İstanbul’da 15 yıl önce işlenen Münevver Karabulut cinayetinin faili Cem Garipoğlu'nun intihar ettiği iddiaları, mezarının açılmasıyla yeniden gündemde. Kefenin bulunmaması ve DNA incelemesi hakkındaki şüpheler, kamuoyunda yeni soru işaretleri doğurdu.

ŞOK Cumartesi fırsatlarında neler var? Minderli ayakkabılık ŞOK Mağazalarında ŞOK Cumartesi fırsatlarında neler var? Minderli ayakkabılık ŞOK Mağazalarında

Münevver Karabulut’u öldürmekten hüküm giyip cezaevinde yatarken 2014 yılında intihar ettiği iddia edilen Cem Garipoğlu'nun mezarının açılması, toplumda büyük yankı uyandırdı. Garipoğlu ailesinin “fethi kabir” talebinin kabul edilmesiyle mezar açıldı, ancak cesedin kefensiz olduğu ortaya çıktı. Avukat Rezzan Epözdemir, bu durumu “kefen çıkmadı” diyerek doğruladı. Mezardan çıkarılan ceset, Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.

Münevver Karabulut kimdir, nasıl ve kaç yılında öldü? - Son Dakika Haberler

“Sahtecilik veya usulsüzlük mü tespit edildi?”

Bu gelişmeler, hukuk camiasında da geniş tartışmalara yol açtı. Hukukçu Prof. Dr. Adem Sözüer, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Adalet Bakanlığını eleştirdi. 

Sözüer, “Ceza adaletine güvenin kökünden sarsıldığı bir ortamda, Bakanlık bir çok kamu görevlisini, intihar etmeyen kişiyi cezaevinden kaçırma fiilinin olağan şüphelisi hâline getirmiştir. Adalet Bakanlığı bir inceleme yapıp da bu üç kurumdaki çok sayıdaki yetkilinin intiharı ve müntehirin kimliğini tespit eden işlemlerde bir sahtecilik veya usulsüzlük mü tespit etti de fethi kabir işlemi yapıldı?” ifadeleriyle, ceza adalet sistemine duyulan güvenin sarsıldığını belirtti. 

“Bu durumda, DNA incelemesine kim güvenebilir?”

Sözüer, mezarın neden bu kadar zaman sonra açıldığına dair sorular yönelterek “Yıllardır fethi kabir talebi kabul edilmemişken, ortaya kabri açtıracak yeni bir delil mi çıktı? Eğer böyle bir delil yoksa ve mezar açılması gerekiyorduysa bu kadar zaman niye beklendi? Değişen ne oldu?” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Sözüer, yaşananların komplo teorilerini güçlendirdiğine dikkat çekerek, “Bu durumda, DNA incelemesine kim güvenebilir? 10 yıllık sürede mezara müdahale edilip edilmediği bakımından bir inceleme yapıldı mı?” diye sordu. 

Sözüer, sürecin tüm resmî kurumları zan altında bıraktığını ve yıllardır kabul edilmeyen mezar açma talebinin neden şimdi kabul edildiğinin açıklanması gerektiğini belirtti.

Adli Tıp’a güven tartışması

Garipoğlu’nun cesedinin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesinin ardından yapılacak DNA incelemesine yönelik şüpheler de gündemde. Mezara müdahale edilip edilmediği, cesedin kimliği gibi soruların cevapları merakla bekleniyor. Ancak uzmanlar, ne açıklama yapılırsa yapılsın, şüphelerin ve komplo teorilerinin süreceği görüşünde.
 

Kaynak: Haber Merkezi