2011 yılında Tunus ve Mısır'da Arap Baharı adıyla bilinen büyük halk hareketi ortaya çıktığında bazı aydınlarımız, "Bunlar ABD'nin işi" deyip burun kıvırdılar.
Şimdi aynı değerlendirmeyi Türkiye'nin "Haziran ayaklanması" için de yapıyorlar.
Bu propaganda, halk hareketine katılan kimi unsurlar içinde kuşku ve tereddüt yaratabilmektedir. Özellikle örgütsüz aydınların halk hareketine katılmasını engelleyebilmektedir.
Halk hareketi, ilerleyebilmek ve esas hedefi olan halk iktidarına ulaşabilmek için bu propagandanın gerçek yüzünü teşhir etmek göreviyle karşı karşıyadır.

Değişen dünya

Önce ABD'nin bugün Türkiye ve Mısır gibi ülkelerdeki halk hareketlerinin yönlendirme yeteneğine sahip olup olmadığı üzerinde duralım:
1990'larda ABD, dünyada tek 'Süper Güç' olarak kaldı. Kendisine karşı koyabilecek hiçbir gücün kalmadığı sanısıyla dünya ölçeğinde saldırıya geçti.
Bu durumun 2000'lerin başında da sürdüğünü söyleyebiliriz.

Yugoslavya'nın dağılmasında önemli bir yeri olan kitlesel eylemler ile Gürcistan ve Ukrayna'da gerçekleşen Soros mamulü "Turuncu Devrimler" böyle bir ortamda gerçekleşti.
Ama bugün durum değişmiştir. Bütün dünyayı istediği gibi biçimlendireceğini iddia eden ABD'nin yerinde yeller esiyor.
Bugünün ABD'si bırakalım dünyadaki gelişmelere yön verebilmeyi, gelişmelerin peşinden sürüklenen bir ülke konumundadır.

'Tek dişi kalmış canavar' veya 'Kağıttan kaplan'


ABD'nin dış politikasının belirlenmesinde etkili olan kurumların başında gelen CFR (Dış İlişkiler Konseyi) Başkanı Richard Haas, Aspen Enstitüsünün Fikirler Festivali'nde yaptığı konuşmada; ülkesinin, başka ülkelerin "Toplumsal ve politik sistemlerinin değişimi konusunda yapabileceklerinin çok sınırlı olduğunu" itiraf etti.
Buna kanıt olarak ise Irak ile Afganistan'ı gösterdi. (Milliyet, 2 Temmuz 2013)
Oysa aynı ABD daha on yıl önce, dünyanın herhangi bir yerinde, kendisinden habersiz en ufak bir gelişmenin olamayacağını iddia ediyordu.
Ayrıca Türkiye ve Mısır'ın, Gürcistan ve Ukrayna olmadığını görmek gerekiyor.
Tarihleri, ekonomik büyüklükleri, siyasal ve toplumsal birikimleri ile Türkiye ve Mısır gibi ülkeleri Turuncu Devrimlerin sahnesi yapmak; bırakalım bugünü, 10 yıl önce bile mümkün değildi.
Emperyalizm hiçbir zaman kadiri mutlak olmadı. Bugün ise şairin sözlerindeki gerçek anlamıyla 'tek dişi kalmış canavar'dır.
Veya sadece stratejik anlamda değil ama günümüzün gerçekliği anlamında da 'kağıttan kaplandır.'

Mısır'da neler oldu?

Gelişmeler, Arap ülkelerindeki gelişmelerin emperyalistlerin işi olmadığını yeterince kanıtladı.
Mısır'daki halk hareketine emperyalizmin güdümündeki Müslüman Kardeşler başta katılmadı, hareketin başarıya ulaşacağı anlaşıldıktan sonra dahil oldular.
Gerek ABD, gerekse Avrupa ülkeleri hem Tunus, hem de Mısır'da başlangıçta halk hareketine mesafeli durdular ama mevcut iktidarların tutunamayacağı ortaya çıktıktan sonra hareketin arkasına geçerek etkili olmanın yolunu aradılar.

Aradan geçen iki yılın ardından emperyalistlerin bu çabasının işe yaramadığı görülüyor.
Mısır halkı ayakta, ülkesine ve geleceğine sahip çıkıyor.

Şah Rıza Pehlevi dersi


ABD'nin hakim çevreleri sık sık, 1979 yılında İran'da gerçekleşen Devrim döneminde sonuna kadar Rıza Şah'ın arkasında durarak büyük bir hata işlediklerini söyleyegelmişlerdir.
Onlara göre "Eğer ABD, zamanında Şah'ı terk ederek muhaliflerin yanında yer almak esnekliğini gösterebilse idi, gelişmelere yön verme veya en azından İran'la ilişkileri iyi tutma şansına sahip olabilirdi."
"Ama bunu yapmadığı için on yıllar boyunca İran'ı kaybetti."

ABD şimdi deyim yerindeyse Şah Rıza olayından çıkardığı bu derse göre hareket ediyor. Ama çöküşe giden bir güç olduğu için, bütün bu tedbirler Richard Haas'ın da itiraf ettiği üzere hiçbir işe yaramıyor.

Örgütsüz aydının kaderi

Bazı aydınların halk hareketine yönelik bu kuşkucu ve hatta bozguncu fikirlerinin kaynağı kendi nesnellikleridir.
Bu aydınlarımız örgütsüzdür. Örgütlü bütün mücadelelerin dışındadırlar.
Onun için örneğin Türkiye'de, Haziran 2013'te patlayan ayaklanmanın yıllar öncesinden adım adım verilmiş olan hangi mücadelelerin sonunda gerçekleştiğini göremezler.
Hatta görmek istemezler.

Bırakın öncesini, en son haziran ayında gerçekleşen büyük halk hareketinin içinde kimlerin olduğundan, kimlerin ne ölçüde önderlik ettiğinden de haberleri yoktur.
Kendilerinin dışında gerçekleşen halk hareketini akılları almadığı için emperyalist parmağı aramaktadırlar.
Ama aslında bu tutumlarıyla halk hareketine sızarak yönlendirmeye çalışan emperyalizme en büyük hizmeti yapıyorlar.
Öte yandan halk hareketi, sadece emperyalizm ve işbirlikçilerini değil, halktan kopuk aydınların bu bozguncu propagandasını da alt ederek kendi yolunda ilerliyor.