. 'Fııyt' diye geldi geçti alkışlar içinde. Alkışlayanlar sadece beraberindeki salona giriş komitesi.

Kılıçdaroğlu yan taraftan girdi salona... Bir sürü siyah araba vardı arabasının arkasında, Uzaktan gördük.
Bu görüntü aslında kurultayın nasıl geçeceğini de gösteriyordu.

Kurultay salonu ve bahçesindeki en önemli eksiklik coşkuydu. Düğüne gitse, gelen insanlar daha mutlu hissederlerdi. Belki de CHP kurultaylarının ilk halay çekilmeyen kurultayıydı bu kurultay. Millet sanki bir büyük kavgayı sahiplenmeye değil de zorunlu itaat yeminini tazelemeye gelmiş gibiydi. 10. Yıl Marşı'nı bile duymadım orada bulunduğum süre boyunca. Üç-dört şarkı çaldı zaten, ikisi  Kılıçdaroğlu'nun...
Kurultay salonu AKP Genel Merkezi'ne yaklaşık 500 metre mesafedeydi. Etrafta flamalar, bayraklar, aday tanıtım posterleri vs. güzel süslenmişti. En dikkat çekici olan ise 'Devrimci Kemal' yazan pankarttı. Devrimci Kemal!

İçerisi

Kapıda kimlik/giriş kartı kontrolü vardı ancak bir müddet. Daha sonra o güvenlik kontrolü bitti. Elini sallayan girebiliyordu, girmeliydi de! Eski bir kurultay geleneği devam ediyordu. Yüzlerce görevli için binlerce basılmış olan görevli kartları elden ele dolaşıyordu. Bir tane de bana geldi, bulunsun diye.
Giriş katındaki büyük salon ağzına kadar doluydu. Merdivenlerden taşıyordu insanlar. Koridorlar doluydu. Sigara içmeyen devrimci mi olur! Açık alanlar doluydu... Ben diyeyim sekiz bin siz deyin on bin kişi vardı. Nefes almak için maske taksan olurdu...

Herkes ama istisnasız görüştüğümüz kişilerin tümü, İnce'nin bitiş kurdelesini göğüsleyemeyeceğini söylüyordu. İnanç yoktu.
Başkancılık ve Delegelecilik oynayanlar farklı kapıdan alınmıştı. İçeriye sığmayan insanlar için 'dev' ekranlardan yayınlanıyordu salon.
Gezi Direnişi ile ilgili bir film gösterildi. Ağladık. Kim ağlamaz ki gencecik çocukların ölümüne? Gösterim bitti. Salonda, yüzleri aklımıza mıh gibi çakılmış, öldürülmüş çocuklarımızın aileleri de vardı. Berkin'in anne ve babası, Mehmet'in annesi, Uludereli insanların aileleri, hiç kuşkusuz birkaç istisna dışında salondaki herkeste Gezi Ruhu vardı. Ancak bu ruh bazen kaçıp gidiyor, bazen geliyordu....

Çin mitolojisine göre insanın içinde bir kaplan bir de maymun vardır. Kaplan iktidar olduğunda insan güçlü, savaşçı, ilkeli olur, maymun tahta geçince kaypak, güçsüz, komik, UMURSAMAZ... Salonun çoğunda Çin mitolojisine göre umursamaz olanlar tahta geçmişti. Hatta bu bahsettiğimiz Gezi gösteriminin sonrasında bile 5 farklı slogan atılıyordu salonda. Bir grup 'Faşizme karşı omuz omuza' diye bağırırken, öteki 'Gezi şehitleri ölümsüzdür' diyordu. Başka biri 'Bu daha başlangıç...' Hep bir ağızdan 'yeni bir dünya' bile denmedi.
Bu nasıl bir birlik nasıl bir kardeşlik idi anlamadık.
Daha çok genişletilmiş 'parti meclisi toplantısı' tadında geçen kurultayı izlemeye gelenlere, aynı evlerinde olduğu gibi ekranlardan kurultayı izletmek mükemmel bir fikirdi.
Su sorundu, kahve çay sorundu, tuvalet sorundu, otopark sorundu, dev ekranları izlemek için oturacak sandalye bulunması sorundu... Kapasitenin üzerinde çalıştı ATO salonu, sorundu.
Sıcaktan buharlaşan insanlar gördük desek yalan olmaz diyebilecek kadar sıcaktı. Özellikle salonun içinde nefes almak için maske getirmek zekice bir iş olabilirdi...

