Son günlerde Altay camiasında herkeste bir umut bir heyecan var. Uzun süredir devam eden transfer yasağının oluşturduğu geleceğe yönelik umutsuzluk, transferin açılması ve şampiyonluk hedefinin konulması ile heyecana dönüştü. Bu karanlık süreçte, kendi vizyonu ve ışığı ile Cihangir Marmara, Altaylıların umudunu hep korumasını sağladı ve bugün oluşan güven tablosunda karakteriyle başrol oynadı. Sağlık sebepleriyle görevini devreden Marmara'ya ve bilhassa bu zorlu döneminde kendi hayatından da fedakarlıklar yapan sevgili eşi Semra Hanım'a Altaylılar olarak şükranlarımızı sunmamız gerekir.
Altay kulübü tarihinde ilk defa 2. Lige düştüğünde büyük bir kaosla yüzleşmek durumunda kalmıştı. İlk yıl seçilen başkan Ömer Hızlıok dönemin koşullarına göre yüksek profilli bir kadro oluşturmuş ve şampiyonluk hedefi koymuştu. Lige iyi başlayan Altay sonraki haftalarda ödeme sıkıntıları yaşayınca hedeften uzaklaşmış ve Play-off dahi oynayamamıştı. İlk defa o sezonun sonunda başkanlık makamına aday olan Cihangir Marmara dönemin tartışılan üyelik sistemi sebebiyle seçilememiş ve Altay büyük bir fırsatı kaçırmıştı.

Sonraki sezonlarda Altay 2. Lig batağından bir türlü çıkamıyor ve iddialı sezonların ardından Aslan Savaşan ile Murat Bora Dülger'in müthiş seçim yarışından sonra kurulan ve oldukça güçlü kabul edebileceğimiz Aslan Savaşan döneminde lig sonuncusu olarak 3. Lig'e düşüyordu. Gelirleri neredeyse sıfırlanmış, temliklerle hacizlerle neredeyse nefes alamaz koca Altay yönetim oluşturmakta da zorlanır olmuştu. İşte bu dönemde Cihangir Marmara ortak aklın başkan adayı olarak ön plana çıkmıştı.

Cihangir başkana gönlümden geçeni söylediğimde bana tepkisi 'Aybars, sen Altay'ı benden çok daha fazla seviyorsun' olmuştu. Bu zorlu görevin Cihangir Bey'i ne kadar yorabileceğini aslında biliyordum. Ama haklıydı. Altay'ı çok seviyorduk. Çevremde herkes Altay'ı çok seviyordu ve Marmara tek umudumuz idi. Bu zorlu dönemde hem kendisi, hem de eşi hepimize hakkını helal etmesini dilerim.
Gelinen kısa zaman içinde şimdi karşımızda yepyeni bir Altay var. Bir yanı maceraperestlikten uzak ayakları yere sağlam basan, elindeki değerlerin daha fazla farkında olan bir Altay. Diğer tarafta Özgür Ekmekçioğlu'nun gençliği ve vizyonu ile hedefler koyan, başarılar isteyen ve Altay'ın gerçek yerine dönmesi için sabırsızlanan bir Altay. Bu yıl Altay için farklı bir yıl olacak. Bu sinerjinin Altay'a neden 'Büyük' denildiğini dosta düşmana göstermesini diliyorum.