Parlamenter demokrasilerde, cumhurbaşkanlarının çok önemli bir rolü bulunur. Bu rol, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 104. maddesinde de yer alan, milletin birliğini temsil etme görevidir.
Yani cumhurbaşkanı, parlamenter demokrasilerde siyasal tartışmaların ötesinde, farklı toplum kesimleri arasında uyumlaştırıcı bir figür konumundadır.
Federal Almanya'da siyaset denince hemen aklımıza Gerhard Schröder ve Angela Merkel isimleri gelir. Normaldir. Siyasetle iç içe olanlarımızda bile Christian Wulff ya da Joachim Gauck isimlerini duymayanlar büyük çoğunluktadır. Oysa Gauck 2012 yılından beri Federal Almanya'nın cumhurbaşkanıdır. Ondan önce bu görevi yürüten kişi Christian Wulff'tur.
Cumhurbaşkanlarının siyaset düzleminde çok tanınmaması aslında parlamenter demokrasilerde başarı belirtisidir. Beklenen şey, onların güvenilir ve her siyasal eğilim tarafından sevilen kişiler olmalarıdır.
En üst düzeyde devletin temsili konusunda olması gereken bu iken, en alt düzeyde köyün ya da mahallenin temsili için durum bundan farklı değildir. Türkiye'de muhtar seçiminde siyasi partilerin aday gösterememesi, bireye en yakın düzeydeki temsilcilerin de siyasal kamplaşmalardan uzak tutulması hedefine yöneliktir.

Oysa son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, sarayda muhtarları ağırlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yirmi birinci muhtarlar toplantısı geçen hafta yapıldı. Bu gayet olağan...
Ancak Erdoğan, siyasetin tam da merkezinde yer alan tartışmalı konular ile ilgili en keskin yorumlarını bu toplantılarda ifade ediyor. Bir örnek verelim. 19. Muhtarlar Toplantısı'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile ilgili "Serseri mayın gibi ortalıkta dolanıyor. Kime bulaşacağı belli olmuyor" demiş.
Olağan olmayan bu... Kanımızca olmaması gereken de...