Dört gün sonra yeni bir yıla gireceğiz. Zamanın bölünmesi insana özgü; mevsimsel döngü devam ediyor, zaman geçiyor, hayat devam ediyor. Ne pahasına olursa olsun sürdürülen büyüme/kalkınma uygulamalarının yarattığı küresel iklim değişikliği tehlikesi, yerel ve bölgesel savaşlarla hayat devam ediyor.
Yılbaşında her birimiz kendimiz için, sevdiklerimiz için, başkaları için dilekte bulunacağız; sağlık, mutluluk, huzur, para, aşk, başarı dileyeceğiz.
Bu yılbaşında barış dilemeye ne dersiniz? Çünkü barışa çok ihtiyacımız var; hava gibi, su gibi.
Yılbaşına kadar hükümetin uygulamalarında bir değişiklik olmazsa, bizler yeni yıla dostlarımızla, belki birazcık eğlence ile girerken ülkenin bir yanında sokağa çıkma yasakları devam ediyor olacak; belki de bebeler, anneler, nineler, dedeler, gençler ölecek, insanlar yaralılarını hastaneye götürmek için beyaz bayrak açmak zorunda kalacaklar. Sivillerin yanı sıra 'terörist' diye geçiştirilen insanlar, askerler, polisler de ölmeye devam edecek belki de. Bu söylediklerim Türkiye'de yaşanıyor, Sur'da, Cizre'de, Silopi'de, Nusaybin'de; adını tek tek sayamayacağım bu ülkenin bir parçasında yaşanıyor, evlerine katıksız hapsedilenler, ölenler, yaralananlar bu ülkenin yurttaşları.

Anne karnında ölen sekiz aylık cenin ile üç aylık Miray bebeğin ve dedesinin başına gelenleri duydunuz mu? "Sokağa çıkma yasağının devam ettiği Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde sivil ölümleri de artıyor. Anne karnındaki sekiz aylık cenin, üç aylık Miray İnce, 80 yaşındaki Ramazan İnce de hayatını kaybedenler arasında" ( http://t24.com.tr/haber/cizrede-oldurulen-miray-bebegin-amcasi-baska-bebekler-olmeden-bu-savasi-durdurun,321961 )

Birkaç aylık süreçte, sokağa çıkma yasağı veya özel güvenlik bölgesi ilan edilen bölgelerde yaşanan çatışmalarda sokakta, evlerinin önünde, balkonlarında, bahçelerinde çocuk, kadın, yaşlı, genç onlarca yurttaşımız öldürüldü. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 6 Ağustos – 25 Aralık arasında en az 124 sivilin hayatını kaybettiğini rapor etti. TİHV'in raporunda "...16 Ağustos'tan bu yana başta Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Hakkari olmak üzere toplam 7 ildeki, en az 17 ilçede, resmi olarak tespit edilebilen 56 süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleştiği, bu yasaklar süresince insanların en temel yaşam ve sağlık haklarının ihlal edilmiş olduğu, TİHV Dokümantasyon Merkezi verilerine göre en az 124 sivilin sadece resmi sokağa çıkma yasağı ilanı olan zaman dilimleri içerisinde bu bölgelerde yaşamlarını yitirdiği..." belirtiliyor ( http://t24.com.tr/haber/tihv-sokaga-cikma-yasaklarinda-124-sivil-olduruldu,321922 )

Kanunsuz sokağa çıkma yasakları

Gerekçesi ne olursa olsun idare bir işlem yaparken, bir uygulamada bulunurken hukuka uygun davranmak zorundadır, bunun en başta koşulu kanunilik ilkesidir. Peki sokağa çıkma yasakları böyle midir?
Sokağa çıkma yasağı yalnızca Sıkıyönetim Kanunu ve Olağanüstü Hal Kanunu'nda yer alıyor, yapılan açıklamalarda dayanak gösterilen İl İdaresi Kanunu'nun 11/c maddesinde sokağa çıkma yasaklarından söz edilmiyor. Ülkede Anayasa'da belirtildiği gibi usulüne uygun bir olağanüstü hal ya da sıkıyönetim ilan edilmediğine göre bu yasaklara en masumane niteleme ile kanunsuzluk denir. Bu kanunsuz yasaklarla; on binlerce insanın yaşadığı şehirlerde hayat duruyor, elektrik, su, gıda, iletişim hizmetleri kısıtlanıyor, bütün şehir halkı katıksız ev hapsine mahkum ediliyor. Yasaklarla, yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı, sağlık ve sağlığa erişim hakkı, ulaşım ve seyahat özgürlüğü, özel hayatın korunması hakkı, mesken masumiyeti hakkı, güvenli ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, barış hakkı gibi insanın insan olmaktan gelen ve vazgeçilemez olan en temel hakları birçok kez ihlal ediliyor. Öyle ki çatışma alanlarında yaşayan yurttaşlar öldürülen yakınlarının cenaze defin işlemlerini dahi yapamıyor.

Dedim ya bunların tamamı bu ülkede yaşanıyor. Birlikte yaşamak için, ortak geçmişi paylaşmak yetmez, bugün yaşanan mağduriyetleri, acıları da ortaklaştırmak, ortak geleceği kurmak gerek. Ortak gelecek de silahla, çatışmayla, öldürmekle olmaz. Her ölen bebekle, her ölen anneyle, nineyle, dedeyle, gençle, örgüt üyesiyle, polisle, askerle ortak geleceğimizi dinamitliyoruz.
Onun için bu yılbaşında dileklerinizin başına 'barış'ı yerleştirin.
Yeni yıl barış yılı olsun, eşitlik olsun, özgürlük olsun, adalet olsun, doğanın ve yaşamın korunduğu bir yıl olsun.