Futbolu sadece kale direkleri arasından geçen top olarak görmeyenler için her müsabaka; yeni bir çağrışım zinciri oluşturabilmek için bir fırsattır. Bu perspektifle sezonun ilk yarısında oynanılan Nazillispor-Altay mücadelesi öncesinde 'Komşuların Psikolojisi' isimli köşe yazımı yazmıştım. Futbol ve psikoloji bilimini bir arada sunabilen yazı çok ilgi görmüştü. Bugün ligin ilk yarısında oynanılan müsabakanın rövanşı var. Komşu şehirden birçok taraftar bu mücadele için yollara düşecek adeta 'sefere' çıkacak.

Futbol ile ilgilenen sosyologlar birçok zaman sahadaki mücadele ve tribünlerin futbolla ilişkisini tarihteki gladyatörlerin savaşlarına benzetir. Hatta spordaki şiddeti bu benzetmeyle ilişkilendirenler bile vardır. Bugün oynanılacak maç ve deplasmana bir anlamda sefere çıkan taraftarlar bana tarihte sayısı az da olsa var olan şehir devletlerini anımsattı.

Şehir devleti kavramı bir bölgenin yalnızca bir şehrin hakimiyeti altında olması anlamındadır. Şehir devletleri genellikle daha büyük bir kültürel bölgenin parçasıdırlar. Buna örnek olarak Antik Yunan'daki şehir devletleri Atina, Sparta ve Gördes (Krintos), Fenike şehir devletleri Sur ve Sayda, Maya Şehirleri Chichen Itza ve El Mirador, Orta Asya'da İpek Yolu üzerindeki şehirler Semerkand ve Buhara ve İtalyan şehir devletleri Floransa, Cenova, Napoli ve Venedik gösterilebilir.

Şehir devletleri medeniyetin gelişimine çok büyük katkılarda bulunmuşlardır. İnsanlık tarihinin en yaratıcı dönemlerinden bazıları insanların küçük bağımsız merkezlerde örgütlendiği dönemlerde yaşanmıştır. Modern Avrupa medeniyeti kökenleri bakımından iki döneme çok şey borçludur. Bunlar Yunan şehir devletleri ve Rönesans İtalya'sının şehir devletleridir. Ancak bu küçük yaratıcı gruplar kısa süre ayakta kalabilmişlerdir zira daha büyük devletlerin saldırılarına karşı kendilerini koruyacak büyüklük ve güçten yoksundular. İtalya ve Yunanistan'da olduğu üzere gevşek bir coğrafi ve kültürel birliğin birbirinden ayrı bölgesel birimleri olarak başarıları; daha kalıcı bir güce sahip daha büyük birimlerin ortaya çıkmasını sağlamış ve imparatorluk ve krallıklar gibi daha büyük toplum örgütlenmelerine öncülük etmiştir. Günümüz içinde Singapur, Vatikan ve Monako bu türden devletlere birer örnektir.

Dorlar tarafından kurulan şehir devleti Sparta ile Atina şehir devleti arasında Pers istilası sırasında kurulan ittifak ilişkisi daha sonra Atina'nın bütün Helen dünyasını kendi çatısı altında birleştirmeyi arzulayan politikası neticesinde rekabete dönüşmüştü. Bu rekabet sonucunda MÖ 431'de başlayıp aralıklar ile 27 yıl süren ve tarihe Peloponnes Savaşı olarak geçen savaş; Yunan dünyasının Büyük İskender dönemine dek parçalı siyasal yapıda kalmasına sebep oldu.

Haçlı Seferleri sonrasında İtalya parçalanmış halde, zayıf fakat oldukça zengindi. Bu haliyle tüm Avrupalı güçlerin ilgisini çekiyordu. İtalya'daki küçük prensliklerin kendi aralarında çatışmasıyla başlayan savaşlar, büyük devletlerin de karışmasıyla tüm kıtayı etkiledi. Medici, Borgia, Habsburg ve Valois hanedanları savaşta önemli rol oynadı.

Venedik ve Cenova arasındaki rekabet, Osmanlı ve İspanya'nın da karışmasıyla büyük savaşlara yol açtı. Fransa'nın Cenova'yı işgali, Cenovalı korsanları İspanya ile ittifaka itti. Öte yandan Osmanlı baskısı altında kalan Venedik de çareyi İspanya ile işbirliği yapmakta buldu.

Savaşın en önemli sonucu Rönesans'ın yayılması oldu. 14. yüzyılda İtalya'da ortaya çıkan Rönesans hareketi, İtalya'ya giren yabancı kralları ve prensleri etkileyerek diğer ülkelere de yayıldı. Rönesans'a paralel olarak 'hümanizm' düşüncesi de İtalya'dan tüm Avrupa'ya ihraç edildi. Papalığın aktif olarak savaşa katılması ve ona karşı ittifakların kurulması, kilise karşıtlığını ve reform hareketini güçlendirdi. Haçlı Seferleri ile başlayan İtalya'nın altın çağı sona erdi. İtalyan şehirleri yağmalandı ve dışa bağımlı hale geldi.

Askeri teknolojide önemli gelişmeler kaydedildi. Fransız şövalye Bayard'ın tüfekle vurularak öldürülmesi, Ortaçağ'ın romantik şövalye geleneğinin bittiğini, ateşli silahlar döneminin başladığını gösterdi.
Şehir devletlerinin arasındaki rekabet zaman zaman dünya tarihine ve gelişimine büyük katkılar sağlarken, bu rekabetin ve savaşların yıkıma sebep olması onların yok olmasına ve büyük zararlara uğramasına sebep oldu. Bizim kulüplerimiz de yerel rekabette birbirlerini geliştirici bir mücadele içerisinde olmalıdırlar. Bu tutum hem onların gelişimine hem de ülke futboluna katkı sağlayacaktır. Tarihteki şehir devletleri gibi yıkıcı rekabet ise hepsinin bir arada yok olmasına sebep olacaktır. Futbola bu pazar bir de bu pencereden bakmanızı dilerim.