Değerli okurlarım, ülkemizi on iki yıldır yöneten AKP, gündem belirleme yeteneğiyle ürettiği günlük siyasi tartışmaların gölgesinde Türk siyasi yaşamında daha radikal değişiklikler yapmayı başarabilmiştir.
Bugün itibariyle geldiğimiz noktada Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm kurucu değerleri zemin yitirmiştir.
Atatürk ilke ve devrimleri silinmek istenmiştir.
Anayasa, hukuk ve laik eğitim bitirilmiştir.
Cumhuriyetin kırmızı çizgileri aşılmıştır.
Adını doğru koymak gerek. Rejim tehlike altındadır.
Tüm bunlar yaşanırken, iktidarıyla muhalefetiyle siyaset kurumu, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu bu büyük sorunları ve tehlikeleri tartışmadan kaçınmıştır.   
Muhalefet partileri, AKP'nin ürettiği anlık söylemlere cevap yetiştirmekle siyaset yaptığını zannedip, AKP'nin tuzağına düşmüştür.
AKP, Maurice Duverger'nin ünlü kavramsallaştırması üzerinden konuşulacak olursa "egemen parti" konumundan "tek parti" konumuna emin adımlarla ilerlemiştir.
Ana muhalefet, gündemde yer bulmayan büyük dönüşüm konusunda Türk halkını yeterince bilgilendirmemiştir.
Tüm cumhuriyet değerlerinin yok olacağını net bir biçimde anlatamamıştır.
Yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların kar topu gibi büyüdüğünü kavratamamıştır.
Gerekirse sine-i millete dönme kararlılığını gösterememiştir.
Günceli aşamamış, uzun vadeli düşünememiştir.
Daha doğrusu günlük siyasette gösterdiği hassasiyeti ulusal ve uluslararası konularda gösterememiştir.
AKP'ye benzeyerek ayakta kalabileceğini düşünmüş, yenilgiyi baştan kabullenmiştir.
İşte bu yüzden önünde ciddi bir engel olmadığına inanan AKP hükümeti, meydanı boş bulup dediğim dedik çaldığım düdük diyerek zihnindeki anlayışı cesaretle uygulamaya aktarmıştır.
Değerli okurlarım, Türkiye, on iki yılı aşkın bir süredir AKP'nin popülist-neoliberal çizgisinde yönetildiği için temel sorunlarını çözememiştir.   
Bu "sığ siyaset" ve "ileri demokrasi" demokratlığıyla krizler çoğalmış ve kronikleşmiştir. Ağırlaşan krizler karşısında doğru siyaseti bulmak daha da güçleşmiştir.

Türkiye'de siyaseti böyle bir danışıklı dövüş ortamından çekip çıkarmak için, Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve devrimlerini seslendirecek bir partiye ihtiyaç vardır. Neoliberalizme başkaldıracak bir harekete ihtiyaç vardır. Cumhuriyeti yeniden demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine dönüştürmeyi vaad eden bir oluşuma ihtiyaç vardır. Ülkenin ulus ve üniter yapısına sahip çıkacak bir düşünceye ihtiyaç vardır. Kırmızı çizgilerini netlikle ortaya koyan, omurgalı bir siyasete ihtiyaç vardır.
Atatürk'ün partisi olan gerçek CHP'ye ihtiyaç vardır.
Eski siyasetin son ürünü olan YCHP yöneticileri de seçimler yaklaşırken bu olguyu kavrayıp tarihi hatalarından dönmelidir. CHP, gerçek CHP kadroları ve kırmızı çizgileriyle Türk halkının önüne çıkmalıdır.