Ege'nin denizi, güneşi, havası ve doğası kadar aromalı otları, zeytinyağlı yemekleri, zeytinleri, limonu, mandalinası, balığı da kendine özgü.
Nasıl ki her mevsim Ege başka güzeldir, Bodrum'un bahçeleri, Fethiye'nin pazarları ve Datça'nın balıkçıları da her mevsim yeni ve taze tatlar sunar Ege'yi yaşayanlara...
Önce Urla'da 'Ot festivali' yapıldı.
Sonra Alaçatı'da...
Alaçatı son iki yıldır otlarıyla iyice ün yaptı.
Fatma Tinel, Gürsel Hall, Renan Otyam  ile Ayfer Ülkü de güzel Bodrum'u üç dört günlüğüne bırakıp Çeşme- Alaçatı yaptılar.
Bu arada bir şikayetlerini de dile getirdiler.
Ayfer Ülkü, 'Bodrum'da bize de çarşı pazarda turist muamelesi yapıyorlar' dedi.
'Turist tarifesi' dediğimiz, fiyatların biraz uçması...
Herhalde bu sezon, Belediye Başkanı Mehmet Kocadon bu önemli konuya değinecektir.
Üreticiden 2 liraya alınan patates markette 5 liraya satılıyor.
Şu sıralar, markete, pazara, manava giden tüketicinin dikkatini en çok çeken etiket patatesinki. Patatesin kilogramı kimi yerlerde 5 lirayı aşıyor. Patatesin 'anavatanı' Ödemiş'te üreticinin satış fiyatı ise 2 lira seviyesinde.
Yüzde 100'ü aşan fark ise aracılara gidiyor.
Şu an aklıma, mutfaklarda çok kullandığımız patates geldi örnek verdim.

Sofranızda zeytinyağlı eksik olmasın

Aslında Ege pazarlarında her mevsim başka bir tazelik; sofralarda başka bir zenginlik bulursunuz.
İlkbahar tüm bereketiyle sunar taptaze Ege otlarını.
Salatalar, mezeler, zeytinyağlılar donatır sofraları.
Kokulu çilekler, ardından kiraz, vişne gelir.
Taptaze börülceler, barbunya fasulyesi ve bamya...
Kabak çiçekleri açar her yerde.
Dolmasını yapmak için güneş doğmadan toplamak gerekir.
Asma yaprakları, semizotları, rokalar, kıvır kıvır yeşil marul...
Tombul tombul bostan patlıcanı, körpecik kabaklar, taze soğan ve domatesler... Nisandan haziran ortalarına kadar ot mevsimidir.
Yaz sıcaklarında o lezzetli taze otları bulamazsınız.
Gurme Gülhan Kara'nın belirttiği gibi; ama sonbahardan itibaren yine yeşillikler bollaşır.
Sıcak yaz günleri ise soğuk mezeler, balık, kalamar, ahtapot, karides, midye ve zeytinyağlılarla lezzetlenir.
Bodrum, Muğla'nın ilçesi olmasına rağmen geleneksel Muğla mutfağı ile pek ilgisi yoktur.
Ege Denizi ve Yunan adalarıyla iç içe denilebilecek konumu Bodrum'da bir Akdeniz mutfağı yaratmış.
Akdeniz mutfağını oluşturan üç temel unsur zeytinyağı, domates ve sarımsak burada da öne çıkıyor.
Hem Türk mutfağının geleneksel zeytinyağlıları hem de Rum mezeleri İstanbul mutfak kültürüne benzer, bunlar Bodrum'da da buluşuyor.
Sarımsaklı zeytinyağlı sosla sunulan deniz börülcesi, yine bol sarımsaklı ve domatesli patlıcan silkme, imambayıldı gibi çeşitlere domates ve sarımsağın buluştuğu pek çoğunu eklemek mümkün.

Bugün Tire'nin günü!

Bugün Tire'de de önemli bir etkinlik var...
Girit mutfağı, bin bir çeşit otla yapılmış mis gibi sağlıklı zeytinyağlı yemekler.
Nasıl güzel kokar o taze sıkılmış zeytinyağı.
Taze ekmeği bandırır bandırır yersiniz.
Doyamazsınız tadına.
İçine azıcık da kekik serptiniz mi insana yaşadığını hissettiren dünyanın en güzel yemeğidir ve bunun için yaşamak istersiniz adeta...
Fatma Tinel; Bodrum'da balık kadar ünlü ebegümeci ve hardalotu yemek ile salatasından söz etti.
'Şimdi tam zamanı' dedi.

Nasıl 'gurme' olunur?

