Eski Yunanistan`da Ispartalı`lar savaşçılıklarıyla olduğu kadar az söz söyleme adetleriyle de ünlüydüler.İranlılar  hangi nedenle Yunanlı’larla çatışıyorlarsa bu esnada İran’lı komutan Isparta Ordusunun komutanı Lysandross’a bir mektup yazarak şöyle der :
“ Eğer Yunanistan’a girecek olursam, kan ve ateş içinde bırakacağım. Ispartalı komutan ise bu mektuba tek kelimelik bir cevapla karşılık verir : “ Eğer “
Ispartalı komutanın bu tek kelimeden oluşan  cevabı içinde söylenmek istenen ama söylenmeye gerek bile duyulmayan ne kadar çok şeyi barındırdığını düşündüğümde çok etkilenmiştim. Herşeyin  tek bir kelimede bu kadar net bir şekilde ifade edilebilmesi çok dikkat çekiciydi.
Gerek kendi hayatımızdan gerekse başkalarının hayatından ister güncel siyasetten veya tarihten ya da sıradan bir  hayatın akışına dair ne varsa, kişisel ve toplumsal bazda olan ve gerçekleşme şansı teknik olarak veya mantık olarak  mümkün olsun ya da olmasın “Eğer”  ile  başlayacak binlerce soru olabilir. Ama kesin olan bir şey varsa eğer ile başlayacak bir cümle kurulduğunda bu ifade ister uzak isterse çok yakın zamanda olsun geleceğe ait bir şeydir ya da en azından biz öyle olduğunu varsayarız.Çünkü hayat her zaman varsayımlardan ve beklentilerden oluşur.

Oscar Wilde “Kadınlar merak ettikleri için erkeklerde bıkkınlıklarından evlenirler.”  demişti. Evliliğin nasıl bir şey olduğunu merak eden bir kadın “eğer mutlu olursam” demiş olmalıdır. Yıllar sonra eşinden ayrılan bir kadına, adam “Sen beni hiç sevmemişin” dediğinde kadın böyle bir soru karşısında sadece sessiz kalmakla yetinmiş ancak o sessizlik anının “Eğer sevseydim” gibi  içinde, hüzün ve keder kokan bir an olduğunu söylememiz gerekir. Demek ki zavallı adam da  yıllarca ya beni seviyorsa diyerek yaşamış olmalıdır. Yıllar önce yakından tanıdığım  yabancı bir kadın bana talih oyunlarından büyük bir ikramiye kazanacağımdan söz edince ,onu Antik çağda yaşamış Delphi kentinin kahinleri gibi ciddiye almış ve ben de ya dediği doğruysa diyerek şans oyunlarından bazılarını denemiştim ama sonra bir gün  başka bir kadın bu durumu şöyle yorumladı. Büyük olasılıkla seni hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan bir beklentiye mahkum etmek iştemiş olan kötülük tanrıçası Hera’ydı o dedi. Bu yaklaşım çok ilgi çekiciydi ve sonra  anladım ki  Hera’nın karşısında ancak bir başka tanrıça olan Afrodit durabilirdi ve onun  ne düşündüğünü yine o  yorumlayabilirdi. Ama  “Eğer” bana büyük ikramiye çıksaydı sanırım iyi ya da kötü yönde olacağını sandığım çok şey değişebilirdi  ama genetik yapım, kişiliğim ve bunlara bağlı olarak hayallerim ya da  beklentilerim değişir miydi ? Hala buna  kesin olarak hayır diyemem ama sanmıyorum diyebilirim ancak yine de yaşamımda  nitelik açısından herşeyin daha hızlı ve kolay gerçekleşebileceğini söylemek oldukça tutarlı olabilir.

Fransız filozof Descartes “Kesin gerçeği öğrenmek istiyorsanız  her şeyden en az bir kez şüphe etmelisiniz” demişti. Ama zaten hepimiz biliriz ki kesin olan tek şey,  hiçbir şeyin kesin olmamasıdır. Ama bir gün  yok olup gidecek olmamız  ne kadar kesin ise, önemli olan başka bir şey vardır ki  o da  kaybedeceğiniz veya kazanacağınız anı bilmektir İşte Ispartalı komutan Lysandross ‘un  “Eğer”  cevabı ile söylemek istediği şey buydu.

