Dr. Umut Yıldız adlı bir Türk astrofizikçinin de çalıştığı NASA'nın JPL (Jet Propulsion Laboratory) adlı araştırma laboratuvarı, gelecekteki muhtemel bir Dünya-asteroid çarpışmasına daha hazırlıklı olabilmemiz için, evrende yakın çevremizdeki asteroidlerin (gök cisim/göktaşı) hareketlerini uzun süredir izlemekte.
Geçmişte birçok bilim adamı bir asteroid çarpışması halinde Dünya'nın dönüş ekseninin değişeceği ve bu nedenle yok olacağı yönünde teoriler geliştiriyordu. Ancak NASA'nın, jeolojik ve fosil kayıtları inceleme ve araştırma sonuçlarına dayanan bir raporuna göre, çatışma sonrası muhtemel eksen sapması ve kutup değişiminin bizi yok etme olasılığı ileri sürülen kadar yüksek değil.  
Fakat hazır olmak da kötü bir şey değil. Bu nedenle NASA, Dünya yakınlarında olup da çarpışmaya en yakın ve yatkın 72 göktaşı da dâhil olmak üzere binlerce cismin hareketini izliyor.  
Anlaşıldığı üzere, bir asteroidin bir kenti yok etmesi ölçüsünün çok üzerinde yani Dünya'yı tümüyle yok edecek bir tahribata sebep olması için bu göktaşının en az 1 kilometre genişliğinde olması gerekli. NASA bilim adamları bu büyüklükte ya da daha büyük ölçekteki tüm asteroidlerin yüzde 90'nı tespit ettiklerini belirtiyor ve bunların hiç birinin şimdilik bir tehdit teşkil etmediğini düşünüyor.
Buna rağmen, olasılıklar çok düşük de olsa, böyle bir çarpışmanın bizim yaşam süremizde gerçekleşmesi de tasavvur dışı değil.
Bazı fütüristler (gelecek bilimciler) Dünya'nın dönüş ekseninin oynamasının yeryüzü jeolojisinde çok dramatik değişimlere sebep olacağına inanıyor. Böyle bir durumda okyanus yükselmesi sonucu birçok ülke tamamen su altında kalacak.
Bazı ülkeler ise tam tersine okyanus çekilmesi sonucu genişleyecek. Örneğin Afrika temel olarak üçe bölünecek ve Nil genişlerken Kahire tamamen su altında yok olacak.
Avustralya kıyılarının çoğunluğu okyanus taşması sonucu su altında kalacak ve yüzölçümü % 25 azalacak. Komşu ada Yeni Zelanda'nın toprakları ise tersine büyüyecek ve binlerce yıl önce olduğu gibi bir kez daha Avustralya ile birleşecek. Bu tufan senaryosuna göre yeryüzünde en güvenli yerlerden birisi Yeni Zelanda.
En hızlı ve en ciddi değişimlere Avrupa uğrayacak. Kuzey Avrupa'nın büyük kısmı sular altında yok olurken geriye sadece yüzlerce küçük ada kalacak.
İngiltere'de Londra ve Birmingham, Fransa'da sadece Paris'in dışında bir bölge ile birlikte su seviyesi üzerinde sadece bir kaç kent kalacak.
Türkiye'nin batısının önemli bölümü sular altında kalacak. İstanbul - Kıbrıs hattı üzerinde yeni bir kıyı şeridi oluşacak. Bu senaryodaki tahminlere göre Orta ve Doğu Anadolu güvenli görünüyor.
İzmir?.. Üzgünüm... Maalesef tümüyle su altında kalacak!
Tabii ki taşınma palanları yapmaya başlamadan önce şunu unutmayalım. Bu tahminlerin yüzde yüz kabullenilmiş bilimsel teorilere dayanmadığını bilmek de önemli. Bunlar bilim ile tahmin karışımı teoriler geliştirenlerin kurgu ve düşünceleri. Ancak yine de irdelenmeye ve üzerinde düşünülmeye değer.
Şimdi hazır sizleri bu konularda düşünmeye sevk etmişken, daha gerçek ve daha yakın olan bir tehlike olan küresel ısınma sonucu okyanus seviyelerinin yükselmesi konusunu ciddiye almaya ve bu konuda düşünmeye ne dersiniz?
İklim değişiklikleri konusunda sürekli araştırmalar yapan ve sonuçlar yayınlayan Potsdam İklim Etkisi Araştırma Kurumu'nun hazırladığı şu grafiğe bakın lütfen.  
Soldaki grafik, eğer hava kirliliği bu ölçülerde devam ederse 2100 yılına kadar İzmir'in kıyı şeridine (açık mavi=su altında) ne olacağını gösteriyor. Sağdaki grafikte ise aşırı hızlı bir karbon azaltma programı ile neler elde edebileceğimiz görülüyor.
Bence görüntüler her şeyi anlatıyor.
Dünyamız, yurdumuz, kentimiz elden gitmeden iyice düşünelim...