Son zamanlarda yeme içme konusu çok popüler...
Hatta öğle veya akşam yemeğini yediğiniz yer ne kadar 'sosyal' olduğunuzun bir göstergesi haline geldi.
Aşçılık en sıradan hatta en küçük görülen mesleklerden biriyken son birkaç yıldır en trendi yani moda olan, gençlerin en çok tercih ettiği meslek haline geldi.
Bundan 5-6 sene önce ailelerin 'Aşçı olup da ne yapacaksın, hayatın bulaşık yıkamakla geçecek?' derken birden bire 'senden iyi şef olur!' diyerek çocuklarını bu mesleğe yönlendirmelerine hiç şaşırmamak lazım.
Gastronomi dünyasının giderek renklenmesi, hareketlenmesi ve bu alana ilgilinin artması son derece olumlu bir gelişme.
Rahmetli İzmirli yazar Tuğrul Şavkay, Türk mutfağının duayen şeflerinden rahmetli aşçıbaşı Aydın Yılmaz ve yine erken kaybettiğimiz Prof. Dr. Arman Kırım, ülkemizin yeme içme kültürü anlamında zenginliğinin farkında olmadığını, fark edildikçe kıymetinin anlaşılacağını söylemişlerdi.
'Gurme' olarak tanıdığımız en değerli insanlardan biri de, Osmanlı saray ailesinin son kuşak temsilcilerinden Neslişah Sultan'ın kuzeni, Muhtar Paşa'nın torunu rahmetli Muhtar Katırcıoğlu idi.
Ülkemizde, gurmeliğin hakkını vererek yazan, anlatan çok az insan var.
İşin araştırma, yazma, bilgilere ulaşma ve aktarma ayağında emeği geçenler maalesef pek bilinmiyor.
Gurme diye ortaya çıkanların çoğu benim gibi alıntı yapıyor, okuduklarını anlatıyor.

Sosyal bir olgu

Gerçekten de yemek, insanları buluşturur, tanıştırır, iletişim kurmalarını sağlar. Yani sosyal hayatın tam içindedir.
Daha çok bilimsel yazı, araştırma ve makalelerin yer aldığı, genellikle akademisyenlerin yazdığı dergileri takip etmeliyiz.
Dikkatinizi çekmiştir...
Bu işte büyük paralar döndüğü için TV'lerde, dergilerde hep belli yerler ve kişiler tanıtılıyor, tabii karşılığı bonkörce alınarak.

Kendini gurme sanıyor!

Gurmelik çok iddialı bir vasıf, çok ama çok geniş ve derin anlamı olan bir sıfat. Şimdi günümüzde bakıyorsunuz etrafınızda genç yaşlı herkes gurme, herkes 'Ben iyi yemek yerim', 'Yemekten anlarım' diyor ama 'Gurme ne demektir? Kimdir bu gurme?' kimse bilmiyor.
TV'de gördüklerine de inanıyor...
Bunların çoğu mutfağa da girmemiştir, pilav yapmasını da bilmez.
Belirtmeden geçemeyeceğim; 'Gurman' ve 'Gurme' kelimesinin karşılığı Laorusse Gastronomiqe'te şöyle açıklanmış:
'Biri yemeği çok seven, diğeri seçmeyi ve keyfini çıkarmayı bilenleri tanımlayan sıfatlar. On yedinci yüzyılda La Bruyere, Caracteres ( Karakterler) adlı eserinde gurmanı, yemek yemeyi seven ama aynı zamanda da bilen kişi olarak tanımlar.'
Yemeyi hepimiz severiz ama bilmeyiz...
Sadece annemizden öğrendiklerimizle yetiniriz...
Gurme, damak tadına sahip, tat alma ve tatları ayırt etme duyusu gelişmiş, iyiyi, vasatı, kötüyü, sıradan ya da sıradışı olanı tanıyabilen kişidir.
Zaman zaman  'yemesini bilen' anlamına da geldiği söylenir ama gerçek Gurme Gülhan Kara'ya göre; 'yemesini bilen'den ziyade 'yediği şeyi bilen ve tanıyan' dır.

****

Menekşe

Cömertliğin kaynağı Tire

Tire Belediyesi'nin ev sahipliğinde Ege Üniversitesi ve Atılım Üniversitesi'nin düzenlediği sempozyumda Tire her yönüyle ele alındı.
Tire Belediyesi Kültür Salonu'nda sempozyum öncesi düzenlenen açılış törenine, Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdürrahim Özgenoğlu, Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Silkü, Ege Üniversitesi İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Akif Erdoğru, Atılım Üniversitesi TUTAM Merkezi Müdürü Prof. Dr. Şule Pfeiffer Taş, Belediye Başkanı Tayfur Çiçek, İzmir Musevi Cemaati Temsilcileri, sivil toplum örgütleri ile çok sayıda akademisyen ve araştırmacı katıldı.
Tire Belediyesi Kültür ve Şehir Sineması salonlarında 2 gün süren sempozyumda 88 bilimadamı ve araştırmacı toplam 14 oturumda Tire'yi her yönüyle tartıştı. Sempozyumdan çıkan sonuç ise daha sonra kitap haline getirilecek.
Kültür şehri olan Tire aynı zamanda ahiliğin merkezi, cömertliğin kaynağı. Ünlü gezgin Evliya Çelebi eserlerinde Tire'yi öve öve bitiremiyor. Tire, köklü bir geçmişe sahip, ilçe, tarihi dokusunu koruyan ender kentlerden biri.

***

KILÇIK

*- Sarılmayı bilir misin? Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı! Sen bilir misin aşık olmayı? Bölünebilir misiniz; ikilere, üçlere, gerekirse binlere... Yapabilir misin, gerçekten sevebilir misin?
Sevmenin demesi olmaz! Unutma; ya çok seversin bir kere ya da hiç sevemezsin! (Hz. Mevlana)

*- Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek kalitelidir.  (Maksim Gorki)