Mustafa Kemal’in dış politikasının gerek Kurtuluş mücadelesindeki gerekse Kuruluş yıllarındaki temel mantığı emperyalizm karşıtlığı idi. Atatürk, dost, düşman gibi ayrımları etnik yahut dinsel hatlarda yapmazdı. Örneğin, Milli Mücadele yıllarında İngiliz etkisi ile Bolşevik-Türk bağını kesmek amacıyla oluşturulan Kafkas Seddi’ni yıkmak için mücadele etmişti. İngilizlerin bu amaçla kurdurduğu Azerbaycan’a yönelik politikasını da emperyalizme karşı mücadele perspektifiyle saptamıştı. Atatürk ve Lenin’i buluşturan şey tam da buydu. Lenin’in Sultan Galiyev’in de desteğiyle geliştirdiği ezenezilen ülke milliyetçiliği tezi, komünist çevrelerde emperyalizme karşı mücadele eden milli burjuva devrimlerinin ilerici olarak görülmesine yol açmıştı. Mustafa Kemal ise Lenin’in emperyalizm kuramını iyi kavramış, onunla ortak noktalarını Lenin’e anlatıp, Kurtuluş Savaşı’nda Bolşevik desteğini alabilmeye çalışmıştı. Nitekim yaklaşık 100 yıl önce 26 Nisan 1920’de Lenin’e yazmış olduğu mektupta şunları söyle demişti: “Emperyalist hükümetler
aleyhine harekatı ve bunların tahakküm ve esareti altında bulunan mazlum insanların kurtuluşu gayesini hedefleyen Bolşevik Ruslarla mesai ve
harekat birliğini kabul ediyoruz. Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri kovmak ve gelecekte emperyalizm aleyhine vuku bulacak ortak mücadelelerimiz için dahili kuvvetlerimizi şekillendirmek üzere, şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak
miktarda cephane ve diğer fenni harp vasıtaları ve sıhhi malzemenin ve yalnız Doğu’da harekat icra edecek olan kuvvetler için erzakın, Rus Sovyetler Cumhuriyeti’nce temini rica olunur.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 8, 2. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004, s.114). 2 Haziran 1920’de bu mektuba
Bolşevik yönetimin dışişleri bakanı Çiçerin yanıt verir. 11 Mayıs 1920 günü Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet Moskova’ya gönderilir. 4 Ekim 1920’de Ankara’ya Bolşevik diplomatik misyon görevlileri gelerek Mustafa Kemal Paşa ile görüşür. 19 Şubat 1921 günü Ali Fuat Paşa, Moskova’ya elçi olarak atanır. Tüm bu diplomatik trafiğin sonucunda 16 Mart 1921 günü Dostluk Anlaşması imzalanır.

Gözüm hep İnebolu’da

Mustafa Kemal’in istediği dış yardım 1920’de Novorossisk Limanı’ndan İnebolu’ya gönderilmeye başlanır. Bu nedenle Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı yıllarında kulağı hep İnebolu’da olmuştur. “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da; kulağım İnebolu’da” sözlerini bunun için söyler... Lenin’in Atatürk’ü nasıl tanımladığı onun Türkiye’ye gönderdiği Büyükelçi Aralov’a verdiği talimatlarda açıkça görülür. “Mustafa Kemal Paşa tabii ki sosyalist değildir. Ama görülüyor ki iyi bir teşkilatçı. Kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini idare ediyor. İlerici, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist inkılabımızın önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona, yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor. İşte sizin işiniz budur. Türk hükümetine, Türk halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız.”

Okuduğu kitaplar şahididir

Mustafa Kemal, devlet yönetimleri arasındaki problemleri kara kedilerle açıklamazdı. Sorunlar üzerinde düşünür, okur, tartışır ve çözüm geliştirirdi. Yalpalamazdı, savrulmazdı, akıntıya kapılmazdı. Kimlik merkezli bir dış politika yürütmezdi. Emperyalistlerle iş yapmazdı. Mazlum milletler arasında ittifaklarla emperyalizme cephe alırdı. Barışçıydı. Barış için aktif bir mücadele taraftarıydı. O, iyi bir entelektüeldi. Atatürk’ün İstanbul’a gelişlerinde kütüphanelerden ödünç alarak okuduğu kitaplar İstanbul Üniversitesi tarafından dijital ortama aktarıldı. Okuduğu kitaplar, Atatürk’ün stratejik dehasının onun dünyayı tanımasından ve ideolojileri ustalıkla yorumlamasından kaynaklandığını bir kez daha gösterdi. Ondan alınacak çok ders var. Atatürk, dış politikada doğruları göstermeyebugün de devam ediyor...