Konuşmalar

Muharrem İnce ilk konuşan kişiydi. Hemen söyleyelim, çok uzattı. Zaman zaman dikkati dağıttı. Rakamlara dalması kötüydü. Ülkenin şu kadarı şöyle, bu kadarı böyle... Bir nevi rapor sundu bir süre. Ya da konuşmasının başındaki selamlama! Doğudan batıya, kuzeyden güneye, oradan buraya... Rize'deki, Artvin'deki çiftçilere selamlar söylerken Bayburt'u unuttu. Üzüldü Bayburtlular. İzmir dedi ama Manisa da salondaydı... Saydı saydı... Şiirler okudu. Çok uzattı. Gereksizdi. Yaratmak istediği coşkuyu yaratamadı başta... Ancak konuşmanın ilk yarım saatinden sonra toparlamaya başladı. Konuşmasındaki bombardıman noktaları, üyeler tarafından çok alkış aldı. En çok alkış alan yerlerden biri de 'Hazmedemiyorum! Tayyip Erdoğan'ın kazanmasını hazmedemiyorum!' deyişiydi. Popüler kültürün tabiriyle 'ortalık yıkıldı'. En önemli mesajı şuydu: CHP bir program partisidir. Programı kabul eden herkes gelebilir bu partiye! Lakin programı kabul etmeyen adamın işi yok. Sağdan oy almak için sağcı aday göstermek ucuzluğuna düşmemek lazım...
Muharrem İnce'nin konuşması sırasında sataşmalar oldu, Kılıçdaroğlu taraftarlarından. Başbakan Kemal diye slogan attılar. Muharrem İnce haklıydı. Bu kurultay vesilesiyle görüştüğümüz partili, 'partisiz' hiç kimsenin başbakanlık gibi, birinci parti olmak gibi bir umudu yoktu 2015 seçimlerinde. Kılıçdaroğlu fanatiklerinin konuşmasını 2 defa durdurdu Divan Başkanı.

Netice itibarıyla genel olarak iyiydi @vekilince. O konuşmanın çok yardımı oldu, aldığı oyun sayısını arttırmada.
Kılıçdaroğlu'nun konuşması Muharrem İnce'nin konuşmasına kıyasla daha gerideydi. Vasattı. Sola bağlı kalmayı, Deniz Gezmiş'in mezarına gitmekle ilişkilendirdi. Saçmaydı. Çünkü Menderes'in de mezarına gitmişti. O zaman da sağcılaşmış oluyordu. Ama Kılıçdaroğlu, Menderes'in mezarına gitmeyi sağı kucaklamak olarak gördü.

'Dersimli Kemal', 'Devrimci Kemal'im diye çıkış yaptı. Çıktığını sandı. Düştü.
'Rakı Sofraları' dedi. Sözde Muharrem İnce'nin sevdiği rakı sofralarına laf giydiriyordu. 'Bana rakı sofralarında adam lazım değil' dedi. İşte o an, bir kendini bilmezin iki ayyaş demesi geldi hatırıma.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda, Mustafa Kemal Atatürk'ün rakı sofralarının yeri büyüktü. Oysa bu adamlar 'sarhoş' kafayla kurulan Cumhuriyeti ayık kafalarla 90 yılda yıkamadılar.
Tayyip'leşti Kılıçdaroğlu... Şaşılaştı. CHP'li olmakla içki içmek arasında ilişki kurdu. Olmadı. CHP'lilere yapılan büyük bir ayıptı bu. Tayyip Erdoğan bile içki içen AKP'lileri görmezden gelirken, içki içmeyi seviyor diye oradan rakibini vurmaya çalışıyordu.

Biri vuruldu. Ama vurulan İnce değil, Kılıçdaroğlu'ydu. Kulislerde 'en fazla 200 oy alır' denilen İnce, 415 oy alarak yüreklerin Genel Başkanı seçildi.
740 delege ise Kılıçdaroğlu'nu CHP Genel Başkanlığı'na seçti... Ama görünen o ki Kurultay, İnce'ye önemli bir görev verdi.
Ne diyelim: Bu daha başlangıç mücadeleye devam

Salı günkü yazının konusu ise: 'Kurultay izlenimleri ışığında Alevicilik ve CHP'
Editör: Haber Merkezi