Çünkü kazanacağını bilen biri “Eğer “ demezdi tıpkı modern Türkiye’nin kurucusu ve bir savaş kahramanı olan büyük Atatürk’ün hiçbir zaman eğer kazanırsak demediği gibi. Çünkü bu büyük deha  ya kazanırsak demek yerine  “ya istiklal ya ölüm” diyerek başka bir olasılığı ortadan kaldırmıştı. Böyle bir durumda kimse ona  “Ya eğer kazanamazsak “ diyemezdi.Yıllar önce kendisini filozof olarak ilan ettiğimiz babam da kişisel hayatında aynı felsefeye sahipti. Ona geçmişte neden bazı girişimleri yapmadığını ve eğer yapsaydı kendisinin ve ailesinin geleceğinin çok daha refah içinde olacağını söylediğimizde bize üç kelimeden oluşan bir cevap vermişti. ” “Ben bir aptalım”  

Bu değerlendirmeyi çok ağır ve gereksiz bulduğumuzu söyleyerek neden kendisine karşı  bu derece ağır bir ithamda bulunduğunu  sorduğumuzda ise  bize şunu söylemişti.” Ben Sokrates’e inanıyorum. O da, insan kendisini bilmeli diye söylemiş ve bu nedenle  kendini tanıyan bir insan olarak sınırlarımı anlamaya çalıştım ve bu karara vardım. Eğer durum buysa  bundan sonra bir daha bana eğer öyle olsaydı diye bir cümle kuramayacaksınız”  İşte onu filozof ilan etmemize neden olan ifadelerinden birisi de buydu.

Yıllar önce cumhurbaşkanlığı da yapmış bir siyasi partinin lideri olan Süleyman Demirel bir muhabirin  “Enflasyonu 500 günde indireceğiz  dediniz ama olmadı”  demesi karşısında şöyle cevap vermişti. “ Hiçbir şey söylemesek daha mi iyidi ?”  Yani  gerçekleşir veya gerçekleşmez ama en azından kendimize bir hedef koyduk demek istemişti. Ama o esnada Ana Muhalefet partisi Başkanı “ Eğer” bunu yapabilirse diye söylemiş olsaydı sanıyorum herkes zaten bunun gerçekleşmesinin çok zor bir olasılık olduğunu anlayabilirdi.

Eğer ifadesi hayatın diyalektiğinin ya da başka bir deyimle kendi olağan akışının dışında bir durumu ifade etmesi bakımın da önemlidir, çünkü  içinde başka bir seçim şansı bulundurması bakımından size umut vadeden bir ifadedir.Neden öyledir.? Çünkü verilen her kararın belirli referans noktası vardır ve size o karar  belirli koşullarda doğru veya ideal gözükebilir. Bu yüzden her zaman inandığım şey  şudur ki doğru karar diye bir şey yoktur ama en iyi ya da en az yanlış olan karar vardır. İşte bu eğer kelimesi  olası bir yanlışa karşı  kalkandır. Gerçekleşecek olan ya da olmayan her olasılığa karşı bir önlem almanızı sağlaması bakımından önemlidir ve eğer sorusunun sorulduğu her durum belirsizlik içermesi bakımından en önemli ipucudur.Örneğin, siz  “eğer onu seviyorsam” ya da “o beni seviyorsa” diye bir cümle kuruyorsanız, şu bilmelisiniz ki sevmek asla süpheye yer bırakmaz ve bu nedenle ne sevmişinizdir ne de sevilmişinizdir.

Şimdi sona doğru yaklaşırken antik çağlara gidelim ve orada Ozan Hesiodos’a kulak verelim. Ona göre Pandora  tanrılar tarafından insanlara bir ceza vermek amacıyla yaratılmış ilk kadın olma özelliğini taşıyordu  ve onlar  Pandora’yı yaratırken tanrısal güzellik ve yetenekle kutsadıkları bu kadına hilekar bir kişilik de eklemişler ve Olimpiya kentinde en güzel giysileri ile Pandora  yarı tanrı Epimetheus’a eş olarak verilmişti.  Pandora, tanrıların savaşlar, hastalıklar, kıtlıklar ve dünyadaki tüm diğer kötülüklerle doldurdukları bir kavanozu -ki buna hatalı bir şekilde kutu denmiştir-dünyaya getirmiş ancak merakı yüzünden kavanozun kapağını açınca tüm kötülükler de serbest kalmış ama olan bitenin farkına varınca hemen  kavanozun kapatsa da kavanozun içinde tek bir şey kalmış. O da  “Umut” olmuş.  Eğer Pandora kavanozun kapağını açmasaydı kötülükler dünyaya yayılmayacaktı ama bizler bize hala savaşma gücü veren ve hayatı yaşamaya değer kılan  en önemli şeyden mahrum kalacaktık, yani umutlarımızdan.

İster bir bilim insanı isterseniz bir sanatçı ya da bir politikacı ya da herhangi bir meslek dalında olun, bir karar anında  “ Eğer ”kelimesini  kullanmışsanız neler olup bittiğinin farkında olma olasılığınız yüksektir ama sizin için “Eğer şunu yapsaydı”  diyorlarsa yani yapmadıklarınız yüzünden suçlanıyorsanız kendinizi aklama çabanıza karşı en büyük savunmanız olasılıkla zaten kaybetmiş olmanızdır. Çünkü  zafer kazanmış biri hayatını “Eğer” cümlesini kurmadan kurgulamış ve yaşamıştır ve kaybetse bile  kim ne derse desin yine de  soylu bir yenilgi hak edilmemiş bir zaferden daha değerlidir.