Yarın 2017-18 eğitim öğretim yılının ilk günü. İlk günde; okula ilk defa başlayacak öğrenciler mi, bu yıl hayat akışlarına yol verecek kritik sınavlara girecek öğrenciler mi, veliler mi, yoksa öğretmenler mi daha heyecanlı olacak bilemiyorum ama yeni kültürel tepkiler ve eğitim sisteminde işi en zor olacak kişilerin değerli öğretmenlerimiz olduğunu düşünüyorum. Her şeyin en iyisini ben bilirim, benim her şeye hakkım var, Google'da zaten hepsi var şeklinde ortaya çıkan garip davranış kültürü yaşamın her alanında uzmanlıklara olan saygıyı ve işi erbabına bırakma gerekliliğini azaltıyor. Oysa en değerlimiz çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimize göstereceğimiz sevgi ve saygı, çocuklarımızın dünyayı algılamalarında da çekirdek etken olacaktır. Güven duyduğu, saydığı ve herkes tarafından değer verilen öğretmeniyle kuracağı bağ, küçük öğrencinin gelecekte kuracağı birçok bağda da belirleyici olacaktır. Öğretmenine güvenemeyen, saygı duymadan büyüyen bir öğrencinin yaşamı içerisinde ailesinden başlayarak, diğer kimlik ve kurumlara sevgi ve saygı ile yaklaşmasını beklemek Google hayalciliğinden başka bir şey değildir.

Hafta içerisinde bu yıl da anaokulu sınıfına devam edecek oğlum Utku'nun uyum günü için Çamlaraltı Koleji'ndeydim. Geçen yıldan okul tecrübesi olan oğlum az heyecanlı, ben ondan daha heyecanlı görünsem de gencecik, ışıl ışıl öğretmenlerin heves, coşku ve heyecanı tüm öğrenci ve velilerden daha fazlaydı. Böylesi enerji ve sevgi dolu öğretmen topluluğuna emanet edilecek öğrencilerin çok şanslı ve kendilerini geliştirmeye açık olacaklarına inanıyorum. Yeter ki biz veliler pişmiş aşa su katmayalım.

Çamlaraltı Koleji'nin düzenlediği etkinlikte rehberlik öğretmenleri Pınar Ülgen ve Merve Kızılay hocalarımız içeriği oldukça zengin, akıla takılabilecek birçok soruya yanıt veren, okula yeni başlayacak öğrencilerin velileri için altın anahtarlar içeren oldukça doyurucu bir sunum gerçekleştirdiler. Bu sunumda aktarılanlardan bazılarının altını köşemde de çizmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Yaşamın ilk yıllarındaki eğitimin, çocuğun içinde bulunduğu fiziksel ve sosyal çevrenin, onun gelişmesinde çok önemli rolü vardır. Okul öncesi yıllar ve ilköğretim çağı bu bakımdan çok önemlidir. Bu yıllarda çocuğa kazandırılanlar onun geleceğini belirler. Bir anlamda bu dönem, insan yaşamının temelini oluşturur.

Psikanalizin kurucusu, psikolojin babası Freud'a göre kişilik altı yedi yaşa kadar oluşur. Bu yaş her şeyin başlangıcı değil, yaklaşık olarak kişilik oluşumunun tamamlandığı yaştır. Kişilik iskeleti bir anlamda ilk yedi yıl içerisinde oluşur. Bu yüzden okul öncesi eğitim çocuğu hayata hazırlayan en önemli süreçlerden biridir. Bazen bu süreç sancılı ve ebeveynleri yoran bir hal de alabilmektedir. Okula başlayan her çocuk aynı tepkileri göstermez. Anaokuluna başlayan çocukların zaman ve uzaklık kavramı tam oturmadığı için ilk kaygılar bu yönde olur. Eve ne kadar uzağım, annem beni alacak mı, sınıftaki çocukları tanımıyorum, bana yardım ederler mi, ihtiyaçlarımı kime söyleyeceğim gibi sorular çocuğu kaygılandırabilir. Evin kuralsız bir yerken, her şeyin kurallarla yapılacak olması ise sıkıcı gelebilir.

Bu dönemde öğretmenlerle birlikte, aileler de sorumluluklara sahiptir. Okul hakkında çocuğa açıklama yapmak ve okulu tanıtmak uyumu kolaylaştırır. Okulun sadece çocukların bulunduğu bir yer olduğu söylenip, anne ve babaların işe gittiği açıklanmalıdır. Aile çocukla okula geliş gidiş zamanlarını konuşmalı, sadece belli bir zaman diliminde okulda kalacağını söylemelidir. Okulun her gün gidilmesi gereken oyun, arkadaş ve eğitim yeri olduğu anlatılmalı ancak abartılı beklentilere sebep verilmemelidir. Aksi durumda çocuk kendisine anlatılanlarla bulduklarını karşılaştırdığında aradığını bulamayacak ve okula güveni kalmayacaktır. İlk günlerde çocuk kapısına teslim edilip alınmalı ve vedalar mümkün olduğunca kısa olmalıdır. Çocuk ağlamaya başlasa bile, veda konusunda kararlı davranılmalıdır. Çocuk okula geldiği ebeveynin yanında ağlıyor, onun gitmesine izin vermiyorsa, bağımlı olmadığı bir kişi tarafından okula getirilmeli ve okula düzenli devamı konusunda sakin ve kararlı davranılmalıdır. İlk günlerde fazla soru sormak yerine günün nasıl geçti denilerek kendisinin anlatmasının beklenmesi uyumu arttırır. Çocuğun okulunu reddetmesi durumunda aileden birinin çocuktan yana tutum göstermesi, ona güç verir ve tepkisini büyütür. Okula gidiş tüm aile bireyleri tarafından desteklenmeli ve diğer konularda olduğu gibi tutarlı ve uyum içinde olmalıdır. Aile çocuğa okulda mutlu olacağını, güvenlikte olacağını, orada onunla ilgilenecek bir öğretmeni olacağını, isteklerini öğretmeni ile paylaşabileceğini söyleyerek çocuğun öğretmenine karşı güven duyması sağlanmalıdır. Özetle çocuklarımıza karşı SABIRLI-SAKİN ve KARARLI olmamız bu zorlu süreci kısaltacaktır.